Emine Merve Şerbetçi
Arakan’da yıllardır kanayan yaranın ve bitmek bilmeyen zulmün uzun süredir bilincindeyiz. Olayların nerede başlayıp nasıl bu kadar acımasız bir noktaya taşındığını anlamak için ne yazık ki Arakan romantizmi yapmak, akan Müslüman kanlarına vurgu yapmak yetmiyor, Cumhurbaşkanımızın da değindiği gibi, dünyanın sessiz kalışının sebeplerini de anlamak gerekiyor.
Evet, dünya artık minicik küçücük bir köydür; bu köyün ağaları, abileri vardır ve bu abilerin şımarttığı “çocuklar”, onlar “başka tarafa bakıyorken” daha çelimsiz olanları köyün tenha köşelerinde dövebilirler. Bu şımarık çocuklar tekzip edilmediği gibi haklarında övgüler düzülmeye devam eder, çünkü bir işlevleri vardır.
Arakan’daki zulmün adını bu yüzden değiştirmek çok önemli, Batı’nın gözden düşen Hristiyanlığın yerine koyduğu, bir bakıma etliye sütlüye karışmaz indirgenmiş spritüellik ihtiyacını karşılıyor Budizm. Öbür dünya anlayışının fazla kalbi ve soyut kaldığı yerde Budizm karma inanışıyla bu dünyaya dönük adalet vadediyor. Ne kadar da seküler, ne kadar da pragmatist ve bir o kadar da materyalist değil mi? Böylece Arakan’da savunmasız yüzlerce insan katledilirken, nehirler insan kanıyla kırmızıya dönerken dünya bu kadar sessiz. Peki, nasıl başladı bu Arakan’daki Budist zulmü ve daha önemli soru biz neler yapabiliriz?
ZULMÜN BAŞLANGICI
Dünya’ya pazarlandığı şekliyle Budizm şiddetin her türlüsüne karşı çıkan, hatta insanın şiddet içeren güdülerinden kurtulması için özel ritüelleri olan bir din. Ama Budizm’deki ruhban sınıfı türünün diğer örnekleri gibi önünde sonunda devlet iktidarıyla Faust türü bir pazarlık yaptı. Bu pazarlık Birminya’da da diğerleriyle aynı şekilde işledi, cuntacı ve asker kaynaklı yöneticiler kendi iktidarlarını meşrulaştırmak için Budizm’i kullandılar, rahipler de güç ve nüfuz için o kralları desteklediler. Müslümanlar ise bölgede ekonomik krizin ve bozulan sosyal düzenin günah keçisi ilan edildi, oysa ılımlı tutumları ve barış yanlısı söylemleri ile bilinir Siri Lanka’nın ve Myanmar’ın Müslümanları. Budistler küresel olarak Müslüman aleyhinde esen radikal ve olumsuz havayı propagandalarına dayanak olarak kullanıp, dinle ördükleri milli kimlikte Müslümanlara yer olmadığını söylüyor. Bölgede söz konusu nefret politikasını yürüten Budist grup Aşin Virhatu yönetimindeki 969 isimli milliyetçi örgüt. Müslümanlara boykot çağrısı ve şiddet eylemleri genellikle bu terörist grubun başının altından çıkıyor.
Bölgede 180’den fazla etnik grup yaşamasına rağmen yalnızca 135’i resmi olarak tanınıyor. Myanmar, bir ulus inşa etme projesi kapsamında yıllardır etnik temizlik uyguluyor. Bölgedeki Müslümanların 1800’lerde İngilizler tarafından getirildiğini ve onlara Bangladeş’ten gelen illegal göçmen muamelesi yapılması gerektiğini söylüyor. 1982 yılında kabul edilen Vatandaşlık Kanunun resmileştiğinde Rohingyalar olarak tanınan Müslümanlara kimlik verilmedi ve sistemli olarak topraklarına saldırıda bulunuldu. Hükümet 8. yüzyılda Arap tüccarlar sayesinde İslam’la tanışan ve 15. yüzyılda ünlü Kral Narameika önderliğinde tamamen Müslüman olan bu halkın tarihini tamamen göz ardı etmeyi seçerek 1748 yılında Arakan İslam Krallığı’nın işgali sırasında bütün Müslümanların Hindistan’a göz ettiğini savunuyor. Neredeyse 3 milyon olan Müslüman nüfus 1942, 48, 54, 78 katliamları sonucunda 1,2 milyona kadar düştü. Bu rakam bölgede yaşananların soykırım olarak adlandırılmasının ne kadar doğru olduğunu da gözler önüne seriyor.
