Hafta başı detoksa başlamak istersiniz veya daha sağlıklı beslenmeye karar verirsiniz. Bir bakarsınız herkes size bir şeyler yedirmeye çalışıyor! Hepimizin başına gelmiştir. Halbuki Ramazan öyle mi? Topluca yapılan en birleştirici en huzur veren hediyelerden değil midir hep birlikte Oruç tutmak. İftar saatini birlikte beklemek, paylaşmak, hoşgörüyü tecrübe etmek, empati kurmak, halden anlamak…
Gelin sağlığımız elveriyor ne güzel şükürler olsun deyip, hep birlikte oruç tutalım bu sene ama doğru İftar ve Sahur ile…
Gül Kaynak
Detoks yapanlar bilir, detoks da bir nevi oruçtur. Her dinde ve kültürde oruç felsefesi vardır. İslam’daki oruç, çok büyük bir arınmadır ve doğru uygulandığında 30 günde yeni bir karaciğer vaat ettiği bile söylenir. Gerçekten de, İngilizcede adını ‘yaşamak’ -‘to live’- fiilinden alan bu organımızı, Ramazan’da 30 gün boyunca dinlendiriyoruz. (Karaciğer isminin İngilizce literatürdeki karşılığı liver’dır ve bu ifade, ‘to live’ fiilinden gelir. Ve öyledir ki, karaciğerin yaşamamız için yerine getirdiği 500’ün üzerinde görevi bulunur.)
Hepimiz beşikten mezara kadar “her gün” en az 3 kez yemek yiyoruz. Dolayısıyla karaciğer devamlı olarak çalışıyor; ağır yiyecekler, sindirimi zor yağlar, suni gıdalar, hayvansal besinler, ilaçlar, kafein vb. tükettiğimizde bu uğraş daha da artıyor. Oruç ile başta karaciğerimiz olmak üzere, birçok organımızı sindirim yükünden uzaklaştırarak bir anlamda tatile gönderip, yenilenmelerini sağlıyoruz.
Tabii bu yenilenme doğru oruç tuttuğumuzda; yani doğru iftar ve sahur yaptığımızda oluyor. Güneşin batması ile sindirim sisteminin de uykuya çekildiği gece saatlerine kadar süren ve gereğinden fazla yenen iftar sofraları; vücudun normal zamanda bile hazmederken zorlandığı pastırma, sucuk gibi ağır hayvansal proteinler, çokça tüketilen pideler ve hamur işleri, çok fazla çeşitteki yemeğin bir arada tüketilmesi ve neredeyse tepsiyle (!) yenen şerbetli tatlılar… Bir yandan oruçtaki “riyazet” felsefesi (yiyip içmeyi, uykuyu, dünya nimetlerini azaltmak suretiyle nefsi terbiye etmek) ile hiç uyuşmazken, bir yandan da maalesef tam dinlenmeye başlamış olan organlarımızı inanılmaz yoruyor.
Halbuki “Ertesi günün orucuna aç yat” ifadesi, ne kadar basitçe anlatmaktadır yapılması gerekeni. Diğer bir deyişle iftarı hafif yapıp, gece vücudu yormadan sahurda beslenmeyi tamamlamak. Oruçta yapabileceğimiz en büyük yanlış; iftarda midemizi tıka basa doldurup, en yememiz gereken zamanda, yani güneş battıktan ve vücudumuzun sensörlerinin iç organlara; “Gece başlıyor sindirim dursun, dinlenme başlasın” komutunu yolladığı zamanda yemektir.
Oruç açma ritüeli “su” ile başlar ki, önerilen Zemzem suyunun PH derecesi 8’in üstüdür, yani Zemzem çok alkali bir sudur. Bu vücudun asitlerini temizleyip, alkali olması için çok güzel bir başlangıç sunmaktadır.
Sonra kuru yemişlerin sultanı “Hurma” geliyor. Hurma Kutsal Kitap’ta adı geçen tek meyve diye bilinir. Detoks dünyası ile ilk tanıştığım ve kilo vermeye çalıştığım dönemler, tatlı gıdalara olan aşırı düşkünlüğümü bastırmam için, Amerikalı detoks uzmanım hurma yememi tavsiye etmişti. “Bu adam beni 100 kilo yapacak! Diyetisyenim duysa ne der?” diye düşünmüştüm. Sonradan hurmadaki şekerin, vücutta kolay parçalanıp kullanılan bir şeker türü olduğunu öğrendim. Ayrıca hurmada çok yüksek oranda demir, kalsiyum, potasyum, magnezyum, B vitaminleri, folik asit gibi birçok mineral bulunuyor. Çoğu meyvede bulunmayan protein de hurmada var. Bu muhteşem gıda, oruç tutarken sıklığı artan kabızlıkla baş etmek için de birebir.
Daha sonra “zeytin”. Biliyoruz ki, yağsız beslenme doğru beslenme olamaz. En faydalı tekli doymamış yağları içeren zeytin; çok zengin bir besin kaynağı ve iftar sofralarının baş tacı olarak karşımıza çıkar ve gerekli temel yağların alımı için çok faydalıdır. Zeytin ayrıca fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, A, E, K ve D vitaminleri içermekte; hazmı kolaylaştırmakta ve iyi bir enerji kaynağı sunmaktadır. 10 zeytinde 1 yumurtadaki protein vardır. Yani besin değeri olarak “10 zeytin = 1 yumurta” ve hormonsuz, suni yetişmiş bir hayvandan gelmeyen en doğal haliyle…
Alkali su, hurma ve zeytin ile açtığımız orucumuzun ardından, istenirse güzel bir sebze çorbası ve/veya hafif bir sebze yemeği/salatası ile tamamlanan iftar; hem vücudumuza gerekli tüm besinleri verir, hem de gün içinde yavaşlamış olan sindirimi hafifçe başlatarak geceyi rahat geçirmemizi sağlar.
Sahurda tabii ki tüm detoksçuların bildiği %75 -25 kuralına devam… (Bu kuralı bilmiyorsanız henüz detoks yapmadınız demektir, ilk müsait zamanınızda ilk adım olarak seminerlerime bekliyorum. (www.gulkaynak.com) %25 iznimiz olsa da hayvansal proteine çok fazla yüklenmemekte fayda var; unutmamalı ki sucuklu yumurtayı, yumurtası organik bile olsa (!) Ramazan’da her gün tüketilmesini öneremeyiz.
İftar ile sahur sonuna kadar olan sürede bolca ve mümkün olduğu kadar aç karnına su tüketmek, idealden fazla yemek yiyeceksek muhakkak iftar öncesi sindirim enzimlerinden destek almak, bağırsak floramızı sağlam tutmak, kabızlığı, gazı engellemek için Ramazan boyunca Probiyotik kullanmak (bu arada kolema/lavman orucu bozmuyor), özellikle sahurda güne başlarken süper yeşiller dediğimiz %100 doğal sebze/meyve tozlarından yapılmış doğal vitamin/mineral tozlarından kullanmak veya Spirulina denen Nasa’nın astronotlarına yemek yemeden beslensinler diye verdiği süper deniz yosunundan kullanmak, mümkünse sahurdan sonra uyumadan güne ibadet/meditasyon ile başlayıp; gün içinde namaz/yoga ve hafif egzersizlerle vücudu aktif tutmak bu keyifli dönemi herkes için daha sağlıklı bir hâle getirebilir.
Sevdiklerimizle paylaşınca daha “keyifli ve alkali” olan nice iftar ve sahur sofraları dileğimle, hayırlı Ramazanlar…