İtalya’nın büyülü noktalarından Venedik, Portofino, Nemi ve Castel Gandolfo’ya keyifli bir seyahate ne dersiniz?
Kanallar Şehri: Venedik!
İlk olarak Venedik ile başlayalım. Venedik denilince akla ilk gelen tabii ki kanallar oluyor. Kendinizi bir filmin içerisindeymiş gibi hissetmenizi sağlayan gondol gezisi de Venedik’in tadına varabileceğiniz en güzel aktivitelerden. Toplam 118 adanın üzerine kurulu olan Venedik, mimarisi ve doğal güzelliği ile her gidenin büyülendiği bir kent. Düşünün ki eviniz kanalların arasında ve evinize gitmek için gondolları kullanıyorsunuz… Bundan daha büyüleyici başka bir şey daha olabilir mi? Bence hayır! Mükemmel bir mimari Venedik’te sizleri bekliyor. Öyle ki hangi noktayı inceleyeceğini şaşırıyor insan. Venedik’e adımımı atar atmaz ilk işim gondola binmek oldu. O büyüleyici kanalları gondolla, arkada çalan klasik müzikle gezmek tarifi olmayan bir duyguydu. Şehri yürüyerek gezip ambiyansın tadını çıkartmakta fayda var. Zaten kanal ve adaların olduğu kısım araç trafiğine kapalı. Şehrin hemen her noktası kanalla dolu olduğu için vaporetto denen otobüs tekneler ve taksi tekneler var. Deniz trafiğinin en yoğun olduğu Büyük Kanal’ı görmeden gelmeyin derim. Şehrin sokaklarının denizle nasıl bağlandığını görmeden anlamak mümkün değil çünkü. Gondol turunuzu tamamlayıp, kanalları gördükten sonra sıra Venedik’in dar sokaklarda kaybolmakta… Sokakları gezmeye başlamadan önce şehrin kalbi San Marco Meydanı’nda yer alan Dükler Sarayı ve San Marco Bazilikası’nı gezip, tarihe doyabilirsiniz. Bu arada Venedik’in en lüks alışveriş noktaları, restoran ve cafeleri de San Marco Meydanı’nda yer alıyor. Yapıldığı dönemde Venedik Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi ve adalet sarayı olan Palazzo Ducale, Türkçe adıyla Dükler Sarayı, Venedik tarzı Gotik mimarinin en görkemli örneklerinden biri. İçerisinde mahkeme salonlarının ve zindanların yer aldığı bu yapı mimariye ilgisi olanlar için görülmesi gereken en önemli noktalardan biri. Venedik’e gidince alınabilecek en güzel hediye dünyaca ünlü maskeler olacaktır şüphesiz. Maskeler Şehri olarak da bilinen Venedik’te her yıl 40 gün süren Venedik Karnavalı’na denk gelirseniz görsel bir şölene hazır olmalısınız. Pagan kültüründe baharı karşılamak için düzenlenen bu karnavalda, renk renk maskeler ve kostümlerle kendinizi adeta bir müzikalin içerisinde hissedebilirsiniz.
Renk Çümbüşü: Burano Adası!
Venedik’ten küçük tekneler ve vaporettolerle geçiş yapılabilen bu ada, renkli evleri ve tatlı mı tatlı dükkanları ile sizi adeta içine çekiyor. Venedik San Marco Meydanı’ndan deniz yolu ile ortalama 40 dakikalık bir yolculuğun ardından vardığımız Burano Adası, İtalya gezimin en keyifli anlarını barındırıyor. Bir kere fotoğraf merakı olanlar için adanın her köşesi bulunmaz bir nimet! Adanın atmosferinin bozulmaması için çok güzel bir kural var ve bu kural yasalarla kontrol altına alınmış durumda. Evini boyatmak isteyen herkes öncelikle belediyeye başvuruda bulunuyor. Belediye hangi rengi uygun görürse ev sahibi evini ancak o renge boyayabiliyor. Her yıl binlerce turisti çeken bu renkli evler için koyulmuş olan kural, adanın ambiyansının da her daim aynı kalmasını sağlıyor. Çoğu insanın geçimini balıkçılık ile sağladığı adada hemen hemen herkesin bir teknesi var. Rehberimiz evler ve teknelerle ilgili ufak bir bilgiyi bizlerle paylaşmıştı. Adadaki tüm evlerin farklı renkle boyanmasının nedeninin balıkçıların geç saatte döndükleri deniz seferlerinden evlerini karıştırmamaları için olduğu rivayet ediliyormuş. Eskiden adada her aileye ait ev ile tekne aynı renk olurmuş. Bunun nedeni ise balıkçılardan biri denizde herhangi bir kaza geçirirse tekneyi bulan kişiler hangi eve haber vereceğini tekne ile evin aynı renk oluşundan anlarmış.
