Başak Sayan: “Yazarken Film Gibi Düşünüyorum”

Ve iki işi aynı anda yapabiliyordu! Üstelik öyle tek kitaplık tesadüfi bir başarıyla değil. Başak Sayan, 4. kitabı Ölü Kuşların Sessizliği ile iddialı bir dönüş yapıyor. Sadece kitabı değil elbette, evliliğinden işine, astrolojiye olan ilgisinden stil kodlarına kadar merak edilenleri konuştuk.
 
Bize kısaca hikayenizi anlatır mısınız?
 
Hikayemi sanırım az çok herkes biliyor. Ankara doğumluyum. Liseden sonra İstanbul’a geldim okumak için. Ekonomi okurken bir televizyon kanalında kamera arkası ve sonra da önünde çalışmaya başladım. Bu sırada bir ajansa kaydoldum ve bazı firmaların katalog çekimlerini yapıp, reklam filmlerinde oynadım. Derken çalıştığım kanalı arayan bir yapımcının teklifi ile oyunculuk kariyerim başlamış oldu. O günden bu yana da hiç durmadım. En büyük çıkışımı ise Yaprak Dökümü ile yaptım. Yaprak Dökümü devam ederken ilk kitabımı, hemen ardından da ilk romanım olan Bağlanma Korkusunu çıkardım. Beş yıllık bir aranın ardından Kelebeğin Kaderi geldi. Şimdi ise yeni kitabım gündemde.
 

başak

 
YAZARKEN FİLM GİBİ DÜŞÜNÜYORUM
 
Çok yönlü bir insansınız, oyunculuk, yazarlık, astroloji… Bölünüyor musunuz yoksa hepsi birbirini besleyen şeyler mi?
 
Oyunculuk ve yazarlık benim mesleğim. Kendimi bildim bileli yaptığım şeyler. Astroloji ise benim ilgi alanım. Her insanın değişik ilgi alanları vardır. Benimki de bu. Hobileri meslekle karıştırmamak gerek. Oyunculuk ve yazarlık kısmına gelirsek, hayır beni bölmüyorlar. Birbirlerinden tamamen ayrı gibi gözükseler de aslında birbirlerini besliyorlar. Oyunculuk sosyal bir iş. Bir ekip çalışması. Diğer insanlara bağlısın, onlar da sana. Yazmak ise tamamen bireysel bir iş. Kendi evrenini yaratıyorsun ve bu sırada yalnız olman gerekiyor. Oynarken sınırları çizilmiş bir dünyayı resmediyorsun. Yaratıcılığını belirli bir alanda ortaya koyabiliyorsun. Yazarken tamamen özgürsün. Ancak ikisi de çok iyi bir gözlem gücü ve empati gerektiriyor. Yarattığın ya da oynadığın karakterlerin ruh halini yansıtabilmen için çok iyi gözlemlemiş, kaydetmiş ve empati yapmış olman gerek. Bu anlamda ikisi birbirlerini besliyorlar. Bir de yazdığım tüm romanların film gibi olduğunu söylüyorlar. Bunun sebebi benim de yazarken bir film gibi düşünüyor olmam. Bu da oyunculuktan kaynaklanan bir şey elbette.
 

başak sayan

 
Geçtiğimiz yıllarda Amerika’da çok hızlı bir şekilde evlendiniz. Hayatta ani kararlarla mı üzerine uzun uzun düşünülen kararlarla mı hareket edersiniz?
 
Evet çok hızlı evlendik. Hatta birbirimizi evlendikten sonra tanıdık diyebilirim. Tanıştıktan bir ay sonra evlenmiştik. Genelde ben kararsızlığım ile ünlü biriyimdir. Bir elbisenin hangi rengini alacağım konusunda bile mağazada saatlerce kararsızlık yaşarım. Bu nedenle alışverişe yalnız çıkarım genelde. Ancak hayatta bazı anlar vardır ki ruhunuz bunun doğru olduğunu bilir. Taa kalbinizde hissedersiniz. Böyle anlarda hiçbir kaygı ya da soru işareti olmaz içinizde. Benim evlenmeye karar vermem de böyle oldu. Belki mantıklı düşünsek saçma derdik. O Amerika’da yaşıyordu, Dünya Bankasında çalışıyordu. Senede iki hafta izni var. Bense İstanbul’dayım. Tüm iş hayatım burada. İlk bakışta imkansız geliyor. Ama o an en ufak bir şüphe bile duymadım. Ve iyi ki de evlenmişiz. Bizimki gibi evlilikler yani birbirini tanımadan evlenmek çok riskli. Birbirini çok iyi tanıyarak evlenenlerde bile sorun oluyorken bizimkisi tamamen kumar gibiydi aslında. Ama kalbimdeki sesi dinledim ben. O ses hiçbir zaman beni yanıltmadı.
 
EVLİLİK HARİKA
 
 Astroloji okudunuz ve bu konuda hayli birikim sahibisiniz. Hayatınızın neresinde duruyor astroloji? Bu işi profesyonel olarak yapmayı düşündünüz mü?
 
Ekonomi okumamla pek bir farkı yok aslında. Ekonomi okudum ama hesap kitap işleri ile pek ilgilenmem. Astroloji dediğim gibi benim ilgi alanım. Yıllarca kitaplar getirtip okuduktan sonra bu bilgileri doğru düzgün bir şekilde ele almam gerektiğine karar vererek Hakan Kırkoğlu ile temas kurdum. Ve okuluna başladım. O dört sene hayatımın en güzel anlarındandı diyebilirim. Ancak hiçbir zaman profesyonelce yapmayı düşünmedim. Hayatımın tam ortasında duruyor astroloji. Ve benim her şeye bakış açımı değiştirdi. Evreni, onun dilini, her şeyin nasıl birbiriyle bağlantılı olduğunu astroloji sayesinde öğrendim.
 

başak sayan

 
Evlilik nasıl gidiyor? Amerika ve İstanbul arasında geçen bir yaşam kurdunuz. Bunun eksileri ve artıları neler oldu?
 
Evlilik harika gidiyor. İnsanın kendini güvende hissetmesi, hayata daha dört elle sarılmasını sağlıyor. O endişe hali yok oluyor bir anda. İlk başlarda Amerika ve İstanbul arasında bir düzen kurduysak da sonradan tamamen buraya yerleştik. Ben öyle bir düzeni uzun süre sürdürebilirim ancak eşim buna pek taraftar değildi. Bu nedenle işini İstanbul’a taşıdı. Sonra ne olur, ne yaparız bilmiyorum ama şimdilik planlarımız buraya dair.
 
Kitap yazmak evreninize nasıl girdi? İlk üç kitabınız hayli okundu ve ilgi çekti. Bu işin sırrı nedir?
 
Ben kendimi bildim bileli yazarım. Daha ilkokuldayken küçük öyküler yazardım ve hayalimdeki hayatı yaşayan küçük bir kızın hayatını anlatırdım. Okumaya çok erken yaşta başladım. İlkokul beşe geldiğimde pek çok dünya edebiyatından romanı okumuştum bile. Gorki’leri Dostoyevski’leri o yaşta nasıl okudum inanın bilmiyorum. Bu dünyadan kaçabilmemin yegane yoluydu kitaplar ve onlara sarılmıştım dört elle. Yazmanın altın kuralı budur. Okumazsan yazamazsın. Üç kitap da ama özellikle Kelebeğin Kaderi çok sevildi. Altı ay çok satanlardan inmedi. Bunda sanırım okumaktan keyif aldığım romanlar yazıyor olmamım etkisi var. Bir de samimiyetin. Okuyucu benim karakterlerimde kendini buluyor, dersler çıkarıyor. Ben de inandığım düşünceleri bu şekilde yansıtıyorum onlara. Her romanın dayandığı bir düşünce, bir felsefe var. Bağlanma Korkusu elindekinin değerini ona sahipken bilmekle alakalı, acıklı bir romandı. İnsan elindekinin değerini ne yazık ki kaybedince anlıyor ve son pişmanlık pek fayda etmiyor. İnsanları bununla yüzleştirmek istemiştim. Kelebeğin Kaderi ise hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını anlatıyordu. Başımıza gelen her olay, karşımıza çıkan her insan bir nedenle çıkıyor. Ve bizi gitmemiz gereken noktaya götürüyorlar.
 
Yeni çıkmak üzere olan kitabınız Ölü Kuşların Sessizliği nasıl bir kitap?
 
Ölü Kuşların Sessizliği polisiye kurguya sahip bir roman. Felsefe, psikoloji ve polisiye iç içe geçmiş durumda. Ne ekersek onu biçtiğimizi anlatıyor. Bu hayatta yaptığının bedelini ödemeden can vermiyor insan. Ne yaparsan bir şekilde  dönüyor, dolaşıyor ve seni buluyor. Yaşattığının aynısını yaşıyor, hissediyorsun. Roman bu fikir üzerine kurulu. Akan, temposu yüksek bir hikaye var ama alt metinde hep bu düşünceyi hissediyorsun. Karakterlerin hepsinin yaşadıkları sorunlar geçmişlerinde gizli olan bir şeye bağlı. Bumerang dönüp dolaşıp onları bulmuş. Yaşadıklarının nedenini anlamak için geçmişine bakmalı insan.
 
‘Hayat bumerang gibidir’ sözü sizin için ne ifade ediyor?
 
Hayat bir bumerang gibidir. Ne yaparsan aynısı yaşarsın. Hiçbir şey insanın yanına kalmaz, sadece yarına kalır.
 
Bir önceki kitabınız Kelebeğin Kaderi kader ve özgür irade kavramlarını sorgularken bu kitabınızda insanın geçmişinden kaçamayacağı ve yaşadıklarının ve yaptıklarının bedelini muhakkak ödeyeceğini anlatıyorsunuz. İki kitabın ele aldığı kavramlar dönüp dolaşıp “kader”de birleşiyor. ‘Kader’le bağınız nedir?
 
Kadere inanıyorum. Özgür iradeye de. Bana göre hayatımızın belli kısımları kader ile bağlanmış. Ne zaman doğacağımız, ne zaman öleceğimiz, hangi hastalıklara yatkın olacağımız, kiminle evleneceğimiz gibi. Ancak bizim seçtiğimiz yollar da var. İnsanın düşüncelerine ve duygularına göre oluşuyor senaryo. Ve biz o senaryoyu oynuyoruz hayatlarımızda. Yaşadığımız her şey geçmişteki düşüncelerimizin ya da yaptıklarımızın bir yansıması sadece.

MODAYA BAYILIYORUM
 
Stil sahibi bir kadın olarak giyim kodlarınızın ipuçlarını öğrenebilir miyiz?
 
Modaya bayılıyorum. Giyinmek benim için başlı başına bir ritüel. Ancak modadan çok stil sahibi olmaya inanıyorum. Ve stil yıllar içinde oluşuyor. Benim stilime eklektik denebilir. Karıştırmayı seviyorum çünkü. Klasik ile spor parçaları, desenleri, renkleri karıştırıyorum. Rahatlık da önemli tabi bu arada. Bu kendini ifade ediş şekli aslında. Bir insanın giyinişine bakıp nasıl biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu sezon kolejli kız havasında elbiseler, gömlekler ve bomber ceketler kullanacağım bol bol. Bir de 70’leri yansıtan kıyafetleri. Sezonda başarılı bulduğum modaevleri ise Gucci, Rochas ve Prada.
 
 
 

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın

yazılım