7 sayısının sırrı ve bir hikmeti var. Dikkat edersek en kutsal ibadetlerimizden biri olan hacda 7 kere tavaf yapıyoruz, 7 kere say yapıyoruz, 7 ve katları kadar şeytanı taşlıyoruz. Uzakdoğu’da 7 bilinç düzeyi, tasavvufta 7 hal ve 7 kat gökyüzü… Bunların hiçbiri tesadüf değildir.
Hayatın süs ve maddesel yönü de gerekli ama ben bu sayıda özellikle 7 sayısındaki hikmeti ve 7 bilinç düzeyini anlatacağım. Bu yazının iyi okunmasını ve herkesin de ruhuna yatırım yaparak bir üst bilinç düzeyine geçmesini diliyorum. İnsanda normal halde deneyimlediği üç bilinç hali vardır: uyku, rüya, uyanıklık. Oysa normalde çoğu insanın farkında olmadığı dört bilinç düzeyi daha vardır ve her bilinç düzeyinin fizyolojisi de birbirinden farklıdır.
Yedi Bilinç Düzeyi
- Uyku bilinci
- Rüya bilinci
- Uyanıklık bilinci
- Aşkın bilinç
- Kozmik bilinç
- Peygamber bilinci
- Birlik bilinci
UYKU BİLİNCİ
Normalde uyurken hiçbir şeyin farkında olmayız. Adeta ölüyüzdür. Uyuyan birini uyandırın ve az önce nerede olduğunu, bulunduğu odadaki renkleri, kokuları, sesleri, ısıyı sorun; hiçbir şey bilemeyecektir. Çünkü uyuyan kişi adeta ölü gibidir, bulunduğu ortamı algılayamaz ve uyuduğu esnada onun için hiçbir şey yoktur.
Halbuki uyuduğu sırada içinde bulunduğu odada sesler, çeşitli eşyalar, renkler ve daha pek çok özellik vardır, ama o algılayamaz. Çünkü bulunduğu bilinç düzeyinin gerçeği ve algılama kapasitesi buna müsait değildir. Derin uykudaki bir insanın bedeninin çalışması da fizyolojisi de uyumayan kişininkinden farklıdır.
RÜYA BİLİNCİ
İkinci bilinç halinde ise yine uyurken rüya görmeye başladığınızı düşünün. Yine aynı odanın içinde ki rüyasında uçuyor veya kavga ediyor. Rüyanın şekline göre yine bedende bazı değişiklikler olur. Kişi o esnada rüyasında ne görüyorsa gerçek olarak onu algılar. Yine aynı odanın içinde ama odanın ve odadaki renklerin, seslerin, eşyaların farkında bile değil. O, ikinci bilinç düzeyinin gerçeklerine göre tepkiler verir. O an gördüğü rüya neyse algıladığı gerçekte odur. Aslında odanın içinde algılayamaz, tamamen rüyasının gerçeğindedir. Bu kişiyi aniden uyandırıp “Neredesin?” veya “Ne yapıyorsun?” diye sorduğumuzda “Uçuyordum, koşuyordum, savaşıyordum, ağlıyordum, ölüyordum, sevişiyordum, alışveriş yapıyordum, uzaya gitmiştim” gibi cevaplar verecektir. Bir sonraki bilinç düzeyi olan uyanıklık haline geçince yani uyanınca gerçekleri değişecek ve aslında bir odada uzandığını fark edecektir.
UYANIKLIK BİLİNCİ
Üçüncü bilinç hali olan uyanıklık bilinci, şu an bu kitabı okurkenki düzeyimizdir. En çok deneyimlediğimiz ve hatırladığımız bilinç hali budur. Bu bilinç düzeyinde beş duyu diye isimlendirdiğimiz organlarımızı kullanmaya başlarız ve dış dünyada görebildiğimiz, işitebildiğimiz, tadabildiğimiz, dokunup hissedebildiğimiz, koklayabildiğimiz kadarını algılayıp var olarak kabul ederiz.
