Güzellik uğruna feda etmememiz gereken tek şey sağlık! Evet, yıl boyu büyük bir özlemle beklenen yaz geldi. Güneş yakmaya başladı, tatil programı yapılıyor ve bavul hazırlıkları da tamamlanmak üzere. Kremler, bronzlaştırıcılar, cilt maskeleri, koruma faktörlü güneş yağlarının marka seçimleri yapıldı bile.
Peki, tüm bunları hazırlarken güneşten ne kadar korunmamız gerektiğini biliyor muyuz? Ya da ürünleri seçerken cilt tipimize göre mi seçiyoruz? Her işin bir detayı ve uzmanı var. Güneşten nasıl ve ne kadar korunmalıyız konusunu uzmanına sorduk.
GÜNEŞTEN NE KADAR KORUNUYORUZ?
Tatili her zaman mutluluk ve huzurla eşleştiriyoruz. Peki ya vücudumuzu korumak ve kendi vücudumuzu bilmek mutluluğun dışında mı? Elbette hayır. Güneşten olabildiğince yararlanmak ve gelebilecek tehlikeleri bertaraf etmek için dikkat edilmesi gerekenleri Prof. Dr. Dilek Demir Erol’la konuştuk.
Erol; “Yazla birlikte bazı dermatolojik hastalıkların görülme sıklığı artıyor. Bu hastalıkların başında da alerjik deri hastalıkları geliyor. Özellikle ‘atopik bünyeli’ yani saman nezlesi, alerjik egzama ve astım gibi hastalıkların daha sık gözlendiği kişilerde, cilt sorunlarına daha sık rastlanıyor. Kış boyunca nemsiz kalarak kuruyan ve matlaşan cilt, güneşle temas edince çeşitli sorunlar yaşamaya başlıyor. Atopik bünyeli bireylerde bu sorunların etkisi daha yoğun ve uzun sürüyor. Güneşe maruz kalan bölgelerde deri döküntüleri, koyu lekeler, yanıklar ve uzun vadede kötü huylu tümörlerin oluşumuyla erken cilt yaşlanması görülebiliyor. Bu dönemde değişen ısı değerleri ve nem oranları da deride görülebilen bazı bulaşıcı hastalıkların sıklığını artırabiliyor. Bakteriyel, viral ve mantarlara bağlı cilt hastalıkları sıcakta daha çok görülebiliyor.”
Prof. Dr. Dilek Demir Erol, yaza geçiş döneminde güneşe uzun süre maruz kalmadan önce bazı tedbirler alınması gerektiğini vurguladı. “Cildi nemlendirmek amacıyla cilt tipine uygun nemlendiriciler, yenilemek amacıyla da dermokozmetik ürünler kullanılması, dikkat edilmesi gerekenlerin başında geliyor. Dışarı çıkarken mutlaka cilt tipine uygun bir güneş koruyucu kullanılmalı. Bazı deri hastalıkları güneşe maruz kalmakla daha da şiddetlendiğinden; özellikle sivilce, akne, lupus eritematozus, seboreik egzama, uçuk sorunları olanların güneşle temastan kaçınmaları gerek. Gündelik yaşamda güneşten korunmanın en iyi yollarından biri güneşten korunma ürünleri. Güneş koruyucu ürünler; ışınları yansıtarak, zararsız ışın demetlerine ve enerjiye dönüştürerek etkilerini gösterir. “ şeklinde devam etti.
HANGİ KREMLER KULLANILMALI?
“Güneş ürünlerinden istenen etki UVA ve UVB ışınlarını bloke etmesidir. Gündelik hayatta, kısa süreli güneşe maruz kalma durumunda (birçok yüz nemlendiricisinde bu oran mevcut) 15 faktörlü bir koruma ürünü yeterli olurken; uzun süreli güneşte kalma durumunda ise 30 ve üstü faktörleri tercih etmek gerekiyor. Güneş ürünü seçilirken, ürünün UVA-UVB, hatta UVA1 filtresi olması öneriliyor. Ayrıca, ürün seçiminde deri fototipi (DFT) de önem taşıyor. DFT’i I ve II olan bireylerde 30 faktör üstü ürünleri kullanmak daha doğrudur. Güneşe hassasiyet gerektiren durumlarda, genetik hastalıklarda (kseroderma pigmentosum vb.) ise 50+ faktörlü ürünler, koruyucu açık renkli giysiler, geniş terekli şapkalar, cam filmleri, güneş gözlükleri gerekli oluyor.”
CİLT TİPİ ÖNEMLİ!
Yağlı ciltlerde su bazlı, kuru ciltlerde ise yağ bazlı ürünler tercih edilmeli. Sadece yüzümüzü değil, ellerimizi de korumamız gerektiğini unutmamalıyız. Özellikle yaz aylarında kullanacağımız el kremlerinde en az 8 koruma faktörlü ürünleri tercih etmeliyiz. Ellerde oluşacak güneş hasarlarını gidermek çok zor ve sabır gerektiren bir tedavi sürecidir. Bu nedenle var olanı yani cildimizin, ellerimizin sağlığını korumak birinci görevimiz olmalı…
Erol, ayrıca kullandığımız kozmetiklerin içerdikleri kimyasallar nedeniyle kullanım sırasında çok hassas davranmamız gerektiğini söyledi. Kimyasalları deri yoluyla almak, onları yutmaktan daha risk taşıyor. Deri yoluyla direk vücuda giren ve hızla dolaşıma karışan kimyasallar, organlara hızla taşınıyor ve uzun süreli kullanıldıkları için dokularda depolanıyor. Bazı kozmetikler, bir kez maruz kalmayla herhangi bir hastalık tablosu oluşturmazken; zaman içinde kimyasalın gittikçe artış gösteren etkileri ortaya çıkabiliyor. Yazın özellikle kadınların sıkça kullandığı bronzlaştırıcı kremler 22 kimyasal içeriyor. Bunların kullanımı kurdeşen, tahriş, hormonal bozukluk gibi sonuçlar ortaya çıkarabiliyor. Bu nedenle ürünlerin içeriklerinin çok iyi anlaşılması ve buna göre seçimin yapılması gerekiyor. Bu noktada önemli bir konuya daha işaret eden Prof. Dr. Dilek Demir Erol, “kişiye özel deroakozmetik ürünlerin” kullanılmasının daha sağlıklı olduğunu belirtiyor. Kişinin genetik özelliklerine, cilt yapısına, isteklerine göre kişiye özel hazırlanan, doğal içerikli ürünler daha iyi sonuç vererek, kimyasalların zararlı etkisini de en aza indiriyor.
Sağlık ihmale gelmez. Doğanın tüm nimetlerinden ölçülü faydalanmalı. Güneş içimizi ısıtırken ve cildimizi bronzlaştırırken, olumsuz etkilerini de minimalize etmeliyiz. Böylece tatili tatil gibi yaşar ve mutlu anılarla döneriz…