Kişilik bozukluğu olanlarda genellikle evrozlarda belirtilen sorunlar söz konusudur. Ancak bunlar hem daha uzun süreli, hem de daha yerleşik biçimdedir ve günlük yaşamı büyük ölçüde aksatırlar. Sözgelimi obsesif bir kişilik yapısında, belli bir konuda olmaktan çok, pek çok konuda takıntılı düşünce ve kuruntunun ortaya çıktığı görülür. Zamanla değişime uğrayabilen bu düşüncelerden biri yok olduğunda, yenileri ortaya çıkar. Bu durum, yaşamı olumsuz yönde etkilemeye başladığında kişilik yapısı olmaktan çıkarak kişilik bozukluğuna dönüşür. Sözgelimi kişi “evhamlı” olmaktan çıkıp “hastalık hastası”na dönüşür.
Bir başka kişilik bozukluğu da şizoid kişilik bozukluğudur. Bu durumda dış dünya ile iletişimin kopma derecesine vardığı bir içe kapanma, kimi zaman sabuklamaya dönüşen düşünce ve duygu bozuklukları söz konusudur.
Ayrıca histerik, depresif, anti sosyal kişilikler de bu sınıflamaya girer. Antisosyal kavramı, hiçbir nedeni olmadan bencil ve insafsız davrananlar için kullanılır. Bu türden kişilik bozukluklarında kişi, sürekli olarak yakınları ve çevresi için sorun yaratır. Öteki insanlardan ayrılan yönleri, başka bir deyişle sürekli sorun yaratması ve olumsuzluğu kişiliğin gelişmeye başladığı erken dönemde kendisini belli etmeye başlar. Günümüzde “karakter nevrozu” olarak da adlandırılan bu durum, tedavi edilememektedir.
Son olarak, sık rastlanmasa da “çoğul kişiliğe” değinmek gerekir. Kişide utangaçlıktan dışa dönüklüğe, saldırganlıktan uysallığa, çocukluk halinden erişkin haline mizaç değişiklikleri görülür. Ancak bu mizaç değişiklikleri normalde rastlanılan sıradan duygusal iniş çıkışlardan farklıdır. Aynı kişiye ilişkin iki ya da daha fazla farklı kişiliğin zaman zaman ortaya çıkması söz konusudur. Bu durumdaki kişi, öteki kişiliği ya da kişiliklerinin farkında değildir.
Tehlikede olanlar
Akıl hastalığı, kadın-erkek, genç- yaşlı, zengin-yoksul herkeste görülebilir. Bununla birlikte bazı hastalıklar belirgin bir dağılım göstermektedir. Depresyon, erkeğe göre kadında, gence göre orta yaşlıda ve zengine göre yoksulda daha sıktır. Bu tür değişiklerin başlıca nedeni bazı grupları daha çok etkileyen dış streslerdir, ama kuşkusuz hastalığın ortaya çıkmasında kişilik yapısı da rol oynamaktadır.
Sık sık, bazı kişilik tiplerinin akıl hastası olmaya daha yatkın olup olmadıkları sorulur. Bu soruya, kural dışı durumların çokluğu nedeniyle kesin bir yanıt vermek zordur.
Bununla birlikte, yaşam baskısı altında ezilen, genellikle içe kapalı insanların en büyük risk altında bulundukları söylenebilir.