Muhafazakar giyimdeki rahat ve şık çizgisiyle adından söz ettiren Al Tatari’nin kurucusu Sena Tatari ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Markanın ismini nereden aldığını, tasarımların ne doğrultuda üretildiğini ve çok daha fazlasını sizler için konuştuk.
- Al Tatari markası ismi ile dikkat çekiyor. Hem ismin hem de markanın kuruluş hikayesinden biraz bahseder misiniz?
Biz 25 yıldır bay-bayan giyim üzerine üretim yapmaktayız. Çoğunlukla ihracat yapıyoruz. Amerika ve Avrupada bir çok ünlü markalarla çalışıyoruz. Aslında kumaş ve iplik üretimi geçmişimiz de var. 3 kuşaktır tekstil sektöründeyiz. Şu anda giyim dışında ev tekstili alanında da faaliyet gösteriyoruz. Brode üzerine yurt içi ve yurt dışına toptan üretim yapıyoruz. Al Tatari markası ise, son 2 buçuk senedir tesettür giyime hizmet vermekte. Markamızda daha çok Orta Doğu odaklı tasarımlar görebilirsiniz. Eşim de Arap asıllı olduğu için marka ismini düşünmem zor olmadı diyebilirim.
- Tam olarak tekstil dünyasının içine doğdunuz dersek yanlış olmaz diye düşünüyoruz. Kumaşa, modaya olan ilginiz kuşaklar arası bağdan mı yoksa şahsi alakanızdan mı kaynaklanıyor?
Evet tam anlamıyla böyle diyebiliriz. Tekstilin her dalını seviyorum. Bu yıl, iş hayatındaki 14. yılımı dolduruyorum. Aslında, tesettür giyime hizmet vermeden önce de tasarıma meraklıydım. Kendi kendime tasarladığım modellere kumaş seçiyor, modelhanede diktiriyordum. Çevremden meraklı sorular almaya ve ilgi görmeye başladım ve bu alana yönelmeye karar verdim. Tasarımlarımın başkaları tarafından beğenilmesi, giyilmesi beni fazlasıyla mutlu ediyor. Enerjimi bu işe vermemin en büyük faktörü bu diyebilirim.
- Tasarımlarınızda bol kalıplar kullanıyorsunuz. Talep doğrultusunda mı yoksa çizginiz ışığında mı üretiyorsunuz?
Tamamen çizgimİZ böyle. Elimden geldiğince tesettüre uygun modern bol çizgiler içinde kalmayı istiyorum. Zaten bu çizgileri talep edenler beni buluyor. Bu arada da, her sezon muhakkak az da olsa dar kalıplı modeller de çıkarıyoruz. Bazen modeli beğenip daha dar kesim talep edenler oluyor, onları da geri çevirmiyor, özel dikim yapıyoruz. Daha uzun ya da daha kısa gibi tüm talepleri memnuniyetle karşılıyoruz.
- Yurt dışına ihracat yaptığınızdan bahsettiniz. Trendleri takip ediyor musunuz, tasarımlarınızda bu detaylara yer veriyor musunuz?
Kesinlikle takip ediyorum. Sıklıkla yurtdışına çıkıyorum ve olabildiğince fuarları, mağazaları geziyorum. Yeni trendlerde tesettür giyime uygun olabilecekleri belirleyip kendimizden de bir şeyler katarak tasarımlarımızı oluşturuyoruz.
- Arap stili abayalar ve feraceler son dönemde yükselişe geçti. Ülkemizde orta yaş kesimin tercih ettiği bu dış giysinin artık genç kadınların da tercih etmesindeki etken sizce nedir?
Yakın zamana kadar ferace ülkemizde siyah düz bir dış giysi olarak giyiliyordu. Arap stili ferace daha renkli ve daha detayları olan çizgilerden oluşuyor. Gençler “Bunu ben de giyebilirim” diye düşünmeye başladı ve bence üzerlerine çok da yakışıyor.
- Bir diğer merak ettiğimiz konu ise büyük dünya markalarının son yıllarda tesettür giyim için üretim yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uzun yıllardır tesettürlü bayanları yok sayan dünya markalarının bu yönde tasarım yapmaları sevindirici.
- Müşterilerinize kombin önerisinde bulunurken şal gibi tamamlayıcı parçaları da sunuyor musunuz?
Her kombinde olmasa da sunuyoruz. Bazen elbiseyle uyumlu şallar dikiyoruz. Genelde kombin kıyafetlerin kumaş renklerini her renkten şalla tamamlayabilecekleri şekilde seçiyoruz.
- Gelecek dönem için hedefiniz nedir? Al Tatari ismini ülkemizin çeşitli bölgelerinde ya da yurt dışında görecek miyiz?
Hedefimiz bir gün gerek dijital ortamda gerek mağazalar aracılığı ile tüm dünyadaki tesettürlü kadınlara ulaşmak. Her geçen gün müşterilerimiz artıyor. Şu an Modanisa internet sayfasında ve İstanbul-Kabataş’taki showroomda satışlarımız devam ediyor. Instagram sayfamızdan da ülkemizdeki ve yurt dışındaki müşterilerimizden sipariş alıyoruz.