Müslüman nüfusu azaltmak için Arakan’ın diğer bölgelerinden, Burma’nın merkezinden, hatta Bangladeş’ten Budistler, Müslümanların yaşadığı bölge olan Kuzey Arakan’a yerleşmeye teşvik ediliyorlar. Müslümanların evlenmeleri önünde de ciddi engellemeler var, evlilik izni almak isteyen çiftler yüksek miktarda rüşvet ödemek zorunda ve yine de 2-3 yıl beklemeleri gerekiyor. Evlenenlerin de ikiden fazla çocuk yapmasına izin verilmiyor. Müslümanlar devletin hiçbir imkânından faydalanamıyor. İHH İnsaniYardım Vakfı’nın 2012’de yayınladığı Arakan Raporu’na göre, hastalandıklarında devlete ait hastanelere gitmeleri ya da devlet dairelerinde çalışmaları yasak. Myanmar okullarında Müslümanların en fazla liseye kadar eğitim almalarına izin veriliyor. Kimlik kartları olmadığı için Arakanlı Müslümanların iş bulması da neredeyse imkânsız. Böyle bir imkân olsa bile Rohingyalara eğitim konusunda da kısıtlama getirildiği için yeterlilikleri yok.
BİNLERCE MÜSLÜMAN GÖÇE ZORLANDI!
Bu atmosfer yıllardır sürüyor ancak bugünkü kriz 2012 yılında patlak veren olayların uzantısı. Üç Budist rahibin Müslüman bir kadına tecavüz edip öldürmesi ve naaşını Müslüman köyü yakınlarına atması sonrasında tırmanan şiddet 20.000 kişinin mülteci konumuna düşmesine neden oldu. Budist rahipler üç Müslüman genci suçladı ve mahkeme süreci başlamadan gençlerden birisi sorguda işkence sebebiyle vefat etti. Diğer gençler aleyhlerindeki güçlü tanıklıklara rağmen ölüme mahkum edildi. Gelinen son noktada Ekim 2016’da Arakan bölgesindeki çatışmalar 10 polisin öldürülmesiyle yeniden başladı. Polislerin ölümünden Rohingya Müslümanlarını sorumlu tutan Myanmar hükumeti ve çeteler, bölgede insan avına çıktı. Ağır askeri şiddet ve baskılar neticesinde ise yaklaşık 100 bin insan yerlerinden edildi. Myanmar’da 10 günde 700’den fazla ev, cami, Kuran kursu, medrese, okul ve dükkân yakıldı; 35’e yakın köy boşaltıldı.
