Yapılan araştırmalarda, çocuğuyla daha çok konuşan ailelerle az konuşan ailelerin çocukları karşılaştırılmış; 4 yaşına gelindiğinde, arada toplam 32 milyonluk bir sözcük dağarcığı olduğu görülmüş. Bu, büyük bir IQ (zeka puanı) avantajı demektir, çünkü IQ testi, sözel yetenek potansiyelinin de ağırlıklı olarak ölçüldüğü bir testtir. Bu sebeple bebeğinizle konuşmanız çok önemli, onunla ne kadar çok konuşursanız ilerde zengin bir sözcük dağarcığı olacaktır…
Bebeklik döneminde ne konuştuğunuz önemli değil; oyuncağından battaniyesine, biberonundan patiklerine her şeyi konuşun. Sizinle iletişim kurmaya çalıştığında da sesli olarak ve tepki vererek iletişimi sürdürün… “Biberonunu mu istiyorsun?”, “Battaniyen çok mu sıcak?” gibi… Konuşurken sözü geçen objelere parmağınızla işaret ederseniz, bebek dili daha hızlı öğrenir.
Konuşmaya başladığında ise çocuğunuzla daha detay verecek kelimelerle konuşun mesela; geçen her arabada “Bak araba geçiyor” demek yerine, “Bak, kırmızı dizel motorlu bir araba geçiyor.” diyebilirsiniz. 3 yaşında dizel motor diyebilen çocuk bunu doğuştan genetik avantajı olduğu için söylemiyor, ailesi ve çevreden duydukları için bu tür sözcüklerle konuşuyorlar. Konuştuğunuz sözcük sayısı kadar, sözcüklerin zorluk derecesi ve çeşitliliği de zeka gelişiminde önemli. Ne kadar çeşitli sözcükler kullanırsanız, çocuğun sözcük dağarcığı da o kadar genişler.
EN ETKİLİ BAĞ: ANNE SEVGİSİ
Bebeğe sevgi ve ilgi göstermenin IQ’yu arttırdığı artık yapılan araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Anne ve çocuk arasındaki bağlanmanın %75’i 0-2 yaş arası gerçekleşmekte; bağlanma güvenliyse, bebekte kendine güven, girişkenlik, ruhsal ve fiziksel sağlık da pozitif yönde gelişmektedir. Güvenli bağ, çocuğun ileri dönemde sosyal ilişkilerini de olumlu etkiler. Bütün bunlar zeka gelişimine olumlu yansır. Erken dönemde annenin sevgisi ve ilgisi, ileri yaşta inanılmaz davranışsal ve biyolojik farklar yaratıyor. Çevresel riskler, aile içinde çalkantılar, yoksulluk gibi olayların çocukların stres düzeyi üzerinde büyük etkisi olduğu biliniyor. Ama annenin ilgili olduğu durumda bu etkiler neredeyse tamamen ortadan kalkıyor. 20 yıldır yapılan araştırmalar aynı sonuçlara ulaşıyor: Olumsuz durumların yarattığı olumsuz etki, annenin ilgisi ve sevgisiyle birlikte neredeyse tamamen ortadan kalkıyor. Bebeğinizle oynamak kadar, onlara keşif ve merak duygusunu yaşatacak ortamlar ve oyunlar sunmak da gerek. Bu, ilgilerini daha uzun süre ayakta tutuyor. İlgi uzun sürünce, daha etkin bir öğrenme gerçekleşiyor. Çocuklarınıza elektronik oyuncaklar almak yerine, merak ve yaratıcılığı geliştirecek oyunlar alın. Çoğunuz fark etmişsinizdir, çocuklar genellikle oyuncaktan çok oyuncağın paketiyle oynamayı seçer. Elektronik bir oyuncak, yaratıcı düşünceye yer bırakmadığı için hayal gücünü köstekleyebilir. Oysa bir oyuncak kutusu, hayal gücü geniş küçük bir çocuğun elinde sayısız şekillere ve şahsiyetlere bürünebilir. Çocuk böylece hem oynadığı oyundan daha çok zevk alır hem de yaratıcılığı desteklenir.
Çocuğunuza TV izletmeyin; Amerikan Pediyatri Derneği, 0-3 yaş arası TV izlemeyi kesinlikle önermiyor.(3-8 yaş arası da ancak makul sürelerle TV izlenebilir diyor)
TELEVİZYON NEDEN ZARARLI?
Çünkü çocuk televizyon karşısında pasif halde oturuyor. Oysa aynı sürede kendisini aktif kılacak çok daha basit başka bir uğraş üzerinde çalışmak, onun becerilerinin daha da artmasını sağlıyor. Yürümek, etrafta dolaşmak, bir şeyleri kurcalamak, babası ya da annesiyle konuşmaya çalışmak ya da oyun oynamak gibi faaliyetler zekâ gelişimi ve sözcük dağarcığı üzerinde çok daha olumlu etki yaratıyor. Ayrıca çocuk ekrana bağımlı hale gelirse, bedeni hareketsiz kalıyor, hareketsizlik ileride obezite ve hiperaktivite gibi durumları da tetikleyebiliyor.Televizyondan duyduğu mekanik sesler ve akan görüntüler bebekte hipnoz etkisi yaratarak kendini dış dünyaya kapatabiliyor bu da otizme kapı açan sakıncalı bir durumdur.
Bebeğinize anne karnından itibaren kitap okumaya başlayabilirsiniz. Bebeklik döneminde bebeğin duyularına hitap eden küçük, kalın, kolay tutabileceği, farklı dokuları hissedebileceği kitapları tercih edin. Kitabın resimlerine bakarken bebeğinizle resimlerle ilgili konuşabilir, parmağınızla işaret edebilir, dikkatini çekmek için sözcükleri melodiye ya da şarkıya dönüştürerek okuyabilirsiniz. 6 aylıktan itibaren bebeğe kitap okunması önerilmekte. Erken dönemde çocuğa kitap okumaya başlamak, en güvendiği ve sevdiği yetişkinin sesi ve sıcaklığı ile kitap okuma arasında ilişki kurmasını sağlar, dolayısıyla okumayı sevmede ilk adım bu şekilde atılmış olur.
Ayşe Öner
Bebek Hemşiresi ve Doğum Koçu