An-ı Seyyale

Müziğin ya da düşün hafif bir soluğu, ne olursa olsun, yeter ki öyle ya da böyle bir şey hissetmemizi sağlasın. Ne olursa olsun, yeter ki bizi düşünmekten alıkoysun.

Fernando Pesso

 

Sevgili okur, uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz. Başlıktan ve çok değerli Fernando Pesso’ nun sözünden de anladığınız üzere şu sıralar pek başaramadığımız  an’da kalmayı konuşacağız.

Gün içinde; geçmişte olan bir olayı veya daha sonra yapmamız gereken şeyleri düşünerek ne kadar vakit harcıyoruz?

Bir gezintiye çıkıyoruz mesela, doğanın manzarasının bize keyif vermesini umuyoruz fakat beynimiz asla buna izin vermiyor. Dönüş yolunu hesaplıyor, trafik diyor. Çok iyi bir fotoğraf çekmeliyim ve bunu paylaşmalıyım diyor. Bunların hiçbirisini demiyorsa bile sizin o an etrafınızda ki o güzellikten maksimum derecede fayda sağlamanızı engelleyecek irili ufaklı düşüncelerle sizi meşgul ediyor.

Aslında bahsettiğim şeyler modern dünyadan payımıza dert olarak düşenler. Ve hepimiz bunları ziyadesiyle yaşıyoruz. Belki henüz bunun bir sorun olduğunun farkında değiliz o kadar.

Dur durak bilmeden çalışan, hayatımızdaki insanlarla ilgili türlü simülasyonlar tasarlayan  –elindeki verilere göre- bir beyne sahibiz. Aslında bu yaratılıştan gelen doğal bir korunma içgüdüsü. Ama aşırı yoğunlaşan hayatlarımızla birlikte bu tepkisel düşünmeler fazlalaşıyor ve bizi hayattan zevk alamayan stresli bireyler haline getiriyor.

Bazen öyle zamanlar oluyor ki sadece o olayı otomatikleşen davranışlarımızla yaşıyoruz; duygusuz ve hissiz bir şekilde… Kutlamalar, yemekler, ziyaretler, düğünler…. Hatta bu organizasyonların  katılımcısı değil öznesi oluyoruz, ki o zaman bile aynı hissizlikten kurtulamıyoruz. Sadece olayı atlatmayı diliyoruz.  Böyle çokça hareketli bir ortamda bir anda sesler duyulmaz olur, görüntü flulaşır filan. Bu olay sadece filmlerde mi olur dersiniz?  Bunu başarabilir miyiz? O an ne yapıyorsak sadece onunla ilgilenebilirmiyiz? Bir arkadaşımız, eşimiz , dostumuz bize heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatırken o AN onu dinlemiyor olmamız, başka bişeyler düşünüyor olmamız çok ürkütücü değil mi?

 

Peki ne yapmalı? Beynimize mola verdirmeyi öğrenebilirmiyiz?

Bedenimizin nasıl dinlenmeye ihtiyacı varsa ruhumuzun ve beynimizin de aynı şekilde dinlenmeye,  rahatlamaya ihtiyacı var. Belki kısmen de olsa çözüm olacak , denediğim ve sonuçlarından memnun kaldığım tecrübemi paylaşayım. Önce özetle;

  • Meditasyon düşüncesiz farkındalık konumudur. O konumdayken dikkatinizi geçmişe ya da geleceğe, yani gerçekten uzağa götürecek hiçbir düşünce yoktur. Kişi düşünmediğinde dikkati sadece şu anı deneyimler. Şu an tek gerçektir çünkü orada ne bitmiş olan geçmiş vardır ne de gelecek. fakat derin düşünme uyku ya da trans konumu değildir çünkü meditasyon’da kişi kendi yaşadığı deneyimlerin tamamen farkındadır.

Hepimizin az çok bu konularda bir fikri var, aynı zamanda önyargıları da…

Önyargılarımı bir kenara bırakmayı başardığım zaman nefes egzersizleriyle meditasyona başladım. Yani gündelik işlerin arasında bir kaç dakika bile nefes egzersizi yapmaya çalışmak; farkındalığı yaratmak adına çok fazla yol aldırıyor.  Kısa bir ferahlama, rahatlama hissi sizi kaosun içinden sınırlı süre de olsa çıkarabiliyor.

Tabi bu kadar basit anlattığıma bakmayın. Beyni kendi rutininden çıkarmak asla kolay bir iş değil. Ama enazından ufak ufak denemeler, mola verdirmeler de imkansız bir iş değil. Zamanla kendimize söz geçirme tarzımızı bulduğumuzda; her ne yapıyorsak sadece onu yapmayı öğrenip hislerimizi kuvvetlendirdiğimizde daha mutlu bireyler olacağımızdan eminim…

Sevgili okur; AN’ I yakalaman dileğiyle…

Şafak YILDIZHAN

Ayşe Özgün

Moda ve alışveriş kategorilerinde trend stiller ve markalardaki indirimler, kampanyalar hakkında bilgiler sunar. Sağlık uzmanı olan editörümüz uzmanlaştığı alanlarda farkındalık yaratmayı hedefliyor. İletişim: ayse.ozgun@aysha.com.tr

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın