Başarılı sunucu Gizem Hatipoğlu ile Nolte Mutfak’ta şekersiz tatlılar hazırlamak üzere buluştuk. Keyifli bir mutfak sohbeti gerçekleştirdik.
Güzelliği ve enerjisiyle hepimizi hayran bırakan Gizem Hatipoğlu hayatımıza, kitleleri ardından sürükleyen “Var Mısın Yok Musun” programıyla girdi. Survivor’da yer aldı. Reklamcılık mezunu olması sunuculuk yapmasına engel olmadı. Birçok kanalda, çeşitli programlar sundu, başarılarıyla adından söz ettirdi. Şimdilerde, birbirinden kıymetli konuklarını ağırladığı “Sağlık Zamanı” programını sunuyor.
Çocukluğu, hayatı, ailesi, yemekle olan ilişkisi ve Nisan ayında vizyona girecek yeni filminden içtenlikle bahsettiği bu röportaja; birlikte hazırladığımız rafine şekersiz ayva tatlısı, elmalı tart ve portakallı lezzet topları eşlik ediyor.
Bir yarışma programıyla başladı hikayeniz. Bu süreçte evlendiniz. Birçok kanalda sunuculuk yaptınız. Verilen fırsatları iyi değerlendirdiğinizi düşünüyor musunuz?
Hayatta herkesin karşısına fırsatlar çıkabilir. Bu fırsatları iyi değerlendirebilmek önemli. Bir gün evde oturmuş, “Var Mısın Yok Musun” programını izlerken 10 gün sonra kendimi ekranda buldum. Sonra Survivor, Hakan ile evliliğimiz, işim ve kariyerimin değişmesi derken hayatım tamamen değişti. Bugün geldiğim noktada, her günüme ve sahip olduklarıma şükrediyorum.
Reklamcılık mezunusunuz. “Keşke kariyerime bu alanda devam etseydim.” dediğiniz oluyor mu?
Keşke dememe sebep olacak bir şey yaşamadım doğrusu. Eğitimim her zaman yanıma kar kalacak. Keşke kariyerime bu alanda devam etseydim değil, iyi ki bu bölümü okumuşum diyorum hep…
Başarınızın doğru zamanda, doğru yerde olup, doğru işi yapmakla bir alakası olabilir mi?
Yaşanılan her şeyin doğru zamanda olduğuna inanıyorum. Bazen başarır, bazen kaybederiz. Hepsi hayat tecrübesi…
Başarılı bir sunucu olmanın kriterleri nedir sizce?
İşimi seviyorum, dolayısıyla kendime bu yönde yeni bir şeyler katmak için uğraşıyorum. İşinizi severseniz, sahiplenirseniz hep ileri gidersiniz. Motivasyonunuz her zaman yüksek olur.
Geçmiş zamanlarda verdiğiniz bir röportajda hedefinizin: “Hem iyi bir ev hanımı olmak, hem de başarılı bir kariyer yapmak” olduğunu okumuştum. Bu hedefinize ulaşabildiniz mi?
Bu konuda dengeyi kurabildiğimi düşünüyorum. İyi bir ev hanımı olmak benim için sürekli yemek ya da temizlik yapmak demek değil. Hakan da, ben de çalıştığımız için ev işlerinde birbirimize destek oluyoruz. Huzurumuz yerinde olsun yeter.
ÇOCUKLUĞUMDA BÜYÜK SOFRALAR BAYRAMLARDA KURULURDU
Çocukluğunuzdan aklınızda kalan sofraları çok merak ediyorum. Nasıl sofralarda büyüdünüz?
Biz evde dört kişiydik. Annem, babam, abim ve ben. Annem ve babam, Pazar günü dışında haftanın her günü çalışırlardı. Evden sabah sekizde çıkıp, akşam sekizde dönerlerdi. Bazen sofrayı kurar; sürpriz yemekler, tatlılar yapardım. Zaten tüm gün çalıştıkları için ben de okul dönüşü boş zamanımda ev işlerinde anneme destek olurdum. Büyük sofralar, bayramlarda büyüklerimizin evlerinde toplandığımızda kurulurdu. Bu büyük sofralarda anneannem, benim ve abimin en sevdiği yemekleri yapardı.
Anneniz aktif olarak mutfakta mıydı? Yaptığı yemeklerden hangileri hala hatırınızda?
Annem her gün farklı bir yemek yapardı. Babam ve abim yemeğe çok düşkün oldukları için her gün yeniden “Bugün ne pişirsem?” diye düşünürdü. Çocukluğumda en sevdiğim yemek, köfte patates ikilisiydi. Kuru dolma önderliğinde, annemin yaptığı bütün yemeklerini çok severdim.
Mutfağınızın olmazsa olmazı nedir?
Fırın diyebilirim. Fırında pişen yemekleri çok severiz. En sevdiğim yemek de, balığın fırınlanmış hali.
Mutfağa bakış açınız geleneksel midir? Pazar alışverişini mi, market alışverişini mi tercih edersiniz?
Evimizin yakınında pazar kuruluyor. Genelde Hakan, pazar arabasını alır alışverişimizi yapar. Ben biraz daha marketçiyimdir.
SÜSLÜ DAVET MASALARI HAZIRLAMAKTANSA, DOKUNUŞLARIMLA SICAKLIK KATMAYI TERCİH EDERİM
Modaya olan ilginizi göz önünde bulundurunca, kim bilir nasıl davet masaları kuruyorsunuzdur diye düşünmeden edemedim.
Aslında öyle süslü masa kurmayı çok beceremem. Zaten hazırladığım masalar süslüdür, kusursuzdur gibi bir iddiam da olmadı hiç. Ben sofralarıma minik dokunuşlar ile sıcaklık katarım.
Gizem Hatipoğlu usulü hazırlanan bir davet masasının olmazsa olmazı nedir?
Genelde yemek olarak; zeytinyağlılar, fırında pişmiş kıvamında bir ana yemek, cevizli ve peynirli çoban salata olur. Zeytinyağlılar içinde taze fasulye bir başkadır benim için. Masada da mum, fonda hafif bir müzik olmasından hoşlanırım.
Eşiniz için yaptığınız yemekler?
Lezzetli bir ızgara etin yanında sebze gibi yemekleri sever Hakan. Et yemekleri vazgeçilmezidir.
Şekersiz beslenme gibi birçok beslenme akımının parladığı bir dönemdeyiz. Bu akımlar sizin beslenme tarzınızı da etkiledi mi?
Sağlıklı beslenme konusunda toplumca bilinçleniyor olmak çok güzel. Ben de dikkat etmeye çalışıyorum elbette.
Yemek denildiğinde aklınıza doymak için hızlıca atıştırılan fast food yiyecekler mi, sohbet eşliğinde yenilen davet yemekleri mi gelir?
İkisini de severim. Hızlıca tüketilen hamburger ve patates kaçamağının yeri ayrı; uzun süren sohbetin eşlik ettiği keyifli yemeklerin yeri ayrı…
SURVİVOR TECRÜBEM, YEMEĞİN KIYMETİNİ ANLAMAMI SAĞLADI
Survivor tecrübeniz de oldu. Nasıl besleniyordunuz? Zorlu bir imtihan olmuştur diye düşünüyorum.
Survivor’da beslenme diye bir şey maalesef tam anlamıyla yoktu. Bolca Hindistan cevizi tüketip, balık avlamaya çalışıyorduk. Diğer şansımız da oyunları kazanıp yemek ödülüne kavuşabilmekti. Bir ayda 7 kilo vermiş, yemeğin kıymetini çok iyi anlamıştım.
Hakan Bey’le Suadiye sahilinde simit-ayran keyfi yaptığınızdan bahsetmiştiniz. İstanbul’un yorucu tarafı bir yana, tüm bu koşuşturma içinde keyfini de çıkarıyorsunuz galiba?
Evet, daha çok ilişkimizin başlarında, bazı buluşmalarımızda gevrek simit, marketten peynir, ayran alıyor, sahile gidiyorduk. Suadiye sahil tarafları çok güzel. Sohbet eşliğinde aldıklarımızı yerken, bir yandan da kuşları besliyorduk. Çok keyifliydi.
Televizyonda var olmanın gereklerinden biri de bakımlı olmak. Siz neler yapıyor, hangi ürünleri kullanıyorsunuz?
Bir yandan program çekimleri, bir yandan da fotoğraf çekimleri derken neredeyse her gün makyaj yapıyorum. Durum böyle olunca, cildimi temizlemem ve iyi bakmam çok önemli. Bu yüzden temizliğe ve nemlendirmeye özen gösteriyorum. Altı ayda bir bakıma gitmeye çalışıyorum. Cildim de çok problemli olmadığı için işim kolay oluyor aslında.
Instagram’da çok aktifsiniz. Nasıl başladı serüveniniz?
Instagram’ı açarken biraz kararsızdım. Zaten Facebook ve Twitter’dan yeterince paylaşım yapıyoruz. Bir de hayatımızı fotoğraflarla mı anlatacağız diye düşünmüştüm. Büyük bir kitleye ulaşma gücü, destek mesajları derken zamanla mutluluklarımı, bazen de hüznümü paylaştığım bir mecra oldu. Şimdi ise sayfamda genelde günlük kıyafetlerimi ve kombinlerimi paylaşmaya devam ediyorum.
Nisan ayında bir sinema filminde göreceğiz sizi. Nasıl bir filmle karşılaşacağız?
“Kızım ve Ben” bir dram ve polisiye filmi. 6 Nisan’da vizyonda olacak. Yapımcımız Burak Memişoğlu. Başrollerde Cemal Hünal, İrem Helvacıoğlu, Zülal Memişoğlu var. Ayrıca Cengiz Kurtoğlu da filmimizde yer alıyor. Film, baba ve kızın hayatındaki zorlu bir dönemi anlatıyor. Ben de bu aileye destek olmaya çalışan bir kızı oynuyorum. Çok güzel bir deneyim oldu benim için. İnşallah izleyenler de keyif alır.