Doğumda Mahremiyet

 

Doğum, kadın yaşamındaki en mahrem ve mahremiyetine en saygı gösterilmesi gereken alanlardan biridir.

Buna karşın günümüzde ‘’durum paylaşımı’’ çılgınlıklarından nasibini alan kadın, doğum sürecinde zihin –beden bütünlüğünde zarar görmekte, kendine ve bebeğine istemeyerek de olsa zarar vermektedir.

Doğum; zihnin şefliğinde, bedenin tüm enstrümanlarının katıldığı muhteşem bir senfonidir. Bu müzikalde zihin, bedendeki her bir enstrümanın sesini, tonunu, ritmini ayarlayarak hassasiyetini korumalı, doğum eserini coşkuyla, neşeyle, heyecanla duyulur, hissedilir, yaşanır, şükredilir hale getirmelidir.

İşin orijinalliği korunduğu zaman bu böyledir. Yani beden gevşek, zihin özgür, akıl bir şeyleri çözmeye, yapmaya, organize etmeye çalışmadığı sürece… Daha da açıkçası, beyin – neyi nasıl paylaşırım, kaç beğeni aldım, kim ne yorum yapmış gibi merakların peşine düşmediği, zihin gelecek kaygıları ve doğum korkularıyla meşgul olmadığı, beden; kim ne diyecek, başarıyla bu işi halledebilir miyim, doğum sonrası kayınvalide-görümceyle nasıl başa çıkarım gibi gibi gereksiz düşüncelerle gerilmediği sürece… Kısacası kadın, zihin-beden bütünlüğünde varoluş amacı dışına çıkmadığı sürece.

Neden mi bunları yazıyorum? Çünkü 25 yıllık doğum pratiğimde çokça gördüm, görmekteyim, duydum, duymaktayım. Anneliğin o güzel yolculuğu olan doğumda, ‘’kayınvalidem ne der, onu çağırmazsam ayıp olur, kaynım geldi örtüneyim, bunların yanında sesimi çıkarırsam ne derler, ya doğuramazsam görümcemin dilinden kurtulamam’’ kaygısıyla, anne olmanın güzelliklerinin gölgelendiğini…

Ve maalesef tüm bunlar doğum yolculuğunu neşeden çok sıkıntılı bir deneyime dönüştürmekte. Dedik ya akıl gereksiz şeylerle meşgul olmamalı. Beden kendini kapamaya, orasını burasını örtmeye, mahremiyetini korumak için hareketlerini kısıtlamaya ihtiyaç duymamalı. Tabii ki şunu demek istemiyorum; kadın hastaneye doğum için geldiğinde; mahremiyeti öncelikli değildir. Herkes her tarafını görebilir bundan rahatsız olmamalıdır. Bebeğin kontrolleri yapılırken, mahrem bölgeleri de açılabilir; açılsın, dert etmesin. Muayenelerde, hareket ederken (topta, çömelmede, yürürken) önden veya arkadan açılan yerlerini kapatmaya hiç çalışmasın, boşversin… Kaldı ki biz bunları desek veya bu şekilde davransak da zihin-beden bütünlüğünde kadın refleks olarak kendini kapamaya çalışır, çalışacaktır.

İşte doğumda yaptığımız en büyük yanlışlardan biri de bedenin reflekslerine, alışkanlıklarına, zihnin beklentilerine aykırı davranıp buna rağmen kadının rahat olmasını gevşemesini beklemek! Doğumda mahremiyeti gözetilmeyen kadın bedeni elbette gerilir, özellikle mahrem bölgelerin açıldığı doğum yolculuğunda beden refleks olarak kendini kapamaya çalışır, beden gerilir, zihin gereksiz bir işle meşgul olmaya başlar.

Oysa doğum yolculuğunun olmazsa olmazı bedenin gevşemesidir. Bu nedenle gevşemeyi engelleyecek dışsal faktörlere de dikkat etmeli, gerekli çözümler üretilmelidir. Sürece bu bilinçle bakıldığında, doğum için hastaneye gelmiş kadının mahremiyetini hiçe sayan kıyafetleri giymek zorunda bırakmak, bu sorunu çözümsüz bırakmış olmayı anlamak mümkün değildir.

Çok şükür ki doğuma, doğumda kadına ve bebeğe saygının son yıllarda çokça konuşulması, zihin-beden tıbbının öneminin, farkındalığının bir sonucu olarak tasarlanan doğum elbisesi Hubladesign tarafından anne adaylarının kullanımına sunulmuştur.

Hubladesign’ın doğum elbisesi ile ilgili sevindirici geri dönüşler sadece anne adayları ile sınırlı kalmamakta, babalar da eşinin rahatlıkla hareket etmesinden, mahremiyetinin korunmasından memnuniyetini ifade etmektedir. Ayrıca doğum elbisesi ile kendini rahat hisseden, oram buram açıldı diye haklı şikayetlerde bulunma yan gebeler ebe hanımların, yardımcı doğum personellerinin işini de kolaylaştırdığını geri bildirimlerden öğrenmekteyiz.

Bizi mutlu eden bir şey daha! Hublasdign Doğum Elbise’sini kullanan ve gören herkesin ortak tepkisi “Aaa evet ya, insan çok sıkılıyor o şekilde açıkta olmaktan! Çok iyi düşünülmüş! Hayret şimdiye kadar neden kimsenin aklına gelmemiş!” gibi ortak tepkiler bize bir kere daha şunu anlattı ki “Her sorunun bir çözümü vardır. Yeter ki sorunu görüp, kabul edip, çözüm gayretinde olalım.” Vesselam…

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın