Okul hazırlıkları, yeni dönem heyecanı şimdiden başladı. Çocukların kendilerini okula ait hissediyor olması ise bu dönemin en zor adımı… Boğaziçi Üniversitesi’nde aldığı eğitimin yanı sıra Harvard Üniversitesi’nde yüksek lisansını ve Cambridge Üniversitesi’nde doktorasını tamamlayan Dr. Özgür Bolat, çocukların okula karşı neden aidiyet hissetmeleri gerektiğini ve aksi durumda karşılaşılan problemleri Aysha Dergi’ye anlattı…
Sizi bir odaya alıp bir tane yapboz versem, sonra da “Hadi bakalım! Bu yapbozu tamamla.” desem… Yapboz ile bir süre uğraşırsınız. Başka bir gün, size mavi bir tişört giydirsem ve sonra aynı şekilde başka bir yapboz versem… Bu sefer de şöyle desem: Siz mavi grubun bir elemanısınız. Hadi bakalım! Bu yapbozu tamamlayın… Hangi durumda yapboza daha çok emek verirsiniz?
ARAŞTIRMA
Stanford Üniversitesi’nden iki araştırmacı Butler ve Watson, tam olarak bu deneyi yapıyor. Çocukları iki gruba ayırıyor ve onları daha sonra tek tek odaya alıyor. İlk gruba bir yapboz veriyor ve “Bunu tamamlayın.” diyor. İkinci gruba ise mavi bir tişört giydiriyor ve “Sen mavi gruptasın. Mavi grubun parçası olarak bu yapbozu tamamla.” diyor. (Aslında bir grup daha var ama o şu an önemli değil.)
Daha sonra hangi grup yapboz ile daha fazla uğraşacak? Tüm çocuklar tek başına çalışmış ve başka hiç kimseyi görmemiş olmasına rağmen, mavi grubun parçası olan çocuklar, yapboz için tam yüzde 40 daha fazla emek veriyor. Bu sonuç neyi gösteriyor? Bir kişi grubun diğer elemanlarını görmese bile herhangi bir gruba ait hissederse, iş için motivasyonu artar ve dolayısıyla o işe çok daha fazla emek verir. Ait hissetmek motivasyon için bu kadar önemli. Peki şimdi kritik soru şu: Bizim okullarda, öğrenciler kendilerini ne kadar okula ait hissediyor?
OECD RAPORU
OECD, eğitimin kalitesini etkileyen birçok parametreyi ölçüyor. Bu parametrelerden bir tanesi de ‘okula ait hissetme’. Sizce Türkiye 70 ülke arasında okula ait hissetme oranı açısından kaçıncı sıradadır? Evet, doğru tahmin ettiniz; son sırada… 70 ülke arasında okula kendisini en az ait hisseden öğrenci grubu, bizim öğrenciler. Yani, bizim çocuklar her sabah ait hissetmedikleri bir yere gidiyor. Peki, okula ait hissetmemenin bedeli ne?
AİT OLMA VE AKADEMİK BAŞARI
Yukarıdaki araştırmanın da gösterdiği gibi çocukların motivasyonu düşüyor. Peki, bu PISA sonuçlarına yansımış mıdır? Kesinlikle. Okula ait hissetmeyen çocukların fen derslerindeki puanı, okula ait hissedenlere göre tam 22 puan daha düşük. Bu çocukların üniversiteye gitmeme ihtimali de yüzde 11 artıyor. Çocuk okula ait hissetmediği zaman, eğitimden soğuyor ve eğitimini sonlandırmak istiyor. Duruma, motivasyon açısından baktık. Peki ait olma yaşamsal doyumu nasıl etkiler?
AİT OLMA VE YAŞAMSAL DOYUM
OECD ‘Öğrenci Refahı Raporu’na göre mutluluk açısından Türkiye en son sırada. En mutsuz öğrenciler bizim öğrenciler. Bunu tetikleyen etken ne? Birinci sırada yine okula ait hissetmeme… Okula ait hisseden öğrencinin yaşamsal doyumu, okula ait hissetmeyene göre tam üç kat daha fazla. Düşünün, öğrencinin okul hayatı yaşam doyumu üzerinde ne kadar etkili!
Ama maalesef biz zannediyoruz ki okul çocuğunun yaşamının dışında bir yer, çocuğun orada bir hayatı yok ve okulun tek görevi çocuğu dışardaki veya gelecekteki ‘gerçek hayata’ hazırlamak. Aslında çocuğun hayatı okul. Çocuk o an orada mutlu olmak istiyor. Bir şey öğretmek veya ilerideki bir hayata hazırlamak adına, okulda var olan hayatı mahvediyoruz. Peki aidiyeti etkileyen en önemli etken ne?
ÖĞRETMEN İLE İLİŞKİ
Tabii ki ilişkiler… Okulda çocuğun öğretmeniyle ve arkadaşlarıyla kurduğu ilişki… Öğrenci, öğretmenin kendisini desteklediğini düşünüyorsa okula aidiyeti tam iki kat artıyor. Aynı şekilde öğrenci, öğretmenin adil olduğunu düşünüyorsa yine okula aidiyeti yaklaşık iki kat artıyor. Peki aidiyet nasıl artar?
Burada okullara ve öğretmenlere çok iş düşüyor. Çocuklar öğretmenin kendisini tanıdığını düşünürse, öğretmeniyle otorite değil de sevgi/saygı ilişkisi kurarsa, sınıfta aşağılanmazsa veya rezil olmazsa, hata yapma lüksüne sahip olduğunu düşünürse, ezber değil de keşfetme fırsatı verilirse, seçme özgürlüğü olursa aidiyet duygusu artıyor. Kısacası, okula ait hisseden çocuk hem mutlu hem de başarılı oluyor. Öğretmen çocuklara bir şey öğretmeyi değil de ilişki kurmayı öncelik haline getirirse; ilk başta ilişki gelişiyor, sonra aidiyet artıyor ve sonra da öğrenmenin kalitesi. Unutmayalım ki ilişkinin zayıf olduğu yerde öğrenme olmaz. Peki aidiyet başarıyı ve mutluluğu nasıl etkiliyor?
AİDİYET BAŞARIYI VE MUTLUĞU NEDEN ETKİLER?
Bir insanın birinci amacı her zaman ‘güvende’ olmaktır. (Tabii ki fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak daha önceliklidir ama bazen güvende olmak onun bile önüne geçer.) İnsan, enerjisini ikiye böler. Bazen enerjisini ‘yaşamda kalmaya’ bazen de ‘kendini geliştirmeye’ harcar. Hangisine daha çok enerji harcayacağını belirleyen içinde bulunduğu ortamdır. Kişi güvende hissetmezse tüm enerjisini yaşamda kalmak için kendini korumaya harcar. Algılarını ve dikkatini; etrafını gözlemlemeye, tehditleri değerlendirmeye ve kendini koruyacak stratejiler geliştirmeye harcar. Güvende hissederse enerjisini bunlara harcamasına gerek kalmaz ve elindeki enerjiyi ‘gelişime’ harcar. Ne yapar? Öğrenir, yeni şeyler dener, egzersiz yapar, insanlarla sohbet eder. Zaten bizim ülkede gelişim bundan dolayı yavaş ilerlemiyor mu? İnsanlar sürekli birbiriyle uğraştığı için, gelişime zaman ayıramıyor. Sonuç olarak, aidiyet arttıkça insan güvende hisseder ve güvende hissettikçe de hem başarılı hem de mutlu olur.