Büşra Köse henüz bir Grafik Tasarım öğrencisiyken önce alıp sattığı hazır giyim seçkisini, sonra da sıfırdan var etmeye çabaladığı Bluemerr tasarımlarını yalnızca Aysha Dergi okuyucularına anlattı…
Dünya Kadınlar Günü diye adlandırılan bir gün kutluyoruz Mart ayında. Neredeyse bütün markalar kadın meselelerine dair farkındalık yaratmak için ürünler pazarlarken veya bazıları bu günü kadını bir kimlik olarak ele alıp bunun etrafında mağduriyetlere odaklanırken biz yalnızca kendi adına güvenip markasını kuran, ürün tasarlamaya başlayan Bluemerr lakaplı Instagram Influencer’ı Büşra Köse’yi misafir edelim dedik. Kadın meselesinin ister şiddet açısından bakın ister kamusal alandaki varolma çabası, üretim ve emek olmadan çözülmeyeceğine dair inançla, Bluemerr ile markasını ve hayallerini konuştuk.
Merhaba Büşra. Aslında ben en çok merak edilen şeyi sormak istiyorum ilk olarak, sıfırdan bir marka oluşturma motivasyonunu ve cesaretini nasıl buldun?
Aslında benim modaya daha doğrusu bir koleksiyon sunmaya ilişkin ilgim çok da yeni değil, daha önce başka bir hesaptan hazır giyim alıp satıyordum. O zamanlarda da kendi işimi kurmak fikri sürekli aklımı meşgul ediyordu, yani alıp-satarken de kendi tarzımı ortaya koyuyordum aslında ama en beğendiğin ürünü de almış olsan tam olarak hayalindeki şeyi bulmak çok zor oluyor, bir bakıma seni yansıtmıyor. Ama o işte elde ettiğim başarı, küçük de olsa bana cesaret verdi, beni sınırlandıran alıp satma işindense kendi ürünlerimi ortaya koymaya karar verdim. Tabi uzun süre düşündüm, hesaplamalar, ölçüp-biçmeler… Ama sonunda bir atölye ile anlaştım. Moda eğitimi almamış olmak da zorladı beni biraz ve yine de içimde başarılı olabileceğime dair bir inanç taşıyordum.
Peki, tamam ben kendi markamı çıkarıyorum dediğin zamanı merak ediyorum. “Ben yarın kendi markamı çıkarıyorum” demeni sağlayan şey ne oldu?
Tabi benim kendimle ilgili ne güvendiğim şey zevkimdi. Ama işin bütününe bakınca tek başıma yapmadım, annem babam ve kardeşim ortak çalışıyoruz diyebilirim, bana destek oluyorlar. Ailem itici güç oldu aslına bakarsak; bana belli bir yeteneğin var, kardeşin de destek olmak istiyor, birlikte yapabilirsiniz dediler. Annem de uzun yıllar modelistlik yapmış, o da teknik anlamda destek oldu. Sonra biz fırtına gibi bir ay yaşadık; model çıkaralım, atölye bulalım, fotoğrafları çekelim derken bir baktım tamamen işin içindeyim. Bu arada sağlam fizibilite çalışması yaptığımı düşünüyorum, çok bilindik markaların çalıştığı atölyeleri araştırdık, kumaşlar için günlerce dolaştığımı biliyorum. Sonuç olarak 4 tane model çıkardık, başlangıçta çok büyük ürünlerle piyasaya girmek istemedim. Ben az ve öz işlere inanıyorum, yaptığının en iyisini yapmak benim için çok önemli. Çok şükür şimdilik de çok iyi gidiyor, tepkilerden çok memnunum.
Sosyal medya insanların en olmayacak sözleri çok kolay savurdukları bir yer. Genç ve başarılı bir kadın olarak sen de böyle mesajlar alıyor musun, nasıl baş ediyorsun negatif yorumlarla?
Ben aslında bir bakıma korunmuş gibi hissediyorum kendimi bu konuda. Gerçekten bugüne kadar kalbimi kıran hiç mesaj almadım ama komik şeyler oluyor. Mesela bir kadın var, ciddi anlamda benim kambur durmama kafayı takmış durumda, sürekli bana “Neden kambur duruyorsun, dik dur bence” diye mesajlar atıyor. Ben negatif mesajlar almıyor oluşumu aslında hem özel hayatımda hem Instagram’da belli sınırlar içinde hareket etmeye dikkat ediyor oluşuma bağlıyorum.
SOSYAL MEDYADA TESETTÜR SINIRLARINA RİAYET ETMEYE ÇALIŞIYORUM
Kendini muhafazakar olarak tanımlıyorsun, peki bu muhafaza etme hali ile Instagram’ın “gösterme” halini nasıl dengeliyorsun?
Bir şey paylaşmak aslında zaten bir süreç… Benim şu anda 30 bin takipçim var ve profilim kapalı değil, dolayısıyla görüntülenme oranı çok daha fazla. Ben bu anlamda dikkatli davrandığımı düşünüyorum, tesettür sınırlarına riayet etmeye çalışıyorum. Tabi ki en doğrusunu yaptığım iddiasında değilim, ama ben Instagram’ı kamusal alan olarak görüyorum, kamuda nasılsam orada da öyleyim. Bunu bir gösterme mecrası olarak değil de, kendimi görsel olarak ifade edebildiğim kamusal mekân olarak görüyorum. Bu bakımdan sadece tesettüre değil, Müslüman bir hanım olarak orada nasıl var olduğuma dikkat ediyorum, çünkü eleştirsek de Instagram artık bir var olma biçimi.
Peki, sosyal medyadaki bu takiplenme hali seni değiştirdi mi?
Bence bu bahsettiğiniz değişim kişiye çok bağlı. Ben bu konuda dikkatli olmaya gayret ediyorum, yani olduğum gibi kalmaya… Çünkü bazı insanlarda 3-5 Instagram takipçisiyle kasıntılık başlıyor ve buna o kadar çok şahit oldum ki kendim yapmamaya gayret ediyorum. Geçtiğimiz ay markamla önemli bir alışveriş festivalinde yer aldık, ben de stantta durdum, kıyafetleri denemelerine yardımcı oldum. Asla gocunmuyorum kendi işim söz konusu olduğunda her türlü işi yapmaktan. Yani özellikle o “tanınmışlık” psikolojisine kapılmamak için çaba harcıyorum. Ne diyeyim, dilerim değişmem.
Peki bundan sonra ne yapmak istiyorsun grafik tasarım mı ağır basıyor yoksa markanı devam ettirmek mi?
Tasarım biraz ikinci planda kalmaya başladı Bluemerr markasıyla birlikte. Bu alanda aldığım eğitimi çok önemsiyorum ama sanırım moda daha ağır basıyor çünkü grafik tasarım yaparken uzun saatler bilgisayarın başında oturmak, küçük detaylarla uğraşmak zor gelebiliyor bazen. Aslına bakarsanız benim tasarımın her alanına karşı ilgim var, mesela fotoğrafçılık da çok heyecanlandırıyor beni. Hatta yer yer grafik tasarımdan daha ilgi çekici gelebiliyor. Zaman zaman bu ilgilerin bölünmesi halinden yoruluyorum, hangisine ne kadar zaman ayıracağımı şaşırıyorum.
Sosyal medya senin üretkenliğini nasıl etkiledi?
Beni çok olumlu etkiledi diyebilirim. Belli bir takipçi kitlem var, sürekli yeni ve farklı bir içerik oluşturmak için bana bir itki oluyor bu. Araştırmaya meraklıyımdır öte yandan, farklı moda fotoğrafçılarını ve tasarımcıları takip etmeyi çok seviyorum, kim ne yapmış gibi değil de, konu olarak. Mesela bir ananas fotoğrafını kim nasıl çekmiş?
ULUSLARARASI BİR MARKA OLMAYI HAYAL EDİYORUM
Kendine izin verdiğinde kurduğun en büyük hayal ne?
Aslında benim hayallerim çok büyük. Gerçekçi olmadığımda, kendime hayal kurmayı izin verdiğimde gerçek anlamda uluslar arası bir marka olmayı, zincir mağazalara ürünlerimi satmayı hayal ediyorum. Ama öte yandan belirtmek isterim, çok hayalperest değilim. Hatta aşırı realist ve pimpirikli bir insanımdır, yaptığım bir işi beğenebilmem çok zordur. Yani bu hayale kavuşabilmem için ciddi yol almam gerekiyor.
Stilini çok beğendiğin bir isim var mı?
Elisa Schenk ve tasarımcı Karin Gustafsson’un işlerini çok beğeniyorum. Ayrıca Avrupa’lı ve Uzak Doğu’lu tasarımcıların stili bana çok ilgi çekici geliyor, daha sade daha minimalist, sanki anlatacak daha çok hikayesi var gibi. Adeta tasarım sadeleştiğinde giyenin hikayesine yer açılıyor gibi geliyor bana. Kişiliğe daha çok alan açmış oluyorsunuz.
Tesettür modasını nasıl değerlendiriyorsun?
Tesettür modasında daha almamız gereken çok yol var. Biraz klasik çizgiden kurtulmasını, daha modernize bir çizgiye gelmesini dilerdim.
Hayatını özetleyen üç sembol var mıdır?
Kum, güneş ve palmiye sanırım. Yaza aşığım ben, yazın sadeliğini ve sükunetini çok özlüyorum. Eğer bir de beni ve tarzımı özetleyen bir renk olsaydı camel olurdu sanırım.