Türkiye’de lüks danışmanlığı denilince akla gelen ilk ve tek isim olma süreci nasıl gelişti, biraz bahsedebilir misiniz?
Dürüst olmak gerekirse kendi işimi kurmak mezun olduğum günden beri hep hayalimdi. İş hayatı içinde pişmek ve çok farklı tecrübeler elde etmek gerektiğine inandığım için aklımdaki noktaya ulaşana kadar profesyonel olarak farklı firmalarda çalıştım. Temmuz 2017’de tam 14 yıl olacak kendi işimi kuralı.
Profesyonel çalışırken niş pazar stratejisi ile çalışan özellikle lüks sektördeki şirketlere servis vermekte yetersiz kaldığını gördüm ve bunun eksikliğinin farkına vardım. Bu nedenle de felsefe olarak müşterilerime kişisel servis verebilecek küçük ve butik bir firma yaratmak fikri ile yola cıktım. ÖZGÜ İletişim ve Danışmanlık böyle ortaya çıktı. ÖZGÜ adının iki sebebi var, öncelikle çok fazla büyümek istemiyorum, ben “small is beautiful” diye düşünüyorum ve butik işler yapıyorum yıllardır. Bu nedenle yapacağım işlerin markaya, ürüne veya kişiye ÖZGÜ (aynı zamanda özgün) olmasına önem veriyorum. Diğer taraftan güzel bir tesadüf eseri bu kelime benim isim ve soyadımın ilk heceleri.
Uzun bir süredir önemli kurumlara marka ve iletişim danışmanlığı yapıyorsunuz. Türkiye’nin ilk “Lüks Marka ve İletişim Danışmanlık” şirketinin de kurucususunuz aynı zamanda. Neler yapıyorsunuz, nedir “Özgü”nün faaliyet alanları? Bu noktada nasıl bir yol izliyorsunuz?
ÖZGÜ ne iş yapar diye soracak olursanız benim yaptığım, hizmet verdiğim firmalara dışarıdan ama sanki firma içindenmiş gibi geniş kapsamlı iletişim danışmanlığı yapabilmek. Bu kapsama marka iletişiminin içine giren her konu giriyor; marka yönetimi, halkla iliskiler, event organizasyonu, medya yerlestirme, imaj gelistirme ve diğerleri. Çok detaylı bir şekilde çalışıyorum; benim yapımda bir insan için başka türlüsü mümkün değil, yanlış bir şey gördüğümde aman bu benim üzerime vazife değil deyip kenara çekilemem. Konu bu kadar geniş kapsamlı olunca Türkiye’de pek alışık olunmayan bir sistemi oturtmayı başardım. Özellikle Amerika’da butik kalmak isteyen şirketlerin çok uyguladığı bir yöntemi uygulayıp, çalışacağım şirketlerin projelerine bağlı olarak kendi konularının en iyileri (reklam ajansı, organizasyon şirketi, eğitim danışmanları vb.) ile proje bazında bir araya gelip hizmet veriyorum.

Peki, lüks nedir sizce? Özel hayatınızda lüksü nasıl konumlandırıyorsunuz? Özlem Güsar’ın lüksü nedir?
Lüks; markaların ötesinde kendini parayla değil, yaratıcılıkla, zevkle, farklılıkla ortaya koymaya, ifade etmeye duyulan istek olarak tanımlayabilirim. Aslına bakıldığında gerçek lüksün arkasında yatan birçok değer evrensel yaratıcılık, detay, tarihçe, servis, kalite, duygu ve kişisellik gerçek lüksün tüm dünyada kabul edilen ana kriterlerdir. Lüks kelimesini özenle kullanmak gerek inancındayım. Kişisel olarak lüks, istemediğim şeyleri yapmama özgürlüğüne sahip olmak diyebilirim. Beni ruhen ve zihnen zenginleştiren şeyler lüks bu nedenle; lüks, satın almaktan daha çok yeni ve özel deneyimleri ifade ediyor benim için özellikle seyahatlerimi. Örneğin geçtiğimiz yıllarda St. Petersburg’da Belmond Grand Hotel Europe diye bir otele kahvaltıya gittik. Burası 1908’de ilk yapıldığı dekorasyonunu tamamen koruyan bir Art Nouveau şaheseri ve Rus Çarı’nın misafirlerini kabul ettiği efsane bir yer. Burada kahvaltı yapıp, o havayı koklamaktan daha çok ne zenginleştirebilir ki insanı. Öte yandan yaşamın kargaşasından ve şehir hayatının stresinden kaçtığım Riva yakınlarındaki köy evimizi ve hayvanlarımızın sevgisi en büyük lükslerim arasında.
Türkiye’nin lükse dair ilk ve tek web sitesi olan Oggusto.com’u kurdunuz; kuruluş hikayesini anlatır mısınız?
Türkiye’de lüks anlamda bir içerik sitesi olmaması ve lüksün sadece gösterişle anılması karar verme sebebim. Artık dünyada bir statü sahibi olmak istiyorsanız sadece satın almanız yetmiyor, bilgili de olmak zorundasınız. Bilmek artık lüks, dünyada en önemli ayrıcalık ve statü sembolü. Satın almak yerini bilmeye bırakıyor; bu benim çıkış noktamdı. Ayrıca arkadaşlarımla, müşterilerimin 15 senelik lüks deneyimimi paylaşmam için çok ciddi baskı yapmasının da bundan rolü büyük.
Sitede ne gibi bölümler var ve oggusto.com’a tıklayan biri kendisini nasıl bir dünyanın içinde bulacak?
Ana hatlarıyla, moda, seyahat, mücevher, lifestyle ve dekorasyon kategorileri mevcut. Siteye giren kişinin kendini zenginleştirecek, hayatına keyif katacak ve dünya gündeminden onlar için özenle seçilmiş konuları bulacaklarını garanti edebilirim. Zaten okuyucularımız OGGUSTO’yu “vazgeçilmez keyfimiz” olarak tanımlıyorlar.

Hayattan nasıl beklentileri olanlara hitap ediyor oggusto.com?
Kesinlikle hayattan keyif alan, sıradanlığa karşı savaş açmış, dünyanın gündeminden haberdar olmak isteyen, seyahat etmekten ve keşfetmekten hoşlanan; yeni şeyler öğrenmeye tutkulu, her kategorinin bir okuyucu profilimiz var.
Sizce bu site Türkiye’de nasıl bir açığı katacak?
İnsanların zamanı çok az olduğu için; güvendikleri kişilerin özenle süzgeçten geçirdikleri içerikleri okumayı tercih ediyorlar. Bizim onlar için özel hazırladığımız haberleri okuyabilmek için normalde ana dillerinde olmayan en az 5-6 farklı siteyi ziyaret etmeleri gerek. Diğer taraftan yurt içinde ve yurt dışından konularının uzmanları Oggusto için yazıyorlar. Türkiye’nin ve dünyanın en iyi isimleri yanyana bize moda, seyahat, dekorasyon, mücevher yazıyor, seçimlerini paylaşıyor. Bolşoy’un başbalerini, Michelin yıldızlı bir şef, ödüllü bir tasarımcı ya da bir ceo; bizim için şehirlerine ait sırları paylaşıyor.
Dünyadaki ve Türkiye’deki lüksü nasıl değerlendirebiliriz? Özellikle Türkiye’nin lükse bakış açısı ve ilerleyişi nasıl?
Bunu aslında dünya ve Türkiye değil, gelişmiş ve lüks konusunda olgunlaşmış ülkeler ve yeni zenginler olarak ikiye ayırmak daha doğru. Gelişmiş ülkelerde krizle birlikte lükse bakış açısı çok ciddi bir değişiklik geçirdi ve bu devam ediyor. Krizle birlikte sadece kapitalist düzen değil lüks kavramı da yeniden tanımlanıyor, insanlar lüks ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçiriyorlar. Zengin müşteriler harcamaya devam ediyorlar ancak önceden harcadıklarından daha farklı olarak. Exclusivite, dayanıklılık ve kalitenin daha fazla kucaklanacağı bir döneme girildi, yeni çıkan ürünlerin peşinde sadece trendy diye koşulduğu dönem yerine gerçek özgünlüğe bıraktı. Artık insanlar bir markayı sadece lüks olduğu için tercih etmiyorlar; gerçekten bir anlam ifade eden markalara yöneliyorlar. Başkaları görsün diye lüks satın almaktan insanların kendi için lüks harcama yaptığı bir döneme giriyoruz. Türkiye, Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya gibi ülkelere baktığımızda ise ne yazık ki bu müşteri henüz bu kadar bilinçli değil. Halen gösteriş amaçlı harcamalar çok ciddi bir rol oynuyor, marka düşkünlüğü oldukça yüksek düzeyde, markalar bir statü sembolü ve kendini ifade etme biçimi olarak görülüyor. Tüm dünyada yayılan çevreci lüks yaklaşımının da 5 yıl içinde bu ülkelerde de yer bulacağını düşünüyorum. Yani insanlar israfa değil gerçekten uzun süreli kullabilecekleri kaliteli ürünlere yatırım yapıp para harcayacaklar.
Dolce Gabbana gibi lüks markalar artık abaya vb. parçalarla muhafazakâr kesimlere de hitap etmeye başladı. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biz kadınlar inançlarımız ne olursa olsun şık görünmeye özen gösteriyoruz ve gittikçe daha çok marka bu gerçeğin farkına varıyor. Önemli olan israfa kaçmadan zarif ve güzel giyinebilmek.Örneğin bence Sheikha Mozah olağanüstü şık bir kadın.
Erkekler ve kadınların lüks tercihlerindeki benzerlik ya da farklılıklar neler oluyor?
Oggusto sayesinde istatistiklere baktıkça, erkeklerin daha teknik olarak detaylara meraklı olduğunu ve daha çok okuduklarını görüyorum. Teknik detaylar, erkeklerin satın alma davranışlarını çok etkiliyor. Kadınlar ise konulardan haberdar olmak için daha çok yazılara göz atıyorlar ve daha duygusal sebepler ya da anlık beğenilerle tercihlerini yapıyorlar. Tek bir cümle ile özetlemek gerekirse; kadınlar mücevhere erkekler is otomobillere tutkun. Oggusto’nun okunma oranları bize bunu gösteriyor.