İnsanoğlu doğduğu andan itibaren bir ilişki içindedir. İlk önce anne ile kurulan ilişki, aile ile kurulan ilişki, arkadaşlarımızla kurulan ilişki ve en nihayet partnerimiz ile kurulan ilişki. Hiçbirimiz birgün nasıl olsa bitecek düşüncesi ile bir ilişki yaşamayız. Hepimizin ilişkiden beklentileri farklı olsa da ortak beklentimiz ilişki içinde mutlu olabilmek. Peki mutlu ve huzurlu bir ilişkinin sırrı nedir? Bunun bir formülü var mıdır? İlişkimde strateji yapmalı mıyım ya da karşı tarafın istediği şekle mi bürünmeliyim? İşte bu yazımda bu konuları irdeleyeceğiz.
Strateji yapmak ilişkiyi nasıl yönlendirir diye bakmaya başlayalım. İnsanlar birbirlerini görür, beğenir, tanışır ve özel ilişki kurabilmek için daha fazla tanımak isterler. Biz kendimizi karşı tarafa ne kadar gösterirsek o kişi bizi o kadar tanıyabilir. Aynı şey bizim karşımızdaki insanı tanımamız için de geçerlidir. Bu aşamada çiftlerin birbirine şeffaf olmaları ve kendileri gibi davranmaları gerekir. Çünkü bu ilişkiye devam edip etmeme kararı tamamen kişilerin birbirlerini kabul etmeleriyle parallelik gösterir. İlişki içerisine giren strateji kişilerin birbirlerini yanlış ya da eksik tanımalarına neden olur. İlişkiye başlama veya devam etme konusunda sapmaların ve yanılgıların bayrağı işte bu aşamada çekilmiş olur. Strateji yapan partner ilişkide vazgeçilmez olmak, özgüvenini desteklemek ya da duyguları dışa vurmaktan kaçındığı için bu yola başvurabilir. Burada kişi ilişkiyi yaşamaktan ziyade bu davranışları yapma hedefine kitlenir. İstemli ya da istemsiz bir şekilde karşı tarafı manüpule etmeye başlar. Bu etkiye maruz kalan partnerde, partnerinin ne yapmaya ya da yapmamaya çalıştığını anlamaya çabalarken ilişkiden kopar. Strateji yapan partner kendi hislerini özgür bırakmadığı için duygu akışını veremez ve karşı tarafta da duygu gelişimini engellemiş olur. Bunun sonucunda bir tarafı memnun etmek veya yaranmak doğrultusunda tek kişinin beslendiği ve bir o kadar da karşı tarafında sömürüldüğü toksik ilişki içerisine girilmiş olunur. Bu tür ilişkilerde en sık gözlenen olay ise manipüle edilen partnerin aitlik hissetmek istemesiyle geliştirdiği benliğindeki değişimlerdir. Mağdur taraf artık partnerinin sevgisini görebilmek ve ona dair duygularını hissedebilmek için sürekli kendisini değiştirir ve olduğundan farklı bir kişilik yaratır. Sürekli kendisinden, kişiliğinden ve düşüncelerinden ödün vererek o da karşı tarafı değiştirebileceğini düşünür. Bu kısır döngü bu şekilde devam eder. Fakat sağlıklı ilişkilerde kimsenin değişmesine gerek yoktur ki zaten bu şekilde yaşanılan bir ilişki değildir. Strateji yapmadan, duygu akışını bozmadan ve değişmeden ilişki kurulmuş ise kabul görülme oluşmuş demektir.
Peki ilişki de kabul görmek neden bu kadar önemli?
Partnerinizin giyim tarzı, arkadaş çevresi, zevk aldığı aktiviteler ve düşünceleri yüzde yüz size uymak zorunda değildir. Bu noktada neyi ne kadar karşılıklı tölere edebiliyorsunuz diye bakabilmelisiniz. Partnerinizden değişmesini istemek yerine sizde rahatsızlık uyandıran sebepleri nedenleri ile birlikte partnerinizle paylaşın. Sizin söylediklerinden tatmin olup istediğiniz şeylere dikkat edeceğini söyleyebilir. Karşılıklı olarak ilişkiden beklentilerimizi, duygularımızı ve benliğimizi ne kadar ortaya koyarsak o kadar kuvvetli, güvenli bağlanma gerçekleştiririz. Güvenli bağlanan çiftler stratejiyi de yapmazlar değiştirmeye de çalışmazlar zaten buna gerek duymazlar. Bu tarz ilişki yaşayan kişiler, duygularını rahat ifade edip karşılıklı şekilde ilişkilerinden doyum almaya çalışırlar. Birbirlerini dinleyen, anlamaya çalışan ve saygı duyan çiftlerin ilişkilerinde daha mutlu oldukları görülmektedir. Bu çiftler sevgilerini göstermekten asla çekinmezler. Sana ihtiyacım var demekten rahatsızlık duymazlar. İlişkide alma-verme dengesini bozmaya çalışmazlar.
Özetle; ilişkilerimizde gerçek olan bizi yansıtmalıyız çünkü yapılan stratejiler ilişki değil ilişkiyi yarıştıran bir araca dönüşür. Kabul gördüğümüz, ilişki de verdiğimiz emekler bize mutluluk ve huzur olarak geri döner. Son olarak birbirine güvenli bağlanan çiftler ilişkilerinde kendilerini özgür hissederler ve değişmeye çalışmazlar. Kendi seanslarımda danışanlarıma söylediğim bir metafor vardır. Bir elimde ekşi bir elma bir elimde tatlı bir armut ne kimse elmayı armut yapmak istesin ne de armutu elma ama öyle bir şey olsun ki ortaya hibrit bir meyve çıksın. Şekli başka tadı başka farklı bir aromada ne çok ekşi ne çok tatlı ama çok lezzetli.
Begonvil Psikoloji
Psikolog Berat Polat