75 binden fazla insan Bangladeş’in Cox’s Bazar bölgesinde bulunan ve dünyanın en kötü kampı olarak bilinen Kutupalong Kampı ve çevre bölgelerine yerleşmek zorunda kaldı. Yakılan köyler ve baskılar neticesinde yaklaşık 30 bin insan Arakan içinde yerlerini değiştirmek zorunda kaldı. Evlerini terk ederek Bangladeş’e sığınan Arakan Müslümanları dünyanın en kötü şartlarında mülteci kamplarında hayatta kalmaya çalışıyor. Binlerce kişinin öldüğü, on binlerce kişinin de işkence gördüğü katliamdan kaçan Rohingyalar ise sınırda Bangladeş polisi tarafından geri çevriliyor. Buna rağmen son birkaç ayda 20 binden fazla Müslüman yasa dışı yollarla Bangladeş’e giriş yaptı. Yaklaşık 60 bin Müslüman ise sınırı geçemediği için dağlık bölgelerde hayatta kalmaya çalışıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre 140 bin Rohingya’lı ülke içinde göç etti, ülke dışına çıkmaya çalışanlara mülteci statüsü verilmediği için net bir rakam ifade edilemiyor. Bölge insan kaçakçılarının insafına kalmış durumda, çoğunlukla Malezya yerine Tayland’ın güneyindeki ormanlık alanda kurdukları kamplara götürülen göçmenlerin ailelerinden fidye isteniyor ve veremeyenler öldürülüyor. Malezya haber ajansı Bernama, burada insan tacirlerinin kadınları seks kölesi olarak kullandığını yazdı. Bazı göçmenler insan tacirleri tarafından köle olarak satılıyor.
Malezya, Endonezya, Bangladeş, Hindistan, Körfez Devletleri ve Suudi Arabistan gibi komşu sayılabilecek ülkelerde Arakanlı göçmenler var. En çok Arakanlı mültecinin bulunduğu ülke olan ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin de faaliyet gösterdiği Bangladeş’teki BM kamplarında 35 bin kayıtlı göçmen var. Kayıt dışı göçmen sayısının ise 300 binlerde olduğu tahmin ediliyor. Kampların durumu ise çok kötü, derme çatma kulübelerde yaşıyorlar. Eğitim, sağlık hizmeti yok. Çocuklar sağlıksız koşular nedeniyle 7 yaşına gelmeden hayatlarını kaybediyor. Kızlar çocuk yaşta evlendiriliyor. Kamplarda çocuk kaçırma oranı yüksek. Kaçırılan kız çocukları fuhuş çetelerine erkek çocukları ise organ mafyalarına satılıyor. Buna karşın Rohingyalı Müslümanlar nüfuslarını yüksek tutmak için çok çocuk yapıyor.
TÜRKİYE, ARAKAN’IN YANINDA!
Türkiye 2012 yılından beri hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı seviyesinde bölgeye ziyaretlerde bulundu. Bölgedeki Müslümanlara ulaşım hükümet tarafından engelleniyor ancak dernekler mülteci kamplarında tutulan binlerce kadın, erkek ve çocuk için seferber olmuş durumda. Temel gıda maddelerinin yanı sıra kişisel hijyen ve temizlik malzemeleri, kıyafet, ayakkabı en çok ihtiyaç duyulan ürünler. AFAD, Kızılay, İHH, Sadakataşı Derneği başta olmak üzere hem yardım kampanyası işbirlikleri sürüyor hem de toplumu bu konuda bilinçlendirmek üzere kampanyalar yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sn. Fatma Betül Sayan Kaya, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Sn. Revza Kavakçı Kan ve Üsküdar Belediye Başkanı Sn. Hilmi Türkmen’in katılımı ile düzenlenen programda Asitane Vakfı, BAKAP, Beyazgül Derneği, BİSEG, ECZADER, GÜRDER, HAKEDER, HEKVA, HİKDE, İGETEV, İKADDER, KASAV, Meridyen Derneği, Hazar Derneği, NEYAD, Nisan Grubu, ÖZLENENDER, Pendik GÖNÜLVER Derneği gibi kadın dernekleri Arakan için yardım toplama faaliyetinde bulundu.
Dünyanın tepkisizliğinden yazının başında bahsetmiştik. BM ve İnsan Hakları Örgütü’nün cılız kınamaları ve ABD yönetimi tarafından gelen demokrasi tavsiyesi dışında bir tepki neredeyse yok, Çin ve Kuzey Kore desteğinden bahsetmek bile istemiyorum. Arakan’daki Budist zulmü Müslümanlar için yeni bir imtihan; hem köyün şımarık çocuğunun yaptıklarını duyuracak, hem de kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız.