Medeniyetimizden bize büyük bir miras olan hat ve tezhip sanatlarına gönlünü vermiş, sanatı ve sanatçıyı tanıtma yolunda başarılı sergilerin küratörlüğünü yapmış, koleksiyoner Ebubekir Mete bu ay Aysha Dergi’nin konuğu… Kendisi ile sanata olan bağlılığını, koleksiyonerliğini ve imzasını attığı sergileri konuştuk…
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kumbaracı4 adlı galerinizi açma fikriniz nasıl oluştu?
1984 İstanbul doğumluyum. Birçok sivil toplum örgütünde görev aldım. 2012 yılında Türkiye’de İslami eserlerle ilgili bir sanat galerisi açığı olduğunu gördüm.
Bu galeriyi , Türkiye’nin ilk İslam eserler sanat galerisi olacak diye açtım. Bu tarihte antikacılar, çerçeveciler vardı fakat sadece sergi yapmak için açılmış bir galeri yoktu. Biz de bu heyecanla galerimizi açtık, o günden bugüne kadar da bir çok başarılı sergiye de imza attık.
Sanat eğitiminiz var mı? Bu sanatlara olan ilginiz nereden geliyor?
Sanatla alakalı hiçbir eğitimim yok. Tamamıyla alaylıyım bu konuda. Benim çok sevdiğim koleksiyoner hocam var: Muhammed Hanefi Kutluoğlu. Kendisi İstanbul Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Çok da iyi bir koleksiyonerdir.
Zaman zaman onu, elinde eserlerle , çerçevelerle görüyordum. Bir zaman sonra ondan sorup öğrenerek bende sevgi ve aşinalık oluştu. 1 tane eser alarak başladım bu işe.
Şimdi koleksiyonumda hem Osmanlı’dan hem de yeni sanatçılardan olmak üzere 300-400 kadar eserim var. Şu anda Muhammed Hanefi Hoca’ya da danışmanlık yapıyorum, koleksiyonuna gerek Osmanlı’dan gerek yeni eser olarak birçok katkıda bulunmuşumdur.
Galeri nasıl bir hizmet sunuyor, sadece satış mı yapılıyor?
Galeride satış tabii ki var. Eser isteyen müşterilerimize temin ediyoruz. Ama bizim asıl amacımız sergi odaklı bir galeri olmaktı. Ve o yönde de devam ediyoruz. En son Paris’te yaptığımız İkra sergisi de bunun göstergesi.
“MÜSLÜMAN SANATÇILARIN NELER YAPTIĞINI GÖSTERMEK İSTEDİK”
‘İkra’ sergisini neden yurt dışında düşündünüz?
Öncelikle bizim önceliğimiz sanat. Sanatın tanıtılması, ön plana çıkması. Bu sergiyi 2015 yılında planlamıştık. Ancak o yılda prosedürlerden dolayı hayata geçiremedik. 2015 yılında Fransa’ya bir terör saldırısı düzenlenmişti. Bunu da Avrupa medyası hep İslamik terör diye lanse etti. Dünyada bu yönde ciddi bir kamuoyu oluşturuldu.
Biz de bu algıyı kırmak amacıyla, İslam dininin bir terör dini olmadığını ve bunu asla kabul etmediğimizi göstermek istedik. İlk emri İkra (oku) olan bir dinin mensupları terörle anılamaz, terörle bağdaştırılamaz diye böyle bir proje yaptık.
Avrupa’ ya gidip Avrupalılar’a bunu sanatımızla göstermek istedik. Müslüman sanatçıların neler yaptıklarını görsünler istedik. Sergiyi 2017 yılının başında yapacaktık. Fakat serginin yapılacağı mekana terör saldırısı düzenlendi. Açılışı iptal edildi. Ama yılmadık sergiyi 6 ay sonra Paris’de açtık. Çok güzel geri dönüşler aldık. Çok ciddi bir ilgi oldu. Hatta o sergiyi Avrupa’nın birkaç şehrinde daha açmayı planlıyoruz.
Sizin küratörlüğünü yaptığınız birçok sergi var. Noktanın Ustaları (2 sergi), Noktadan Renklere Yolculuk, Esma’ül Hüsna, Beyoğlu’nda Güzeli Bulmak, Otantisite, İkra sergilerinin yanı sıra yetimlerle ilgili bir proje olan ‘Kalemden Kalbe’ serginiz de çok başarılıydı. Bu sergiden de bahseder misiniz?
Biz bu sergiyi bütün geliri yetimlere gidecek şekilde organize ettik ve bu işten kesinlikle bir kurumun para kazanmayacağını da sözleşmeli olarak not düştük. Çok bereketli bir sergiydi.
40 tane hattattan yazı aldık. 40 tezhip sanatçısına da tezhiplettik. Sanatçılar ellerinin zekatını verdiler bir anlamda. Bizim için çok duygusal bir çalışmaydı. Hattatlarımızın ve müzehhiplerimizin bu yolda göstermiş oldukları yardım ve desteği görünce de iyi ki de bu işi yapıyoruz dedik.
Bünyenizde sanatçılar var mı? Neye göre eserleri seçiyorsunuz?
Açıkçası biz her sanatçıyla çalışıyoruz. Eserleri ben kendim seçiyorum. Birkaç ciddi koleksiyonerle çalışıp koleksiyonlarına danışmanlık yapıyorum. Tabii üst düzey koleksiyonerler eski eserleri tercih ediyorlar.
Eski eserlerden de tanınmış sanatçıları tercih ediyorlar tabii. Son 3 yıldır galerimize ve şahsıma eser toplama gayretindeyim.
“KOLEKSİYONER NADİR OLAN ŞEYİ ALIR”
Siz aynı zamanda bir koleksiyonersiniz. Kime koleksiyoner diyebiliriz?
Koleksiyoner belli bir çizgide sanat eseri alan, toplayan kişidir. Belli bir çizgide meşhur hattatların eserleriyle koleksiyon yapan çok ciddi koleksiyonerlerimiz var. Bir de bilinçsiz koleksiyonerlerimiz var.
Her eser başlı başına güzeldir tabii ama koleksiyon mantığıyla düşünürsek, her eseri toplayarak oluşturulan çok karma bir koleksiyon tercih edilmiyor. Koleksiyoner, çok olan bir şeyi almaz. Nadir olan, değerli olan şeyi alır. Piyasa da çok eseri olan kişinin hattı koleksiyonerin ilgisini çekmiyor. Her yerde görülen esere “Bu bende var” demesi bir şey ifade etmiyor.
Koleksiyona başlayacak kişi öncelikle hatta, sanata gönül vermesi lazım ve eskiden yeniye doğru geçmesi lazım.
Bizimki tam anlamıyla aşk işi. Ben bu işi çok seviyorum. Benim için eski-yeni farketmez. Yeter ki kaleminin çizgisi ve hattatın kendi kişiliği sağlam olmuş olsun. Bu çok önemli. Yeni hattatlardan böyle olan çok hattatımız var.
En beğendiğiniz sanatçılar kimler?
Hat sanatında ; Hasan Çelebi, Davut Bektaş, Nurullah Özdem, Ahmet Bursalı, Mustafa Parıldar, Ahmet Koçak, Ahmet Depeler; Tezhip sanatında da Emel Türkmen, Fatma Özçay.
“SANATÇI KENDİSİNİ SERGİSİYLE İFADE EDER”
Bu işi çok severek yaptığınız belli. Sergilerinizi nasıl oluşturuyorsunuz?
Maneviyatından dolayı bu sanatı seviyoruz. Bu bizim İslam sanatımız, kültürümüz. Medeniyetimiz… Mirasımız… En büyük kutsalımızın yazıldığı eserler. Çünkü bizim sanatımız sadece sanat yapmak değil.
Bizim sanatımız ayrıca dinimizin de emri olan Kuran ve sünnetimizin yazılıp, insanların evlerinde, iş yerlerinde göz önünde kalmasını, unutmamasını sağlıyor. O zaman sanat, sanat olmuş oluyor.
Hiç belli olmaz bir eser bir gayrimüslimi Müslüman bile yapabilir. Sanatçısının eserine kattığı o ruh, sevgi, imanla yapmış olduğu eser insanları etkileyebilir.
Nasıl ki ezanı duyan bazı insanlar etkilenip Müslüman oluyorlar, bu da zaten ezanın yazılmış hali. Tabloların yanına künyesini koyuyorsunuz, ayet mi hadis mi olduğu, ne yazdığı şeklinde. Onu okuyup ondan bile etkilenebilir.
Önce eserden etkilenmesi ve kişiyi çekmesi lazım ki, o yazı da eserle birlikte içerik de kişiyi bağlasın. Sanatçıların eser yaparken ki hali de çok önemli. Sergiye çıkarken insanın en iyi işi yapması lazım ki karşı taraf ciddi anlamda etkilensin. Ben bazı eserlere saatlerce bakıyorum. Çok etkiliyor beni.
Sergi mantığında mevcut eserlerle sergiye katılmak bana göre hoş değil. Bir sanatçı bir sergiye katılacaksa o sergi için çok özel bir eser yapması lazım. Sanat bunu gerektiriyor aslında.
Bizim sanatçılarımızın sergi kültürünü çok anlayamadıklarını düşünüyorum. Çünkü sanatçı kendisini sergisiyle ifade eder. Avrupalı sanatçılara bakarsak, dünyanın önemli mekanlarında sergilerini açmışlar ve önemli koleksiyonerlerde de eserleri mevcut.
Bizde de sanatçılar tabii satış yapsın, ama 3 senede bir, sergi projesi yapmalılar bana göre. Hem sanatı dinç tutma açısından hem de kendisinin tanınabilirliğini arttırma açısından bu önemli.
Yaptığı sanata insanların duyduğu sevgiyi ve ilgiyi de arttırmış olur. Maalesef bizim sanatçılarımız bu konuda çok eksik. Kişisel sergiyi bırakın, projelere bile katılmıyorlar.
Büyük hocalarımız, yaptıkları bir hat sergisiyle hem bu sanatın kalitesini artırmış olacak hem gelen yeni nesle bir örnek teşkil edecekler. Hocalar içinde kendilerini geliştirmeye vesile olacak. Bunlar önemli. Bu sergi mantığımızı camiamıza kabullendirmemiz lazım.
Önümüzdeki günler için projeleriniz neler?
İkra sergimizin Avrupa’daki birkaç ayağı için görüşmeler yapıyoruz. Almanya’da, İtalya’da sergiyi açmayı planlıyoruz. Sonrasında Katar ve Dubai’de iki sergi projemiz var. Bunlar karma sergi olacak. İyi sanatçılarla planladığımız bir sergi. İnşallah 2019 yılı verimli geçecek.