İnşaat firmaları toplu yaşam için projelendirdikleri site yaşamında tüm konforu göz önünde bulunduruyorlar. Kişilere ev imkanıyla beraber mümkün olduğunca çok sosyal alanlar da sağlamayı hedefliyorlar. Bu kriterler gün geçtikçe gelişmeye başladı. Örneğin evinden dışarı çıkan bir kişi, sadece bir kaç adım mesafe sonrası ya da sadece bir asansör vasıtasıyla marketine, kuaförüne, eczanesine, spor salonuna kolaylıkla ulaşabiliyor. Bununla beraber daha büyük projelerde bu denli kısa mesafeyle alış-veriş merkezine bile ulaşılıyor. ‘Avm’ üzerine kurulu bir site yaşamıyla kişinin el altındaki imkanları tahmin edersiniz oldukça fazla diyebiliriz. Fakat sormadan geçmek istemem; enerjisel boyutunu düşündüğümüzde bu alış-veriş merkezlerinin hemen yanı başına kurulu evlerimizde sağlığımız ne kadar tehdit altında?
Tabii inşaat firmaları sınır tanımıyor;
Daha ötesine geçmek ve fark yaratmak için kendilerini geliştiriyorlar. Şimdi bazı sitelerin içerisinde otel imkanları da var. Yatılı misafirler için evde yeri olmayanlara sundukları hizmetler ultra lüx. Uygun meblağlara misafirinizin konaklamasını sağlıyor, temizlik imkanı sunabiliyorsunuz. Yanı sıra günlük özel sinema salonları kiralayarak evinizin salonuna sığmayacak kadar kalabalık misafirleri bu salonlarda film izleme imkanıyla buluşturuyorsunuz. Aynı hizmete günlük tutacağınız yemek salonları da dahil. Bu şekilde yemek yapmadan, bulaşık toplamadan kalabalık misafirler ağırlanabiliyor.
“Çalışma hayatında yoğun iş ve trafik temposuna takılan aileler için arabasıyla siteden içeri giriş yapan kişi; artık kendini güvende hissediyor, arabasına kolaylıkla park edecek yer bulabiliyor, akşam yemeğini ister evinde ister site içerisindeki bir alanda yiyor, kendine vakit ayıracaksa sporuna gidiyor ya da sinema tercih ediyor. Belki yürüyüş yapıyor, sonrasında küçük bir kahve molası veriyor. Yani hayatı kolaylaşıyor. Yaşam kalitesi, konforu, standardı yükseliyor.”
Çocuklar için;
En çok da bunun için sanırım; çocuklarımız… Kolay sosyalleşme imkanı bulan; site yaşamıyla beraber tenis, futbol, basketbol gibi sahalarda spor yapabilen, kapalı-açık havuzlarda yüzen, çim parklarda koşuşturan, bisiklete rahat binebilen çocuklarımız yetişiyor. Yeni nesil sitelerde ise çocuklar daha fazla imkanlara ulaşmaya başladı ve günlük kiralanan müzik odalarında profesyonel kayıtlar yapabiliyor, enstrüman çalabiliyorlar. Yaratıcıkları gelişiyor. Yanı sıra oyun odalarında geniş ekran karşısında teknolojik oyunlar oynayabiliyorlar. Masa tenisi, satranç turnuvası gibi çocuk yaşta spora merak başlıyor.
Peki ya (-) eksiler;
Tüm bu artıların yanı sıra eksiler de muhakkak ki var. Sınırlarımız belirleniyor. Bizim için çizilmiş bir sınır ve ötesine yabancılaşma başlıyor. Sokak kültüründen kopuyoruz, mahalle kültürleri bitiyor. Bakkal, manav kavramları tükeniyor. “Bir sınır sonrası güvensiz gelmeye başlıyor.” Arabasını park edince zarar görmesinden, çocuğunun sokakta oynamasından korkar toplumlar haline geliyoruz. Sonra birden üşeniyoruz, tiyatroya gitmekten, semt semt dolaşmaktan bazen güzelim deniz havasında yürüyüş yapmaktan bile üşeniyoruz. Site içerisindeki evin spor salonunda bulunan yürüyüş bandı cazip gelmeye başlıyor. Yani kısaca yabancılaşıyoruz. Gelişen ve değişen yaşam biçimlerimiz ile malesef bazı değerlerden kopuyoruz. Bu da yaşam alanları için bize yeni nesil düzenlere geçiş sebebiyeti veriyor.
Şimdi teraziye oturtalım, hangisi ağır basacak? Takdir sizin.