Türk Hava Yolları’ndan Frankfurt Airlines’a birçok firma Berlin’in her iki havalimanına da gün içinde birden fazla uçuş düzenliyor. Üç saat süren yolculuğumuz Türk Hava Yolları’nın misafirperverliği sayesinde akıp gidiyor. Schönefeld Havaalanı yerine şehir merkezine daha yakın olan Tegel Havalimanı’nı seçtiğimiz için ulaşımımız da kolay oluyor.
Berlin, bazen fısıldayan bazen avaz avaz bağıran bir şehir. Daha uçaktayken fark ettiğiniz sükunet, düzen ve yeşil alan kenti dolaşmaya başladıkça yerini farklılıkların çoksesliliğine bırakıyor. İçinden savaşın geçtiği şehirde hissedilen hüzün bazen yıkık bir duvardaki izde bazen de turistik anıtlarda yüzünüze çarpıyor. Savaş sonrası tazelenen şehirdeki yaşamın çok kültürlülüğünü her adımda hissetmek mümkün. Eskiden Doğu-Batı sınırının soğuk ve ölümcül kapısı olan kent, şimdi sanatın kalbinin çok hızlı attığı, mimarinin endüstriyel tasarımla birlikte göz boyadığı bir yaşam platformu. Berlin, post-milenyum haliyle gerçeğin ve rüyanın yeni bir ufuk oluşturduğu, kahramanların ve canavarların, efsane ve yalanların, tarihin ve anın birbirini bulduğu bir roman gibi.
Attığınız her adımda roman sayfalarını dikkatlice çevirip karışılacağınız sürprizlere hazırlıklı olmalı ve planlı hareket etmelisiniz, çünkü kentin dokusuna işlemiş geniş parklarda ya da koca bir bölgeyi kaplayan müzelerde zamanın izini kaybedebilirsiniz..
Berlin’in Simgeleri
Kısa bir zamanda tadını çıkartmaya çalıştığımız Berlin’in en merkezi noktası olan Brandenburg Kapısı ile başlıyoruz gezimize. Unter’de, Linden’de ıhlamur kokuları ile yaptığımız kısa bir yürüyüşten sonra Brandenburg Kapısı’na ulaşıyoruz. Şehri kuşbakışı görmek için yakındaki Reichstag parlamento binasını seçiyoruz. Burası için önceden randevu almak gerekiyor. Reichstag, tepesindeki cam kubbenin bir mühendislik harikası olduğu, kubbeye vuran ışığı değişik açılarda aynalardan oluşan bir yapı ile parlamento salonuna yansıtabilen, üzerine inen yağmur suyunu arıtıp kullanan, üzerindeki güneş panellerinden elektrik elde eden çok amaçlı bir bina.
Brandenburg Kapısı
Reichstag Parlamento Binası
Gezimiz Doğu Berlin ve Batı Berlin arasındaki ana geçiş noktası, savaş yıllarında Amerikan ve Sovyet askerlerinin nöbet tuttuğu, ölümlerin yaşandığı kontrol noktası Check Point Charlie ile devam ediyor. Soğuk Savaş’ın diğer kalıntıları olarak ise bariyerler, geçiş noktası sinyal sistemi ve Berlin Duvarı anıtı bu alanda sergileniyor. Günümüzde söz konusu noktada geçmiş tarihlerde dünya savaşına neden olabilecek büyüklükte olan ama atlatılan krizler, bilboardlarda anlatılmakta.
Mitte bölgesinin en bilinen merkezi meydanı, lokallerin buluşma noktalarından biri olan Alexanderplatz’da biraz gezindikten sonra Berlin’in en ünlü katedrali Berliner Dom’a ulaşıyoruz. Berlin için adeta bir Ayasofya önemine sahip bina tasarlandığı 1700’lü yıllardan itibaren birçok değişikliğe uğramış, gerek mimarisindeki ihtişam gerekse kubbesinden görülen şehir manzarası ile her gün yüzlerce ziyaretçi ağırlayan bir mekan. Uzun merdivenleri çıkıp şehrin manzarasını görmek inanılmaz keyifli.
