Kadın ve erkek bedeni varoluş programında birçok ihtiyaç ile donatılmıştır. Zihin beden bütünlüğünde bu ihtiyaçların karşılanması bedeni dingin sağlıklı, ilişkileri huzurlu ve sevgi dolu kılar.
Aile içinde kadın ve erkeğin kendini huzurlu ve güvende hissetmesi, aile kurumunun korunması adına son derece önemlidir.
Bu gereklilikten yola çıkarak cinsel yaşamın önemi ve gerekliliği konusunu paylaşmak istiyorum.
Her organ gibi cinsel organlar da (tabii ki kadının cinsel organları da) bütünün bir faydasına hizmet etmek için yaratılmış ve amacına uygun davranma arzusu içindedir. Ancak özellikle kadınlardaki cinsel yaşama, cinsel hazlara, cinsel istek ve arzulara karşı geliştirilmiş, negatif tutumlar varoluşun bu en gerekli davranışından uzaklaştırır.
Eklem ve kaslarımız hareketle, gözlerimiz görmekle, ağzımız tad almakla, kulağımız duymakla nasıl zihin-beden bütünlüğüne hizmet ediyor, fayda sağlıyorsa, cinsel organlarda fonksiyonlarını görerek kişinin kendisine ve eşine (kadın erkeğe, erkek kadına) fayda sağlar.
Hiçbir kadının bu faydaya “benim ihtiyacım yok” deme lüksü olamaz, benim görmeye, duymaya, yürümeye ihtiyacım yok demeyeceği gibi.
Fakat maalesef birçok kadın bedenlerinde varlık sebebi olan, cinsel organlara, cinsel hazlara dair “yok istemem, istemiyorum, acıyor, pis işler bunlar” tutumu sergilemektedir.
Oysa aile içinde eşlerin birbirine yakın olması, arzulu sevgi dolu cinsel birlikteliklerinin olması oksitosin hormonu salgısını arttırır. Sevgi hormonu olarak anılan oksitosin, doğumda emzirmede ve cinsel birliktelikte bolca salgılanarak bağlılığı, sevgiyi, birbirinin yanında olma isteğini arttırır.
Cinsel organların biyolojik programa uygun davranması, kadının kadın olarak kendini iyi hissetmesini, kendini sevmesini aile içinde kadın kimliği ile kendini güvende hissetmesini kolaylaştırır.
Eril ve dişil enerjinin birbirine aktığı, kadın ve erkeğin dengeye kavuşup “sükûnet” bulma ihtiyacının karşılandığı alandır cinsel yaşam. Birbirinde sükûnet bulacak şekilde yaratılan kadın ve erkek için aile hayatındaki doyumlu cinsel birliktelikte bu sükûnet haline ulaşmak kolaylaşır. Bunun tam tersi söylem, tavır ve tutumlar eşleri birbirinden uzaklaştırıp kavgalara, aile bütünlüğünün bozulmasına neden olabilir.
Bu gerçekler ışığında ve klinik tecrübelerime dayanarak hastalarıma her fırsatta söylüyorum…
- Yaradılışınızla savaşmayı bırakın, fabrika ayarlarınıza dönün
- Tüm organlarınız gibi cinsel organ fonksiyonlarınızı da kabul edin, kullanın.
- Cinsel alanda bedeninizi bırakın.
- Eşinizden gelen eril enerjiyi hissedin, kabul edin.
- Mesafeyi açmayın, yatağınızı ayırmayın, yatağa gecelikle girin.
- Her fırsatta yakın durun, dokunun.
- İhtiyaçlarınız olan cinsel fonksiyonlarınızdan sizi alıkoyan, fabrika ayarlarını bozan bilinçaltı kalıplardan, davranışlardan özgürleşin.