Fatih Hastanesi Rehabilitasyon Merkezi Uzman Uygulama Sorumlusu Gül Dökmetaş, sedef hastalığının daha çok psikolojik bir travmayla ortaya çıktığını belirtiyor.
Sedef, ciltten kabarık kızarıklıklarla başlayan dökümlü lezyonlarla devam eden kaşıntılı kronik bir hastalık olarak tanımlanır. Ciltten kabarık ve kızarıklıklarla başlayan döküntülü lezyonlarla devam eden kaşıntılı kronik bir hastalık olarak tanımlanan sedef; dünyada 300.000.000, ülkemizdeyse 2.500.000 kişiyi etkiliyor. Genellikle psikolojik bir tramvayla ortaya çıkan hastalık; diz, dirsek, saçlı deride görülmekle birlikte tüm vücuda yayılabiliyor, deri üstünde görmek istenmeyen döküntü ve kızarıklıklara sebebiyet verebiliyor.
Hastalığın genetik etkisi ise %25 oranında. Daha çok psikolojik ve çevresel nedenlerle ortaya çıktığı için de kişiye etkisi ve tedavi süresi farklılık gösteriyor.
Sedef tedavisi üzerine literatürde bulunan tedavi yöntemlerinin hastaya geçici çözümler sunuyor. Hastalığın tedavisinde kullanılan kortizon içerikli ilaçlar hastaya geçici çözümler getirse de diğer organlarına kalıcı zararlarda verebiliyor.
Sedef hastalığında %25 genetik etkili olsa da, hastalık daha çok psikolojik bir travma sonucu ortaya çıkıyor. Çevresel etkenler bu yüzden önemli ve hastalık her bünyede farklı sonuçlar gösterebiliyor. Öte yandan sedef, kesin bir tedavisi olmayan hastalık. Yani hiçbir zaman vücutta etkisini kaybetti denilemez. Bu yüzdendir ki kişiye özel bir rehabilite programıyla sedefin tedavi edilmesi daha uygun oluyor.
Biz Özel Fatih Hastanesi bünyesinde Türkiye’de bir ilki teşkil eden Sedef Rehabilitasyon Bölümümüzdeki programda, hastalarımızı hidroterapi ile uyguladığımız 84 mineralli su ve medikal ozon kullanılarak rehabilite ediyoruz. Ozonun burada cilt dokusunda ve dezenfeksiyon etkisinden yararlanılıyor.
Ayrıca mineraterapiden sonra cildin nemini korumak ve yaşam kalitesini arttırarak sedefsiz bir yaşam sürülebilmesini ve bunun da bir doktor kontrolünde yapılması gereken bir süreç olduğunu belirtmek gerek.