Gezimizin ikinci gününe Museum Island ile devam ediyoruz. Adaya giderken Kırmızı Belediye Binası olan ve 2. Dünya Savaşı sırasında büyük ölçüde yıkılmışken restore edilen bir Rönesans dönemi yapısı Rotes Rathouse ile karşılaşıyoruz. Belediye binasının tam karşısında ise içinde mimari açıdan Roma çeşmelerini aratmayan güzellikte bir çeşme barındıran çok güzel bir park var. Çeşmenin adı Neptün Çeşmesi. 1891’de yaptırılan ve Roma Tanrısı Neptün’e adanan bu çeşmede Neptün’ün çevresindeki kadın heykeller Prusya’nın dört büyük ırmağını temsil ediyor. Müze Adası, Berlin’in orta yerinde, Spree nehri üzerinde oluşturulmuş; üzerinde 5 adet müzenin bulunduğu, küçük bir adacık. Adada Bode- Museum, Neues Museum, Alte Nationalgalerie, Altes Museum gibi önemli müzeler yer alıyor. Elbette müzelerin hepsini gezmek için zaman yetmiyor ancak bazı kısımları gezebiliyoruz. Kısıtlı zamandan ötürü tercihimizi Bergama Müzesi’nden yana kullanıyoruz. Müzenin bir kısmı tadilatta olsa da gördüğümüz kısımların ihtişamı bizi büyülüyor.
Museum Island
Neptün Çeşmesi
Müzenin iki ayrı bölümü var. İlk bölüm Assisi denilen Panoramik Bergama Şehri. Yapının içinde 5 kat merdivenden çıktıktan sonra duvar kağıdı olarak kabartmalı bir şekilde Antik Bergama Şehrinin resimlerinin kullanıldığını görüyorsunuz. Sesler ve ışık oyunları ile sizi adeta şehrin içindeki günlük yaşama sokan bu bölüm oldukça büyük bir takdiri hak ediyor. Bir anlığına kendinizi Antik Bergama şehrinde zannediyorsunuz.
İki günlük Berlin gezimizi ünlü Türk Mahallesi Kreuzberg’de sonlandırıyoruz. Buraya sadece Türk Mahallesi demek belki de doğru olmaz, artık Arapların ve Doğu Avrupalıların da yer aldığı kozmopolit bir semt. Ama elbette “Küçük İstanbul” ününü hak edercesine her yerde kulağınıza Türkçe sesler çalınıyor, tabelalarda Türkçe espriler ve duvar yazıları görebiliyorsunuz.
Kreuzberg’e gelmişken, son akşam yemeğimizi de ünlü Hasır Restoran’da yiyoruz. Sabahın ilk ışıklarıyla bizi İstanbul’a götürecek uçağa yetişmemiz gerektiğinden Titanic Otel’e dönüyoruz ve baş döndürücü Berlin gezimizden geriye capcanlı hatıralarımız kalıyor.
Nerede Kalınır?
Konukseverliği ile bizi evimizde hissettiren, profesyonel kadrosu ve zevkli mimarisi ile gezimize keyif katan Titanic Hotel Berlin’de çok önemli üç lokasyonda hizmet veriyor. Anıtsal Titanic Gendarmenmarkt Berlin, en popüler semtlerden birisinde yer alan Titanic Comfort Mitte ve yukarı Doğu Berlin’de yer alan Titanic Chaussee birbirinden konuklarına birbirinden cazip seçenekler sunuyor.
Modern ve şık bir şekilde dizayn edilmiş 226 odası, birbirinden farklı ve lezzetli tatların buluştuğu restoranı, her türlü davet ve organizasyonlar için gerekli tüm teknolojik desteği ve profesyonel hizmeti sunan 180 metrekarelik toplantı salonu ile Titanic Comfort Mitte, lüks ve konforu mükemmel bir şekilde harmanlayarak beklentilerinizi en üst düzeyde karşılıyor. Ünlü Alexanderplatz ve Potsdamer Platz’a yürüme mesafesindeki Spittelmarkt’ın sessiz ve huzurlu bir sokağında yer alan otelden birçok merkeze toplu taşımayla kolayca ulaşılabiliyor.
Titanic Hotels’in başarılı yatırımlarına eklediği en son halka olan Berlin’deki yeni adresi Titanic Gendarmenmarkt Berlin, şehrin kültür ve tarih merkezi olarak kabul edilen Französische Straße’de yer alıyor. Avrupa’nın en güzel meydanlarından Gendarmenmarkt’a 200 metre, hareketli Friedrichstraße’ye de 5 dakikalık yürüme mesafesinde olan Titanic Gendarmenmarkt Berlin, misafirlerine kusursuz bir hizmet sunuyor. Konukseverliğini Berlin’deki ikinci adresi ile de devam ettiren Titanic Hotels, Tarihi Opera Kostüm binasını aslına sadık kalarak rönove ettiği, yüksek standartların hakim olduğu Titanic Gendarmenmarkt Berlin’de 208 odası, 1000 metrekareye yayılan spa alanı, gösterişli Türk hamamı, balo & toplantı salonları, en yeni teknolojilerle donatılmış fitness salonu ile konuklarına ayrıcalıklı bir deneyim sunuyor.
Aleksanderplatz ile Postdamer Platz arasında kalan ve U-Bahn metro hattı ile müzeler adası, Checkpoint Charlie gibi tarihi bölgelere yürüme mesafesinde olan Titanic Hotel’i tercih etmiş olmak bize çok zaman kazandırdı. Hem havaalanına ulaşım konusunda hem de sundukları hizmet ile Berlin gezisinin keyifli bir kısmıydı otelimiz.
Ne Yenir?
Bizim öncelikli tercihimiz eşsiz menüleriyle Hasır Restaurant oldu. Avrupa’da damak tadımızın alışık olduğu Tük yemekleri yiyebilmek gerçekten bulunmaz nimet. Helal standartlara uygun olarak yapılan bütün yemekleri gönül rahatlığı ile tüketebilirsiniz. Mezelerin ve ızgaraların lezzeti bir yana, kendinizi evinizde hissettiren konukseverlik sizi çok mutlu edecek. Eğer Avrupa’ya gitmişken muhteşem İtalyan yemeklerinden de tatmak isterseniz Pascarella Italian Restaurant ve aklınızdan çıkmayacak pizzalarıyla La’ Paglia Italian Fast Food, ayaküstü bir şeyler atıştırmak için Hasırburger ideal adresler. Et yemeği tercih ediyorsanız Hasır Ocakbaşı Restaurant ve Beef Grill Club Berlin’de size önerebileceğimiz iki muhteşem mekân…
Titanic Gendarmenmarkt Berlin’de bulunan The Beef Grill Club by Hasır sofistike atmosferini kalite ve lezzet ile birleştirerek misafirlerine mükemmel bir lezzet şöleni yaşatıyor. Titanic Gendarmenmarkt Berlin’in içinde yer alan, otelin Französische Straße girişinden direkt olarak da girişi bulunan Cafe Parisienne ise keyifli çay saatlerinizi geçirebileceğiniz, bir kahve molası verebileceğiniz, iştah açıcı atıştırmalıkları, enfes ev yapımı reçelleri bulabileceğiniz özel bir adres.
Küçük Notlar
1) Eğer benim gibi yalnızca 48 saatte Berlin’i keşfetmek ve tadını çıkartmak istiyorsanız havalimanından alacağınız toplu taşıma kartı ve metro kitapçığı çok işinize yarayacaktır.
2) Tegel Havalimanından alacağınız Berlin Pass ya da Berlin Welcome Card, hem toplu taşımanın birçok güzergahında hem de müzelerin çoğunda geçerli. 2 ya da 3 günlük olarak alabileceğiniz bu kartlarla bazı restoranlarda indirimlerden de faydalanabilirsiniz.
3) Berlin her Alman şehrinde kolaylıkla fark edeceğiniz gibi planlı ve sistemli bir kent. Bu nedenle gitmek istediğiniz müzelere ve parlamento binası gibi randevu ile girilen mekanlara önceden bilet alıp rezervasyon yaptırırsanız zamandan tasarruf edersiniz.
4) Şehri tepeden izlemek, görünmez bir bıçağın koca şehri ikiye bölüşünü görmek inanılmaz bir deneyim. Bunun için Dome Katedrali ya da Televizyon Kulesi’nden birisini seçerseniz kısıtlı sürenizi değerlendirmiş olursunuz.
Şehir mimari açıdan başlı başına bir müze. D’habitation, Neue Nationalgalerie, Museum für Gegenwart gibi binalar ve ünlü mimarların izleri her yerde karışınıza çıkabilir. Gitmeden biraz okumakta fayda var.
5) Berlin alışveriş için fazlaca seçenek sunuyor. Lüks mağazalardan ünlü bit pazarlarına neredeyse her zevke hitap ediyor, üstelik Galeries Lafayyette gibi mağazalar zincirinden Ku Damm gibi caddelere farklı rotalar çizebilirsiniz. Gitmeden ne tür bir alışveriş yapacağınızı ve nereleri tercih edeceğinizi belirlemek iyi olur. Çok ünlü markaların vintage ürünlerini bulabileceğiniz Flea Markt’lar bizim önerimiz.