Şeb-i Arus bilindiği gibi düğün gecesi anlamına geliyor. Şeb, Farsça düğün, Arus, Arapça gece demek. Aşıklar için ölüm bir son değil, başlangıçtır. Ruhun ait olduğu yere dönüşü, Sevgiliyle kavuşmasıdır.
Hz. Mevlana’nın oğlu Sultan Veled, İbtida-name adlı eserinde konuyu şöyle anlatır: “Aşıklara ölüm düğündür; tümden buluşmaktır. Çünkü ölüm, o alemin belirmesi, bu alemin yok olmasıdır; aşıklarsa gece-gündüz bu iştedirler, işleri-güçleri, bunun olmasını sağlamaya çalışmaktır. Ölüm, bunu tam kamil bir hale getirir, sağlar da o yüzden onlar, canla-gönülle ölümü isterler. Allah onlardan razı olsun, sahabe, zırhsız olarak kılıca, oka karşı dururlardı. Bu yüzden yüce Hak, ‘doğrucuysanız ölümü isteyin’ buyurmuştur. O bakıy ve zevalsiz alem, evliyanın mülkü olduğundan gerçek padişah onlardır; bu alemin padişahlığı, o alemin padişahlığına nispetle oyundur, hayaldir. Hani çocuklar mahallede oyun oynarlar; biri padişah olur, öbürü perdeci; nihayet çocuklar, bu oyunu gerçek alemden çalmışlardır. Böylece bu dünyanın bezentileri de törenleri de tümden, o alemden çalınmıştır.
Nitekim, ‘söz budur ancak, dünya oyundur, oyalanıştır, bezentidir’ buyururlar. Bu padişahların halleri de o padişahlara nispetle oyundur, oyuncaktır.”
Çünkü ölüm Allah’a gidiştir, suretten ayrılıştır. Aşıkların işi tam da budur. Şimdi biz anlıyoruz ki Hz. Mevlana, neden ölümünü düğün diye tanımlamış, neden “beni kabrimde aramayın, aşıkların kalbinde arayın” buyurmuş… Hz. Pir yüzyıllar önce Sevgiliye kavuşmuştur, bize de kendisini bu minval üzere hatırlamak düşer. Şu hadis-i şerif’i zikretmenin de tam yeridir: “Dünya müminin zindanı, ahiret ise cennetidir”. İşte Hz. Mevlana, bu sünnet üzere yaşamış, öyle terk-i diyar etmiştir; “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz” hadis-i Şerif’i üzre…
ŞEB-İ ARUS NE ANLAMA GELİYOR?
Bu sorunun cevabı sorunun kendisinde gizli ama yine de açmak gerekirse, öncelikle Hz. Mevlana’yı anmak, hatırlamaktır. Onu anmak demek ise öğütlerini anlamak demektir. Kendi ölümünü Şeb-i Arus olarak niteleyerek bize bir mesaj vermektedir. Anlamalıyız ki, dünya çer çöptür, asli
vatandan ayrı kalmaktır. Ölüm ise asla kavuşmak… Şüphesiz bir kalpte iki sevda olmaz; ya dünyayı seversin, ya mevlayı…
Bir önemli konu da sağda solda, bir takım gazinolarda, çay bahçelerinde semazen döndürülerek yapılan değersizleştirme, özünden koparılma işidir. Konu Hz. Mevlana’yı anma ve hatırlama olarak anlaşılırsa, o türden sığ yaklaşımların da önü bir nebze alınabilir. Çünkü Şeb-i Arus Hz. Mevlana’yı tanımak için bir fırsattır. Onu tanımak, aşka vakıf olmak demektir, aşkın, varlığı terk edip gitmek demek olduğunu anlamak demektir.
Hz. Mevlana, Mesnevi’sine Bişnev (dinle) diyerek başlamış. Mesnevi’sinde aslında insan-ı kamil olan ney’in ayrılık hikayesini anlatıyor ve dinle diye başlıyor. Yüce Allah’ın yanından dünyaya gönderilen ve o ayrılığın hasretiyle yanıp tutuşan insanın hikayesini… İşte Şeb-i Arus bu ayrılığın sona ermesidir, bir düğündür, aşıkların aslına kavuşması, sevgiliyle buluşmasıdır. Her Şeb-i Arus bizim Hz. Mevlana’yı tekrar tekrar anlamamıza vesile olmalıdır.
Kemal Sezer