“Birimiz Yemek Yapmayı, Diğerimiz Yemeyi Sever”

Başarılı gazeteci kardeşler Kübra ve Büşra Sönmezışık ile Nolte Mutfak’ta bir araya geldik. Kübra ve Büşra Sönmezışık, kültür sanat alanında birçok şahane işe imza attılar. Onları önce Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan, ikizlerle yaptıkları röportajlarla tanıdık.

Ardından yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendikleri İkiz Aynası programında sanatçı, yazar, akademisyen ve gazetecileri, hayatın birçok alanındaki kıymetli isimleri ağırladıkları programda hayranlıkla seyrettik. Bu programda yaptıkları röportajları topladıkları iki ayrı kitap kütüphanelerimizde yerini aldı. Şimdilerde Kübra, Bilimevi Yayınları bünyesinde yayımlanan üç aylık fikir dergisi Kadın’ın genel yayın yönetmenliğini başarıyla sürdürürken, Büşra ise aynı dergide yayın kurulu üyesi olmasının yanı sıra, yaptığı röportajlar aracılığıyla okurlarıyla buluşmaya devam ediyor. Röportajımızda gazetecilik tutkularından, uzun yıllar süren takım arkadaşlıklarından, ikiz olmanın beraberinde getirdiklerinden, hayattan ve yemekle olan ilişkilerinden bahsettik. Birlikte hafif ve lezzetli bir pizza ile şeker ve glüten içermeyen kurabiye yaptık, mutfağı birbirine kattık!

“Televizyoncu değil, gazeteciyiz.” diyorsunuz. Nasıl başladı bu gazetecilik tutkusu?

Kübra: 17 Yaşında Yeni Şafak gazetesinde grafik departmanında grafiker olarak staja başladığımda gazeteciliğin ne olduğundan habersizdim. Evet, gazetecilik bilgim yoktu ama ailemden gelen bir sanat çevrem ve kültür sanata ilgim vardı. Her şeyden önce resim eğitimi almış ve tasarım yapan biriydim. Okuldayken ileride sanatçı olacağımız, özgün ve özgüvenli bireyler olmamız öğütlenirdi. Merak duygusu bende çok güçlüdür. Her şeyi merak ederim, öğrenirim, araştırırım, üzerine giderim. İki yıl boyunca grafik servisinde çalıştıktan sonra tam işten ayrılmaya niyetli olduğum bir zaman Yeni Şafak’ın Pazar Eki kurulunca hayatımda çok önemli bir kırılma oldu. Kültür sanata olan bilgimi ve ilgimi birleştirip sanat haberleriyle gazeteciliğe adım attım. Beni gazeteciliğe bağlayan, öğrenmeyi sevmem ve insanları merak etmemdi.
Büşra: Einstein “Hiçbir özel yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.” der. Merak her şeyin temeli bana göre. Kübra ile aynı zamanda staj yaptım, grafik servisinde birlikte çalıştık, çok gençtik, iyi bir tasarımcı veya görsel yönetmen olma hayallerimiz vardı. Hiçbir zaman gazeteci olmayı düşünmedik. Dönemin koşulları ve 28 Şubat’ın izlerinin bir şekilde hâlâ devam ediyor olmasına rağmen, her zaman tanışık olduğum, her zaman üzerinde okumalar ve araştırmalar yaptığım “sanat dünyasının” haberini yaparken buldum kendimi. Bu sayede hayal bile etmediğim ortamlarda bulundum, sohbet edebileceğim ve bunu yaparken de keyif alabileceğim bir çevreye girme şansım oldu. Geriye dönüp bakınca iyi ki de böyle olmuş diyorum. Yaparken iş gibi görmediğim bir alanda çalışıyorum. Daha ne isterim!

ÇALIŞIRKEN NE İKİZİZ NE DE KARDEŞİZ, SADECE TAKIM ARKADAŞIYIZ

İki partnerin uzun yıllar çalışması, araya ego savaşının girmemesi çok zor. Bu durum hayatın birçok alanında beraber olan iki kardeş için daha da zordur eminim. Herkesin kolay kolay yürütemediği bu özenilen dengeyi, ilişkiyi nasıl kurdunuz?

Kübra: Ben Büşra’yı daima takım arkadaşım ve gücüme güç katan biri olarak gördüm. Her şeyden önce ona saygı duyuyorum. İşimizi yaparken ikimiz de ciddi insanlarız. İstişare ederiz, birbirimizin düşüncelerini merak ederiz. İkizlerde bireyselleşme çok sancılıdır. Ama biz küçüklüğümüzden beri birey olmak için mücadele verdik. Ve birbiriyle uyumlu, farklı ama çok iyi anlaşan insanlar olduk. Birbirimizi rakip değil, şans olarak gördük. O kadar çevre baskısına rağmen aramızda hiç kıskançlık olmadı.
Büşra: Ortaklığımız daha anne karnındayken başladı. Kübra’nın da dediği gibi biz birbirimizi sevdik ama aynı zamanda çok da saygı duyduk. İletişimde bence önemli olan noktalardan biri bu… Çalışırken ne ikiziz ne de kardeşiz, sadece takım arkadaşıyız. Bunun için özel bir şey yapmıyoruz, kendiliğinden gelişiyor. Doğal olduğu için de bunca zaman birlikte devam edebildik diye düşünüyorum. Birlikte çalışmak, takım olmak bilmediğiniz yönlerinizi de geliştiriyor. Daha sosyal ve anlayışlı biri oluyorsunuz. Bizim bir aradalığımız zenginlik, farklılık ve kolaylık…

Yoğun iş temponuzun arasında soluklanmak için neler yapıyorsunuz?

Büşra: Sinema ve edebiyata çok düşkünüm. Onun dışında insana dair ne varsa okur araştırırım. Edindiğim birikimleri arkadaşlarımla bir araya gelerek konuşmayı ve tartışmayı seviyorum. Sohbet etmeyi, dert dinlemeyi ve sorun çözmeyi severim. Spor benim için çok önemli. Bir de fırsat buldukça kendimi dinlemeyi seviyorum.
Kübra: Aile benim için çok önemlidir. Kalabalık bir ailem var. Onlarla vakit geçirmekten, sohbet etmekten büyük keyif alırım. Evde misafir ağırlamayı, misafirliğe gitmeyi çok severim. Sporumu haftanın üç günü mutlaka yaparım. Onu hayatımın bir parçası görüyorum. Yürümeyi severim. Faydalı bilgiler okumayı, araştırmayı, yeni müzikler keşfetmeyi severim.

Ben sizi zarif, çalışkan, cesur, kendine güvenen ve yorulmak bilmeyen iki başarılı gazeteci olarak görüyorum. Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Kübra: Çok teşekkür ederim güzel düşüncelerin için Zeynepciğim, güzel bakıyorsun. Senin saydığın özelliklerden altını çizmek istediklerim var. Yorulmadan çalışırım. Kendime güvenimde, sanat eğitimi almış olmamın ve tabii ki büyüdüğüm aile ortamının etkisi büyük. 6 kadınlı bir evde büyüdüm. Hepsi eğitimli, bilgili, zeki ve güçlü karakterli insanlar. Sadece işimi yaparken değil, hayatımın genelinde cesaretim ağır basar.
Büşra: Teveccühün Zeynep… Çalışırken müşkülpesent olabiliyorum. İşin kendisinden değil, “Olmamışlık” duygusundan yorulurum. Bir işe odaklandıysam “Yok artık” dedirten hamleler yaparım. İş ve okul hayatını bir arada yürüttüğüm dönem işte böyle bir dönemdi benim için. Kimsenin aklına gelmeyecek, üşenip de yapmayacağı metotlar bularak ve kendimi sürekli motive ederek üstesinden geldim. Eğer bir şeyi aklıma koymuşsam, etrafımdakilerin ne söylediği umurumda olmaz.

Hakkınızda duysak inanamayacağımız, pek bilinmeyen özelliklerinizi merak ediyorum.

Kübra: Beni dışarıdan soğuk, sert mizaçlı ve mesafeli bulan insanlar var. Hatta yer yer kibirli göründüğümü de söylerler. Oysa, ortamı olduğunda çok esprili ve sıcak biriyimdir. Ailem ve dostlarım dışında bu özelliğimi bilen azdır.
Büşra: Belki de en zıt yönümüz bu Zeynepçiğim. Kübra’nın aksine daha sıcak ve güler yüzlüyüm. Ama aslında mesafeliyimdir. Kolay arkadaş olurum ama zor dost seçerim.

BAZEN SORULAR CEVAPLARDAN DAHA ÖNEMLİDİR

Üç aylık fikir dergisi “Bilimevi Kadın” nasıl bir amaç uğruna doğdu?

Kübra: Yazar Esra Elönü’nün editörlüğünde yayın hayatına başlayan Kadın dergisi, ilk iki sayısında “Muhacir kadınlar” ve “Direnen kadınlar” dosyalarıyla İslam coğrafyasındaki kadınların yaşantılarına ayna tutmuştu. Bendenizin bayrağı devralmasıyla “Reklam ve Kadın”, “Güç ve Kadın” temalı sayıların ardından “Güzellik ve Estetik” konularına değindik. Temmuz sayımızda da ‘Modaloji’ kavramını her yönüyle işledik. Kadın dergisi, ötekileştirmeden, dünya üzerindeki “kadın hallerini” belli bir ideolojiye hapsetmeden, her başlığın yanına kadın kelimesini getiriyor. Bu vesileyle düşünce zemini oluşturarak, yaşadığımız coğrafyayı, hasıraltı edilmiş konuları sorgulayıp çözümler arıyor.
Büşra: İçine dâhil olmaktan memnun olduğum bir proje. Kadınla ilgili meseleleri tartışırken belli kalıplara sıkışarak değil, çok yönlü ve geniş bir vizyondan bakmaya çalışıyor dergi. Düşünsel boyutta neler oluyor, kendimizle ne kadar yüzleşebiliyoruz veya mevcut durumun ne kadar farkındayız? Dile gelmeyenleri dillendirmek, bir tartışma platformu oluşturmak ve en önemlisi soru sorma melekelerimizi güçlendirmek önemli… Çünkü bazen sorular cevaplardan daha önemlidir.

Gördüğüm kadarıyla Bilimevi Kadın dergisi, o taraf bu taraf demeden bütün kadınları kucakladı. Kendini laik olarak tanımlayan arkadaşımın da muhafazakâr olarak tanımlayan arkadaşımın da derginizi okuduğunu, sosyal medyada paylaştığını görüyorum. Bu kadar kısa sürede nasıl başardınız bunu?

Kübra: Her şeyin çabuk politize olduğu bu çağda fikir üretmeye çok ihtiyacımız var. Fikir dergisi Kadın’ı çıkarmamızın da asıl sebebi bu. Bilimsel, aktüel, güncelden kopmadan, mağduriyete odaklanmadan, kadının tüm cinsiyet ve kimliklerin ötesinde aslında insan olduğunu hatırlatmak için, kadının hayattaki konumuna dair eleştiri ve öneriler getirmek için, bir tartışma platformu oluşturmak için Kadın dergisini çıkarıyoruz ve bu insanlara ulaşıyor. Üstelik sadece kadınların değil, erkeklerin de ilgisini çekiyor. Kadın meselelerini farklı açıdan konuşabilmek, üzerine kafa yormak ve bunun insanlar tarafından karşılık görmesi beni mutlu ediyor.
Büşra: Gelen tepkilerden anladığım, bu tarzda bir kadın dergisinin bu zamana kadar yapılmamış olması en önemli etken. Evet, kadın dergileri var ama onların birçoğu “kadınca” dergiler. Derginin düşünsel ve kavramsal anlamda önemli bir boşluğu doldurduğunu düşünüyorum. Derginin bir diğer amacı da kaynak oluşturabilmek. Yalnızca doğru bilginin değil fikrin de önemini öne çıkarıyor.

“Yemekler de tıpkı giyim zevkleri ve evlerinin iç dizaynı gibi insanları açıkça tanımlar.” diyor Michael Lee West. Sizi tanımlayan yemek hangisi?

Kübra: Makarna ve unlu mamuller diyebilirim. Kastamonuluyum ve hamur işini çok severim. O yüzden hamuru işi yemekler beni yansıtıyor.
Büşra: İçinde et olan her yemek…

BÜŞRA KÖTÜ BİR YEMEK PARTNERİ OLMAMDAN ŞİKAYET EDER

Yemek söz konusu olduğunda ayrıldığınız noktalar var mı?
Kübra: Ben yemek yapmayı Büşra ise yemek yemeyi daha çok sever. Et yemeklerini pek sevmem. Büşra sever ve benim kötü bir yemek partneri olmamdan şikâyet eder. Haklıdır da. Çünkü ben yemek yemeyi pek sevmem.
Büşra: Yemek yemeye bayılıyorum. Yeni tatlara çok açık değilim ama birbirinin akrabası olan yiyeceklerin farklı tarzlarda yapılmışını yerim. Mantara alerjim olduğu için için de mantar olan hiçbir gıdayı tüketemiyorum.

Vazgeçilmez çalışma mekânlarınız, vazgeçilmez çalışma eşlikçisi atıştırmalıklarınız var mı?
Kübra: Hayatı içeride yaşamayı seven biri olduğum için benim vazgeçilmez mekânım evdir. Aile ve arkadaşlar eşliğinde kurulan sofralar, sohbet ortamları vazgeçilmezimdir.
Büşra: Evde masamın başında olmak. Kahve ve çay olmazsa olmaz. Yanına kek veya kurabiye gibi atıştırmalıklar eşlik eder…

Bir önceki röportajımızda mutfakla ilişkinizin çok iyi olmadığını söylemiştiniz, bu süreçte değişen bir şey oldu mu?
Kübra: O süreçten bu yana ben yemek yapmayı öğrendim ve artık sadece yiyen değil, yemek yapan biri oldum ve yemek yapmayı yemekten daha çok sevdiğimi fark ettim.
Büşra: Salata yapmayı seviyorum ve sanırım iyi yapıyorum. Onun dışında mutfakta iyi bir yardımcıyım. Güzel yerim…

Röportaj: Zeynep Özcan

Mekan: Nolte Mutfak

Fotoğraf: Selvet Rashid

Zeynep Özcan

Aysha Dergi’nin ilk yazarlarından olan Zeynep Özcan, USLA Akademi Profesyonel Aşçılık Bölümü mezunudur. Yemek yazarı olan Zeynep Özcan Aysha Dergi’deki köşesinde ünlü oyuncu, sunucu ve şeflerle röportajlar yapmaktadır.

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın