Bilgi ve bilgelik iki farklı yol. Bu yolda yürümekten haz alan ve her kilometrede daha fazla güçlenen bir ismi ağırlıyoruz. Güzelliği ve çalışkanlığı ile adından sıkça söz ettiren Cansu Canan Özgen.. Tarih ve Türklük alanındaki özverili çalışmalarıyla geleceğe ışık tutmayı hedefliyor. Tekerrürle yazılan sayfalara imza bırakma niyetinde olan Özgen ile işini, ilgili olduğu meseleleri ve kadına dair ne varsa konuştuk. Four Seasons Sultanahmet’in ferah ve güneşli bahçesinde gerçekleştirdiğimiz röportajımıza, İstanbul’un tarihi yarımadası da eşlik etti…
İlim ve bilim sonsuz bir deniz ve siz derinlerde yüzmeyi seviyorsunuz. Bu haz duygusunu elde etmek için insanın ömrü boyunca çabalaması gerektiğine mi inanırsınız, yatırımla geri döneceğine mi?
Her şeyin temeli merak etmek. Merakımızı bilgiyle ve adım adım gideriyoruz. Ömür boyu çabalamak zaten temel kaide… Bilgimizi zamanla sınayıp, sonra daha ilerledikçe, derinlerin ve uzakların olduğunu fark ediyorsunuz. Kıyıdan açıldıktan sonra da geri dönmek olmuyor. Benim yaptığım, öğrendiklerimi paylaşmak.
Yaşınız genç olmasına rağmen birçok alanda ileri düzeyde bilgi sahibi olduğunuzu görüyoruz. Peki bu aşamaya kadar hayatınızda kaydettiğiniz dönüm noktaları nelerdir?
Sosyal bilimlerden önce matematiği keşfettim. Mühendislik okudum. Mühendislik, hayata ve konulara farklı bakmayı ve ihtimalleri göz önüne almayı gerektirir. Mühendislikte bir aşama eksikse, sonrakine geçemezsiniz. Bu disiplinle çalışıp üretiyorum. Kolaycılık yapma lüksüm yok.
Ekranda güzelliğiniz ve bilgi hazneniz ile dikkat çeken bir yüzsünüz. Her bireyin hedeflediği bir kariyer zirvesi vardır. Sizin hedefinize ulaşmanızdaki heybenize koyduğunuz ilkeleriniz, değerleriniz nelerdir?
Teşekkür ederim… Ekranda olmanın gerekleri var, onları yerine getirmeye çalışıyorum. Kariyerde zirve değil de, süreç var. Zirveye giden yolun belirli bir eğimle olması ve tırmanılması gerekiyor. Bir tarihte Kuzey Kore devlet başkanı karlı bir dağ zirvesinde rugan ayakkabılarla görüntülenmişti. Rugan ayakkabılarla dağa çıkılmaz, demek ki helikopterle getirdiler. Bizim işlerde de karlı zirvelerde rugan ayakkabıyla görüntü vermemek gerekiyor.
KADINLARA ÖRNEK BİR ŞAHSİYET : HZ. HATİCE (R.A)…
Tarihte öne çıkan bir kadını kendinize idol seçecek olsaydınız bu hangi isim olurdu?
Hz Hatice… Bir kere çok sağlam karakterli bir validemiz. Hz. Hatice (r.a) her seferinde gayretiyle, iradesiyle zorluklardan sapasağlam çıkıyor. Hazreti Hatice’nin hayatında korku yok. Hz. Peygamber (s.a.v) ile Hz. Hatice’nin aşkı tabuları yıkıyor. Hz. Hatice deyince çok sevmiş çok sevilmiş bir kadından da bahsediyoruz.
Müşriklerin zulmü karşısında her zaman Efendimiz’i destekledi. İlk Müslümanlar boykota maruz kaldıklarında, işte o Hatice boykot vadisinin kanatsız meleği oluverdi. Varını yoğunu eski ve yamalı elbiseler içinde boykota maruz kalmış müminlere harcadı. Hatta Hz. Fatıma’ya (r.a) hazırladığı çeyizi bile, bu açlık günlerinde müminlere bağışladı. Boykotun son günlerinde açlıktan benzi sararmış ve yamalarla kendisini ancak örten bir elbiseyle efendimizin huzuruna çıktığında efendimiz gözyaşlarını tutamamıştı. Üç yıl süren ambargo sona erdiğinde Hz. Hatice’nin takati kesilmiş, hastalanarak yatağa düşmüştü. Bir zamanların göz kamaştıran servetinin sahibi Hz. Hatice artık tüm mal varlığını cömertçe ‘ALLAH Yolunda’ tüketmiş canından başka verecek bir şeyi de kalmamıştı. Efendimiz’in kolları arasında ebedi hayata göçtü. En önemlisi de ne biliyor musunuz? Müminlerin annesi Hz. Hatice Allah’ın selamına erişme şerefine nail olmuş, müthiş bir inceliği olan feraset sahibi bir kadın. Çok seviyorum onu. Gerçekten tek idolüm diyebilirim her yönüyle…
Mesleğiniz olan maden mühendisliğinden yola çıkacak olursak kadınların iş yükü ağır mesleklere teşvikinin artırılması gerektiğini mi savunursunuz, fıtrat kanunlarına karşı gelmemek gerektiğini mi?
Her işin yükü vardır… Temiz ve dürüst iş yapmak her zaman zahmetlidir. Kadının isteyip da altından kalkamadığı güçlük var mı? Kadınların ayrı ve daha derin bir tahammül ve tevazu gücü vardır.
Türklerin Serüveni ve Türklerin Büyükleri kitaplarınızın kısa arayla çıkmasını pozitif açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz? Millet ve Türk ilişkisini ekrandan ve kitaptan yansıtmak arasındaki farklar nelerdir?
Aslında Türkün ne tarihi ne de serüveni tam olarak anlatıldı… Bizden önceki mirası, günümüze taşımaya çalışıyoruz. Bilgi zenginleşerek geleceğe de uzanırsa, ne mutlu… Ekranda süre daha kısıtlı, ancak orada da ’Neden ve Nasıl’ sorularına tam cevap bulmak gerekiyor. Kitapta o kurguyu vermek biraz daha kolay.
Gizemli konular yüzyıllar boyunca insanlık tarafından merak edilegeldi. Bir haberci için ise her zaman daha fazla iç gıcıklayıcı bir dürtüdür.. Gündeme aldığınız dini, siyasi, tarihi başlıkları göz önüne alacak olursak bilginin tehlikeli olduğunu düşündüğünüz anlar oldu mu?
Bilgi ile ne yapmak istendiğine bağlı… ‘Oku’ emriyle başlayan bir kainat düzenini düşünürsek, ne öğrenmenin, ne de bilginin sonu var. Ben aslında zaman kaybettirecek, zamanın boşa gitmesine neden olacak malumattan korkarım. Vazifemiz, bu dünyada zamanı en iyi kullanmak.
Tasavvufa olan ilginiz ailenizin muhafazakar yapısından mı kaynaklanıyor yoksa bilinçli bir varlık felsefesi sorgusundan mı doğdu?
Aile ve çevre elbette ilk ateşi veriyor. Sonra tasavvufun bir mesuliyet olduğunu fark ediyorsunuz. Hayatlarımız da birer mesuliyettir. Sonra bunun hesabını vermek var…
Bir söyleşinizde Duha Suresi’nin hayatınızı değiştirdiğini ifade ettiniz. Hayat çizginize dokunan ve motivasyon kaynağınız olan inançlarınızdan biraz bahseder misiniz?
“Toprağın üzeri olduğu gibi, toprağın altı da var” sözünü sık kullanıyorum. Hem çevremdekilere hem de kendime bir hatırlatma oluyor. Bu aralar en büyük sıkıntım, göründükleri gibi olmayanlarla…
Toplumun bazı kesimlerinde her dalda kısmen bilgi sahibi olmaktansa belirli alanda uzmanlaşmayı savunuyor. Sizin moderatörlüğünü yaptığınız programların konsepti ve öğrenme açlığınız bu idea ile zıtlaşıyor. Akademik anlamda tanınmak istediğiniz bir bilim dalı var mı?
Tarihte yüksek lisansı bitirmek istiyorum. Orada da kalmamak ve ilerlemek lazım…
YİRMİ DÖRT SAATİ DEĞERLER İLE DOLDURABİLMELİYİZ
Kadınlara özellikle de genç hanımlara ilham veren çalışkan bir yönünüz var. Cesaret gerektirecek bir soru olacak belki de bizim için ancak İslam coğrafyasında Batı’ya nazaran bir rehavet olduğunu düşünüyor musunuz?
Var ya da yok diyemem. Her durumda İslam coğrafyasında hızlı bir değişim görüyorum. İnkişaf ve mükemmele ulaşmak terbiyemizde, fıtratımızda var… Rehavet olmaması gerekiyor. Gün her yerde 24 saat. Bu 24 saate vazifeyi, ibadeti, vicdanı, ahlakı ve öğrenmeyi sığdırabilmeliyiz.
Bugüne dek 5 kitabınız yayımlandı. Yoğun bir çalışma temponuz var. Kitabı kaleme aldığınız dönemlerde feragat ettiğiniz konforlarınız var mı? Bizi yeni eserler bekliyor mu?
Dinlenmek ve uyumak konforum oldu, maalesef… Halbuki daha iyiye ulaşmak için zihni dinlendirmek gerekiyor… Bazı şeyleri gençlik enerjisiyle aşıyoruz. Yeni eserler için de gerçekten bir fayda sağlayacak, okurun, izleyicinin zamanını fayda ile dolduracak işler yapmak istiyorum. Bizlerden faydalanacakların zamanının hakkını verme mesuliyetimiz var.
Marka haline gelen bir ekran yüzü olarak moda endüstrisine bakış açınız nedir? Bir dönem makyaj konusunda ciddi eleştiriler aldınız. Okuduğunuz eleştirileri haklı bulduğunuzda revize etmeye mi gidiyorsunuz ben böyleyim deyip yolunuza devam mı ediyorsunuz?
Makyaj konusu aslında televizyon kanal yönetimlerinin kurallarına tabidir. Sonra çalıştığınız stüdyonun ışık ve renk şartları var… Bunlar olmadan makyajsız dolaşma özgürlüğünü özlemekteyim. Televizyonda belirli şartlar var ama yine de olabildiğince hafif makyaj yapmaya çalışıyorum çoğu zaman göz makyajım bir eyeliner bir rimel. Olgun eleştiriye her zaman önem veririm ama amaç başkaysa hiç takılmam inanın artık ayırt edebiliyoruz.
Elif Sayar