Beş duyuyla algılayamadığımız şeyler ise bizim için gerçekten ötedir ve yoktur. Ama esas gerçek öyle mi acaba? Bir köpek insanın duyabildiğinden çok daha fazlasını, insana göre çok daha farklı desibelleri işitebilir. Hatta deprem henüz gerçekleşmeden yer kabuğunun ince hareketlerini bile hissedebilir ve buna göre tepkiler verir. Biz hiçbir ses duymazken o sahibinin ayak seslerini veya arabasının motor sesini çok önceden işitebilir.
Bir köpek insanla kıyaslanamayacak düzeyde güçlü kokular alır ve pek çok olayı veya kişiyi kokusundan tanır ve hatırlar. Bizim hiç hissedemediğimiz kokuları bile çok hassasça algılar. Bir kedi karanlıkta biz hiçbir şey görmezken bize göre çok yaklaşık bin misli ışığa hassas olarak uzaktaki bir böceği görebilir. Onun görme gerçeği algılama düzeyine göre bizden çok farklı olabilir.
Bir yarasa hiç görmediği halde zifiri karanlıkta çok uzak noktalara sıfır hatayla ses ötesi dalgalarla gider, hatta bir böceği yerden tam isabetle avlayabilir. Dahası görmediği bir hayvanı sıfır hatayla bulup onun kanıyla beslenebilir. Daha da ilginci, arı sadece mor ötesini görebilir.
Mor ötesi diyoruz, çünkü insan gözü sadece kırmızı ile mor arasındaki renkleri görebilir, ama gözümüzün göremediği mor ötesi ışınları arı gayet net görür. Hatta fırtınalı havalarda dahi yaklaşık 33 kilometre yolu gidiş dönüş olarak kat edebilir, sıfır hatayla en doğru çiçekleri bulup kovanına geri dönebilir.
İğrendiğimiz sülükler aslında hayran olunacak bir şekilde egzamalı veya varisli bölgede sorunun kökünün olduğu damar bölümünü bulur ve oradan toksik kanı emer; sorunlu bölgeyi biz bilemeyiz, ama sülük bilir. Bazı hayvanlardaki tat alıcıları ise insanla kıyaslanamayacak kadar gelişmiştir ve bizim hiç algılayamadığımız tatları algılayabilir. Daha bu örneklerin yüzlercesi vardır. O zaman gerçek ne?
Benim için olmayan bir koku köpeğe göre var. Benim duyamadığım bir ses kurda göre var. Benim göremediğim bir cisim baykuşa veya kediye göre var; hatta sadece benim duyamadığım ses ötesi dediğim titreşimler bile avlanmak için yarasaya yeter. Bana göre o sesler yok, ama yarasaya göre var.
Benim hiç göremediğim mor ötesi ışınlar ise arıya inanılmaz şekilde yol gösterir. Demek ki ben beş duyumla algılayabildiğime var veya gerçek diyorum, ötesini ise algılayamadığım için yok diyorum veya öyle sanıyorum.
Daha bu örneklerin bildiğimiz veya bilmediğimiz sayısız çeşidi var. İnsan için sadece gözünün gördüğü, kulağının duyduğu, burnunun kokladığı, elin dokunarak hissettiği, dilin tattığının dışında daha çok ötesi var. Dahası her insanda bu ötesini algılayabilme yeteneği de var.
Ama pek çok nedenle bu özelliklerimizi ve yüksek algılayabilme kapasitemizi bloke, yani tutuklu halden kurtaramayız ve yeteneklerimizin çoğu uyanmadan atıl kalarak ölüme kadar gider.
İşte dördüncü bilinç halinden itibaren aslında zaten var olan bu yetiler aktive olmaya başlar ve insan birazdan açıklamaya çalışacağım gibi aynı kader programını farklı bir versiyonda, farklı bir şekilde kullanarak yaşayabilir.
AŞK BİLİNCİ
Dördüncü bilinç hali olan aşkın bilince geçmek için bazı özel ruhsal çalışmalar yapmak gerekir. Kişi, meditasyon, reiki, evrensel enerji çalışmaları, kalpten yapılan dini ritüeller vb. gibi yöntemlerle veya Yaradan’ın düzenlediği bazı enerji şoklamalarıyla da kendiliğinden bu bilinç halini deneyimlemeye başlayabilir.
Bu bilinç halindeki kişi, ilk üç bilinç hali olan uyku, rüya, uyanıklık bilinçleriyle beraber, bu bilinç halini de deneyimler. Dördüncü bilinç düzeyi olan aşkın bilinçteki kişi yavaş yavaş uykudayken uyuduğunu ve aynı anda dışarıdaki uyaranları da hissettiğini içine doğan şeylerin çoğunun olmaya başladığını, rüya görürken aynı anda uyanıklığı da deneyimlediğini, bedenle ilgili bazı olaylarda daha yavaş yaşlanma, ağrıların ve hastalıkların daha çabuk iyileşmesi, daha az uykuyla dinlenebilme, zararlı maddelere karşı iradede artış, daha az sinirlenme, hislerin ve algılamanın kuvvetlenmesi gibi farklılıklar olmaya başladığını gözlemler. Hisler ve algılaması kuvvetlenmeye başlamıştır.
Kişi olayları daha derinden analiz etmekle kalmaz aynı zamanda olayların nereye doğru gittiğini de hissetmeye, hatta yavaş yavaş olaylara yön verebilmeye de başlar. Rüya görürken rüya gördüğünü bilebilmekte aynı zamanda uyanık da olabilmektedir. Veya uyurken aynı zamanda uyanık gibi dışarıda olup bitenleri de algılayabilmektedir.
Yani dördüncü bilinç düzeyinde derin bir uyanıklık ve gerektiğinde derin bir dinlenme hali de vardır. Kişi az uykuyla bile dinamiktir. Yavaş yavaş bu kişide evrensel enerjilerle uyumuna bağlı olarak doğa desteği de artar ve kişinin yaşamı daha düzgün ve verimli bir hale gelir.
İşte bu bilinç düzeyinden itibaren kişi artık sadece beş duyuyla algıladıklarının ötesine geçmeye başlamıştır ve bu boyutta zaten var olan, ama insanın algılayamadığı bazı enerji ve varlıkları da algılamaya ve deneyimlemeye başlar. Artık kişi kalıpları kırmaya ve insan olma yolunda önemli bir mesafe kat etmeye başlamıştır. Hisleri, algılama yetenekleri normal diye bildiğimiz ölçülerin üstüne çıkmaya başladığından bu kişinin yaşadıkları da önceki deneyimlerinden farklılıklar gösterir.
Telefon çaldığında daha açamadan kimin aradığını hisseder. Depremden önce içinde tarif edemediği bir sıkıntı vardır. Karşısındaki insanın ona yalan söylediğini anlar. Bir hastanın iyileşemeyeceğini hisseder. Başı ağrıyan birinin alnını eliyle ovuşturursa veya masaj yaparsa o kişinin çok rahatladığını görür. Bir mekana girdiğinde oranın ne kadar nurlu, pozitif bir yer veya ne kadar kasvetli, negatif bir yer olduğunu algılayarak mekanın enerjisini bilir.
Bu aşamaya insan isterse düzenli olarak spiritüel çalışmalar yaparak gelebilir. Örneğin gerçekten derin bir şekilde ve kendini vererek yapılan içe dönüş çalışmaları, meditasyon, reiki, diğer pozitif enerji çalışmaları kendini vererek ve kalpten hissederek kilisede, havrada, tapınaklarda, camilerde yapılan dualar; sevgiyle ve hissederek kılınan namaz, tutulan oruç, bazı anlamlı ritmik kelime tekrarları gibi yöntemler zamanla kişide bazı ruhsal açılımlar yaratarak bilinç düzeyinde yükselme sağlayabilir.
Bazen de bir yakının ölümü, kaza, hastalıklar, boşanma, aşk acısı, göç gibi ani bir enerji şoklamasıyla kişide aniden bir üst bilinç haline geçiş olabilir. O nedenle acı adı verdiğimiz bazı sert enerji şoklamalarından sonra farklılaşırız.
Önce bu sert dalga sinir sistemimize ağır gelir ve sindirene kadar acı adını verdiğimiz duyuyu yoğun yaşarız. Zamanla sinir sistemi bu olayı özümsemeye başlar ve bu olaydan sonra neyi öğrenmemiz gerektiğini, Yaradan’ın bize bu olayı bize neden yaşattığını öğrenir, kavrar ve bir üst bilinç düzeyine geçeriz ya da sürekli bir depresyon halinde, o deneyime takılıp kalırız.
KOZMİK BİLİNÇ
Beşinci bilinç düzeyi olan kozmik bilinç durumunda insan artık pek çok uyuyan yeteneğini aktif hale getirmeye ve kullanmaya başlamıştır. Uzaktaki bir kişiyle çok güçlü bağları görmeden kurabilir. Neredeyse hastalanmaz veya çok az hastalanır.
Bir kişinin aklından geçeni bilebilir; üçüncü bilinç haline göre olanaksız gibi görünen beyin okuma, cisimler, ve metalleri dokunmadan bükme, uzun süre aç kalabilme, uyumadan veya çok az uykuyla diri olabilme, uzaktaki bir kişiyle telepatik bağlantı kurma, hastalıkları iyileştirebilme, ağrıları geçirebilme, olayları önceden hissedebilme, doğmamış çocuğun cinsiyetini bilebilme gibi pek çok olayı düşünce gücüyle gerçekleştirebilir.
Kozmik bilinç düzeyindeki biri hayatına ve olaylara yön verebilmeye başlamıştır. Kişisel kader programını da ok daha iyi bir performansta işletebilmektedir. Bu bilinç düzeyinde normalde doğaüstü dediğimiz pek çok olay, sinir sisteminin ve fizyolojinin daha üstün çalışması sonucunda artık rahatlıkla gerçekleşebilir. Bu düzeye gelebilmiş birinin cisimlerin çok derinlerini algılayabilme yeteneği de mevcuttur.
PEYGAMBER BİLİNCİ
Bu bilinç düzeyi olan peygamberlik bilincinde kişi Yaradan tarafından seçilmiş olarak ani bir enerji şoklamasıyla beyin ve sinir sisteminde çok derin açılımlar gerçekleştirir. O bu boyuttaki görevi neyse ona yönelik beyin devreleri şoklanır ve uyuyan potansiyeli aktive edilir.
Pek çok peygamber, Yaradan’ın veya elçisinin yaptığı ani şoklamalara maruz kaldıklarını beyan etmişlerdir. Örneğin Hz. Musa, Sina Dağı’nda Tanrı’yla konuştuğunu ve bu sırada kendinin dayanması zor bir ışığa, acıya ve şoka maruz kaldığını anlatmıştır.
Hz. Muhammed (sav), ilk ayet inmeden önce Cebrail tarafından üç kez boğulur gibi sıkıldığını ve ateşle titrediğini belirtmiştir; pek çok peygamberin de benzer anlatımları olduğu bilinmektedir. Bu bilinç haline gelen bir kişide arık imkansız gibi görünen pek çok kolay sıradanlaşabilir.
Denizin üstünde yürüme, balığı ve ekmeği moleküler çoğaltıma uğratma, gökyüzüne yükselme, yüzlerce yıl yaşama gibi olaylar pek çok insanın tanıklığında gerçekleşmiş ve günümüze kadar gelmiştir. İlgili peygamberin bu boyuttaki görevi her ne ise, sadece o duruma yönelik beyin devrelerinin açıldığı, onun dışında ise adeta normal insanlar gibi olduğu söylenir. Bu bilinç düzeyine geliş Yaradan’ın seçimi ve takdiriyle olduğundan ancak seçilmiş kişiler geçmişte bu deneyimi yaşamıştır.
BİRLİK BİLİNCİ (BİRLEŞİK ALAN VEYA TANRI BİLİNCİ)
Artık bu düzeye gelen kişi, kendisini ayrı bir birey olarak deneyimlemekle beraber aynı anda bütünün bir parçası olarak da deneyimler. Tasavvufa, ENEL HAK yani “ Ben Tanrı’yım” deyimiyle söylenmek istenen şey budur aslında. İnsan için dünyada bu bilinç halinin ötesi yoktur. Her şeyin birbiriyle özünde bir bütün olduğu, maddenin ve enerjinin en ince noktasına kadar deneyimlediği ve bilindiği haldir.