İnsan Organiktir, Gerisi Hikaye

Türk Dil Kurumu ‘organik’ kelimesini şöyle açıklıyor; doğal yolla yapılan, canlı, güçlü… Dolayısıyla sadece yediğimizde içtiğimizde değil, hayatımızın her anında var olabilecek bir kavram ‘organik’. Yani çalışırken, yani severken, yani hayatın her anında organik olabiliriz. Öyle mi, acaba? Mümkün mü?

Şunu itiraf etmeliyim, organik yiyeceklere inanmayan biriyim ben. Bildiğiniz güven eksikliği. Bunun içinde bir miktar ‘özgüven eksikliği’ de barınıyor deneyimlerle bağlantılı olarak. Hepimiz şüpheci olmadık mı zaman içinde, duyduğumuz her cümlenin doğruluğunu soruşturur olduk; beyaz yalanların ucunu kaçıranlardan ve durumu idare etmek için sarf edilen safsatalardan muzdarip değil miyiz?

Aşk, ilişki, dostluk, sevda, arkadaşlık gibi kıymetli kelimeler, tıpkı anlamları gibi değer kaybetmedi mi?

Sebep çok açık, çünkü organik olmaktan uzaklaşıyor insanoğlu. Hemen akla şu geliyor, acaba yediğimiz içtiğimiz mi bizi bu hale getirdi, menfaatçi olduk; kimse kimseye güvenmez oldu. Organik beslenememek mi aklımızı aldı?

Her şey mümkün, BBC Earth adlı bir belgesel kanalı var, sürekli takip ediyorum. Öyle ilginç programlar var ki, mutlaka izlemeye çalışın. Özellikle gıdalarla alakalı, mesela üzüm yıllar içinde nasıl tatlı büyük ve çekirdeksiz hale geldiyse, on yıl içinde mandalina gibi ayıklanan, kabuğu çok kolayca soyulan portakallar yiyecekmişiz. Oynuyorlar çünkü her şeyle, genetikle…

Genetiği değiştirilen gıdalar zararlı olmayabilir gibi görünse de, hastalıkları tetikleyebilir, korkulan bu aslında; demek ki organik bir canlı olan insanoğlu kendi içinde bir miktar kötülük barındırıyor. Bilim insanlarının çabaları yaşamı ve yaşananları ileri taşımaksa, aynı oranda geri de götürüyor; yine de yerinde saymak diyemeyiz buna. Kimi hastalığa çare de bu gayretler sonucu bulunuyor neticede.

BENİM DERDİM GENÇLER, ÇOCUKLAR…

Bugün yaşı yirminin altında olan ve bir süre sonra hayat okyanusunda bir başına mücadele edecek gençlerin, duygulardan ciddi miktarda uzaklaşacağını düşünüyorum, ama sonra kendim uzaklaşıyorum bu düşünceden.

Çocukları gerçeklerden saklayamıyoruz çünkü artık burnumuza sokulan savaşlar, patlayan bombalar, acı, nefret, kin, öfke, hayatın bir parçası. Aileler çocukların kulaklarını tıkayıp, algılarını kapatamazlar ki. Böyle bakınca onlar daha duygusuz ama daha sağlam olacak gibi duruyor. Organik bir yaşamları olmayacak gibi görünse de, hayatın şartları o anda neyi organik kılıyorsa, ona uyum sağlanacak.

İnsan organiktir zaten, sistem öyle kusursuz işler ve süregelir ki, ne yenilen domates değiştirebilir bu gerçeği, ne ilişkilerde atılan kazıklar. Çok eminim, yüzyıl sonra da aşk acısı var olacak, her sevdiğini kaybeden gözyaşı dökecek, her dünyaya gelen bebek umut ışığı olacak. Topraktan gelip toprağa giden bir canlıdan bahsediyoruz, daha nasıl organik olunabilir? Elbette kavramlardan, var olandan uzaklaşmadan; aklı ve duyguları organik tutabilmek için inanca, gerçeğe ve varoluşa tutunmak şart.

İLİŞKİ DETOKSU

*Negatif cümleler kurarak sizinle konuşanları hayatınızdan çıkarın. İnanın ben yaptım, hem de çocukluk arkadaşımdan vazgeçtim. Özlüyorum evet, ama huzurluyum.

*Hemen hayatınızdan çıkarın ama çok net bir biçimde “ Benimle bu şekilde konuşamazsın, devam edersen ben yokum” deyin. Şans da tanıyın tabii ki.

*Hal hatır sormadan, aman kilo almışsın, yüzün çökmüş diyenlerden koşarak uzaklaşın. Bu kişileri uyarmasanız da olur.

*Azarlayarak konuşanlarla aynı mekanda bir dakika bile durmayın. Bunu da yaptım, herkesin izlemeye bayıldığı çok sevdiği sarışın bir sunucu var, adını yazmayacağım, çok eski dostumdur. Azarlamadan annesiyle bile konuşamaz; sepetledim hayatımdan, nasıl mutluyum anlatamam.

*Evinizde aile fertlerinizle mutlaka birbirinize iltifat edin, güne güler yüzle başlayın. Çocuklar sizi taklit eder, unutmayın.

*Her doğan güne şükredin, her nefese şükredin ve gözlerinizi açınca yataktan mutlu kalkın. Bu bir alışkanlık haline geliyor zamanla, zorlayın kendinizi. Bunu yapan birini tanımıştım, kemoterapiye giderken şükrediyordu.

*Kendini sevmeyen, başkasını sevemez. Kendinizde kusur aramayın. Dudakları ince diye, burnu azıcık kemikli diye hayata küsenler var, şaka gibi!

*Yağmuru sevin, serin havayı sevin, bir kış daha gelecek sevinin. Kaç kış daha kaldı bilmiyoruz ki!

*Klişelerden uzak durun, zayıflık güzeldir gibi!

*Evlenmiş olmak için evlenmeyin, sevmeden seviyormuş gibi görünmeyin.

*Yalnız kalmamak için birilerine sığınmayın. Roman okuyun, kişisel gelişim kitapları değil!

*Farkında olun, yaptıklarınızın, söylediklerinizin, davranışlarınızın…

*Kötü deneyimlerde kendi hatalarınızı bulun önce, trafik cezası yedim diye üzülmeyin, kırmızı ışıkta geçmemeliydim deyin.

*Başkalarının hayatlarını örnek alıp özenmeyin, dört duvar arkasında yaşananlar tahmin ettiğiniz gibi değildir asla. Kimseye özenmeyin.

 Organik Nedir? yazımızda bir besinin nasıl organik olup olmadığını anlattık.

Elif Aktuğ

elifaktug@gmail.com

Ayşe Özgün

Moda ve alışveriş kategorilerinde trend stiller ve markalardaki indirimler, kampanyalar hakkında bilgiler sunar. Sağlık uzmanı olan editörümüz uzmanlaştığı alanlarda farkındalık yaratmayı hedefliyor. İletişim: ayse.ozgun@aysha.com.tr

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın