Doğunun Bülbülü: Ümmü Gülsüm

Kulağımda bir ses ağlıyor şimdi… Her nağmesi bir gözyaşıymış gibi yankılanıyor boşlukta…

Ona Mısır’ın dördüncü piramidi diyorlar; Nil’in ölmeyen sesi, Mısır’ın yüzü, şark yıldızı, hanımı… Ümmü Gülsüm’den bahsediyorum. 1900’lü yılların başında ve sonrasında Arap dünyasını kasıp kavuran bir kadından, cinsiyetsiz bir sesten… Şiir ve müziğin adeta vücut bulduğu Arap topraklarının kabul edilmiş en büyük sesi. Ömer Şerif’in de dediği gibi “Doğu’da onsuz yaşanan bir gün şenliksiz, karanlık geçiyor.” hâlâ…
 

ümmü gülsüm

 
Ümmü Gülsüm’ün hikâyesi Nil kenarında Tammay el Zahayrah köyünde başlıyor. Babası güzel sesli bir hafız. 3 kardeşin sonuncusu. 5 yaşında babasından Kur’an-ı Kerim dersleri alıyor ve makamlı şekilde okumaya başlıyor.
 
1909 yılındayız, kadınların sustuğu bir coğrafyada kızına inanan baba, ondaki yeteneği keşfediyor ve özel dersler veriyor. Arapçanın tüm inceliklerini öğreniyor. Küçük Ümmü Gülsüm’ün ünü yavaş yavaş civar kasaba ve köylere de yayılıyor. Çeşitli cemiyetlerde ilahiler söylüyor, bu meclislerde küçük kızların şarkı söylemeleri günah kabul edildiğinden kendisine erkek giysileri giydiriliyor. Erkek sanıyorlar onu ama zaten onun sesi cinsiyetsiz. Baba bir gün karar veriyor; bu sesi daha fazla bu fakir köye hapsedemez. Kahire’ye taşınıyorlar. Ümmü Gülsüm’ün ilk hocası babası görevini tamamlayıp Kahire’de onu ünlü hocalarla tanıştırıyor. Kahire’nin kenar mahallelerine taşınıyorlar. Yıl 1923. Dönemin ünlü bestekârlarından Şeyh Abu’l ala Muhammed’le çalışmaya başlıyorlar ve Kahire’de de ismini duyurmaya başlıyor. Klasik Arap bestelerini ya da Nil deltasına ait geleneksel şarkıları seslendiriyor ancak ondan daha fazlası bekleniyor. Sanatçı 1926’dan sonra aşk şarkıları okumaya ve 1928 yılına gelindiğinde ise artık Kahire’nin en başarılı icracıları arasında ilk sırada sayılmaya başlıyor. Aynı dönemde taş plaklarıyla Mısır çapında tanınıyor ama asıl patlama 1934 yılında Mısır radyosunun kurulmasıyla yaşanıyor. Bu gelişme, Ümmü Gülsüm’ü bir dünya sanatçısı olmaya götüren ilk adım oluyor. 1937 yılında aynı radyoyla bir anlaşma yapılıyor; bundan sonra her ayın ilk perşembesi Ümmü Gülsüm canlı olarak radyoda yer alıyor. Aman Ya Rabbi! Ümmü Gülsüm’ün hayatındaki en önemli kararlardan biri oluyor bu. Zira Arap dünyasının sanat başkenti Kahire’den yayın yapan bu radyo Fas’tan Lübnan’a, Filistin’den Cezayir’e kadar ulaşmasını sağlıyor Ümmü Gülsüm’ün. Artık milyonlarca kişi o perşembe radyolarının başına geçiyor, Ümmü Gülsüm’le mest olmayı tercih ediyorlar. Öyle ki Arap liderler o saatte konuşma dahi yapamıyorlar…
 

ümmü gülsüm

Yeri ayrıcalıklıydı çünkü çok seviliyordu. Üstelik ona duyulan sevginin tek nedeni sesi değildi, vatanperver bir Arap milliyetçisiydi aynı zamanda. İlerleyen yıllarda İsrail’le girilen savaşlarda ağır yenilgilere uğrayan Mısır ve diğer Arap halklarına desteğini hiçbir zaman esirgemedi. Konser gelirlerinin büyük kısmını devlete bağışlıyordu. Ümmü Gülsüm’ün sesi o kadar güçlüydü ki bir notayı 1,5 dakika boyunca okuyabiliyordu. Ve konserlerinde yalnızca üç şarkı söylerdi; şarkılarının uzunluğu ise ortalama bir saatti. Bu arada Gülsüm’ün filmlerinin de aralarında olduğu birçok Mısır yapımı film, II. Dünya savaşı yıllarında tüm Ortadoğu ve Türkiye’de gösterilerek büyük beğeni kazandı. Aynı dönemde Türkiye’de gösterilerek büyük beğeni kazandı, Türkiye’nin Arap kökenli vatandaşları Arapça şarkılı bu filmlerin büyük hayranıydı. Filmler, Türkiye’de tek parti yönetimini rahatsız etti. Bir süre sonra Arapça sözlü şarkılara sinemalarda yasaklar getirildi. Öyle ki dönemin CHP Genel Sekreterliği bu filmlerin özellikle Arap kültürü etkisindeki Adana ve Mersin gibi kentlerde rağbet gördüğü, Türk diline darbe vurduğu gerekçesiyle filmlerin Arapça gösterimini yasakladı.
 
Ümmü Gülsüm, ünü arttıkça Mısır sosyetesinin en üst tabakasıyla tanışmaya ve arkadaşlıklar kurmaya başladı. Kral Faruk’la dostluk derecesinde yakındılar. Gülsüm’ün rejimin simgesi ve Mısır’ın dördüncü piramidi olarak kabul edilmesi de aynı döneme denk gelir.
 

ümmü gülsüm

Gülsüm o yıllarda altın çağını yaşıyordu. Çağdaş şairlerle görüşüyor, Mısırlı dinleyicileri cezbedecek yeni bir repertuvar hazırlamaya çalışıyordu. Arap şiiri ve müziğinin büyüsünü iyi kavramıştı. Bu dönemde eğlence endüstrisinde bir otorite haline geldi. Müzisyenler Birliği’nin başkanlığına yükseldi.
 
Hayatı boyunca alkış sesi hiç kesilmeyen Ümmü Gülsüm, ilerleyen yaşlarında ciddi sağlık sorunlarıyla yüz yüze geldi. Önce karaciğeri sonra guatrı, Gülsüm’ün sahnelere veda etmesini gerektirdi. Tedavi olmak için yurt dışına gitti, aynı dönemlerde annesi ve erkek kardeşinin art arda gerçekleşen ölümleriyle yıkıldı.
 
Ümmü Gülsüm, 4 Şubat günü kalp yetmezliği dolayısıyla vefat etti. O gün Mısır radyosunda aralıksız Kur’an-ı Kerim okundu. İki gün sonra Kahire sokaklarındaki dünyanın her yerinden sevenleri, devlet adamları, sanatçılar ve dostları tarafından milyonlarca kişiyle birlikte ahirete uğurlandı. Cenazeyi kıldıran imam, Ümmü Gülsüm’ün ne kadar dindar bir kadın olduğundan dem vuruyordu.
 
Ümmü Gülsüm bugün hâlâ internet kanallarında çokça dinlenen bir müzik otoritesi olarak sayılıyor. Herkesçe kabul edilen tek şey; Ente Omri şarkısı Mısır’ın gelmiş geçmiş en güzel şarkısı, Gülsüm’se en güzel sesi. Ama onu en iyi yapan şey asla sadece sesi ya da karizması olmadı. Onun sesi dağınık Arap coğrafyasının yan yana durduğu yegane anlardı…
 
Ümmü Gülsüm hakkındaki en kapsamlı Türkçe kaynak olan www.ummugulsum.com sitesini hazırlayan Murat Özyıldırım’a teşekkürlerimizle…

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın

seo