Kitap okumanın mevsimi olmaz ama nedendir bilinmez kış aylarında daha çok okuyorum. Elimdeki son kitap Alan Cohen’den di. Yazar, ruhsal dünyamıza sorular soran kitaplara imzasını atıyor. Çok verimli yazarlardan biri.. Bir hikâyesi ile karşılaştım, aynen aktarıyorum….
Sizin Şarkınız Çalıyor..
‘’Bir Afrika kabilesinde, bir kadın hamile olduğunu bildiğinde, birkaç arkadaşı ile vahşi ormana gider ve onlarla birlikte dua eder, meditasyon yapar. Bebeğin şarkısını duyana kadar. Farkındadırlar ki her ruhun, kendi benzersiz lezzetini ve amacını ifade eden bir titreşimi vardır. Anne adayı bu şarkıya uyumlandığında, hep birlikte yüksek sesle söylerler. Sonra kabileye geri dönerler ve herkese öğretirler.
Bebek doğduğunda, kabile toplanır ve bebeğin şarkısını ona söyler. Daha sonra, çocuk eğitim çağına girince kabile yine toplanır ve çocuğun şarkısını söylerler. Çocuk ergenliğe geldiğinde, evlendiğinde kendi şarkısını duyar. Nihayet, doğumda olduğu gibi, ölüm döşeğinde de arkadaşları ve ailesi etrafında toplanır ve onun şarkısını söyleyerek, onu diğer hayata uğurlarlar.
Bu Afrika kabilesinde kabile halkının çocuğa şarkı söylediği bir durum daha vardır: Eğer çocuk, hayatının herhangi bir aşamasında bir suç işler veya topluma aykırı bir davranışta bulunursa, köyün ortasına çağrılır; tüm kabile halkı onun etrafında bir çember oluşturur ve onun şarkısını söylerler.
Kabile topluma aykırı bir davranışın ceza ile değil, sevgi ve kimliğin hatırlanması ile olacağını fark etmiştir. Kendi şarkınızı fark ettiğinizde, başka birisini incitme ihtiyacı veya arzusu duymazsınız.’’ ( Alan Cohen )
Bu hikâye; markaların parmak izleri, kişisel markamız; -Kİ STİLİMİZ BENCE- bizim evrendeki şarkımız, bizim markamızın neresinde sorularına götürdü beni… Sonuçta hızla her şey ve herkes birbirine benzerken, hep aradığımız farklılaşmak, ayırt edilir olmak değil mi ? Hepimizin varlığımıza ait bir şarkısı var ise işte bu bizim kişisel markamız / Stilimiz demek değil miydi?
Aslında bizi toplumla, evrenle uyumlayan davranışlarımız, tercihlerimiz, vaadlerimiz ise tüm bunlar stilimizi oluşturmaz mı ? Stil; yaşama dair inandığınız felsefeniz, hayat duruşunuz olarak tanımlanabilir.
Kış hüzün değildir benim için, yeni bir başlangıçtır. Üşengeçlik, havailik ve yaz uçuculuğunun bittiği bir başlangıç… Yaz aşklarının, kalıcı sarılmalara dönüştüğü bir dönem…
Çünkü Benim Umudum Kadınlarda…..
Ben stratejik pazarlama ve marka yönetim uzmanıyım. Ve bu platformda ‘’KADIN OLMAK VE MARKA DEĞERİ’’, benim için hep önemli olmuştur.
Kadın üretendir. Fikir üretir, birlikteliği aile yapar, doğanı evlat yapar, insan yapar. Neşet Ertaş ne güzel demiş: ‘’Kadın insandır, erkek ise insan oğludur.’’ Kadın üretir ve fayda sağlar. İşte bu üretkenliklerimizi doğanın, toplumun bize yükledikleriye sınırlamadan yapmak gerek.
Luc Godard ne doğru söylemiş: ‘’Artık sadece iletişim araçları var, iletişimin kendisi yok.’’
Şiddet olmasın, kadına da erkeğe de doğaya da hayvana da…
Taciz olmasın, fikre de hürriyete de inanca da…
Saygı duyulmayı sağlamamız lazım, saygı duymalarını istemek değil…
Ekonomik sıkıntı olsun olmasın; okumuş ama üretmeyen, sadece tüketen kadın mutsuz diye düşünüyorum. Mutsuzluğunu da daha fazla tüketim ve daha fazla çocuğun üstüne düşerek gidermeye çalışıyor.
Öte taraftan deli gibi çalışan plaza kadınları da olmasınlar derim. O da hayat değil, ne kendileri için ne de şanslı ise bir aile kurabildiyse onlar için…
İnsan olarak türetici diye bir sözcük var. Hani feministlerin de kızacağı bir şey belki ama eski bilge köy kadınları bu anlamda iyi bir örnek. Kızlarımızda bunu nereye nasıl oturturuz bilemiyorum…
Kadın yaratıcılığını sürdürürse mutludur, üretkense mutludur.
Bu, kendimi “feminist” olarak tanımladığım anlamına gelmiyor. Ben “feminist” değilim, hiç feminist olma şansım da olmadı. Ataerkil bir ailede büyüdüm, ailemin kadınları geleneksel yapılar içerisinde mutlu huzurlu kadınlardı. Ailemin erkekleri “beyefendi” adamlardı… İçi boşaltılmış bir kadın – erkek eşitliği değil, bu iki varoluş biçiminin birbirini tamamladığını görerek büyümek, kadın kimliğime sahip çıkmamın en önemli nedenidir.
Sevgiler…
Yeldaipekli@gmail.com