“Burano Adası’na gidip ne yiyeyim” diye düşünüyorsanız tercihinizi leziz deniz mahsullerinden yana kullanabilirsiniz. Zira adada balıklar ve diğer tüm deniz mahsulleri hem taze hem de uygun fiyatlı. Adaya adım atar atmaz hemen her dükkanda gördüğünüz danteller ilginizi çekecektir. Malum Türk kültüründe de epey yeri olan danteller, Adanın en önemli geçim kaynaklarından… Tamamı el işçiliği olan danteller adeta göz kamaştırıyor. Burano’da restoran tercihimi ise Restaurant Galuppi’den yana kullandım. Hatta restoranın Türkçe menüsü de vardı. Yemek olarak Mantarlı Tortellini yedim, öyle ki yemelere de doyamadım. Adaya geçmeden önce teknenin uğradığı Murano Adası da cam sanatıyla ünlü. Burano’nun kardeş adası olan bu adada cam üfleme sanatının tüm detaylarını öğrenebilir, cam atölyelerinden birini ziyaret ederek camın işleyişine şahit olabilirsiniz. Murano çok küçük bir ada olduğu için 1 -1.5 saatlik bir süre gezmek için yeterli olacaktır.
Belki De Aradığınız Aşkı Bulursunuz: Portofino!
Andrea Bocelli’den dinlemeye doyamadığım Love in Portofino (Aşkımı Portofino’da Buldum) şarkısına da ilham olan Portofino’yu görmeden İtalya’dan ayrılsaydım çok şey kaybettiğimi düşünürdüm. Genova’ya bağlı olan bu tatlı sahil beldesine ulaşım için Santa Margerita’dan tekneye bindik. 20 dakikalık yolculuğun ardından Portofino’ya ayak bastık. Dünyanın en romantik tatil bölgelerinden biri olan Portofino, küçük bir yer olduğu için gezmeye yarım gününüzü ayırmanız yeterli olacaktır. İtalya’daki tek yüzme noktamız Portofino’ydu. Tertemiz bir koyda deniz ve güneşin tadını çıkarttıktan sonra kendimizi Portofino sokaklarına bıraktık. Ufak bir noktaya değinmek isterim. Bu romantik tatil beldesinde fiyatlar biraz tuzlu. Ancak atmosferin romantikliği, renkli evleri, panoramik fotoğraflarınıza mükemmel bir fon olacak bu beldede sahil boyunca uzanan restoranlar, cafeler, butik ve hediyelik eşya dükkanları da ilginizi çekecektir.
Castel Gandolfo: Doğal Güzelliği İle Büyüleyen Kasaba!
Roma’ya 25 kilometre mesafede yer alan Castel Gandolfo, Albano Gölü manzarasına hakim. Kasaba, Da Vinci’nin Şifresi’nde ön plana çıkan noktalardan da biri. Mimari yapıları ile dikkat çeken Castel Gandolfo’da bulunan Castel Gandolfo Papalık Sarayı, yaz aylarında Papa ve kardinallerine ev sahipliği yapmış. 2016 yılında müzeye dönüştürülen saray ziyarete de açık. İsteyenler 135 dönüm alana yayılan ve mimarisi 13. yüzyıla dayanan Castel Gandolfo Papalık Sarayı’nı da ziyaret edebilir. Albano Gölü’nün panoramik manzarasına kendinizi kaptırıp şahane fotoğraflar çekebilir, huzuru sonuna kadar da hissedebilirsiniz.