Bir Çin efsanesine göre, Tanrı ileride bir gün evlenecek olan kadını ve erkeği ayak bileklerinden, ay ışığında kırmızı bir iple bağlarmış. Ve böylece onlar, birbirlerinden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, eninde sonunda evleneceklerdir…
Eski Çin’de, evlenmek için “6 protokol” diye adlandırılan, bazı protokol maddeleri vardı. Bunlar arasında, evlenme teklif etmek için hediye verme ve gelini karşılama gibi maddeler de bulunuyor.
KIZ İSTEME
Eski Çin’de, bir delikanlı kıza âşık olduğu zaman, evlenme teklif etmek için kızın ailesine aracı gönderirdi. Erkek tarafı, aracıya bazı hediyeler vermenin yanı sıra, aracıyla kız tarafına bazı hediyeler de yollardı. O zamanlar aracılar iki tarafın isimleri, soyadları ve yaşlarının yazılı olduğu kartları karşılıklı olarak ailelere götürürdü. Eğer her iki taraf evlenme konusunda mutabık kalırsa, erkek tarafı kızın ailesini ziyaret etmeye başlardı. Erkek tarafından bir bayan uğurlu bir gün seçerek kızın evine giderdi. Kız tarafından da bir kadın, damadı görmeye giderdi. Ancak kız, kesinlikle evleneceği erkeği ziyaret edemezdi.
NİŞAN
Nişan, evlilik protokolünün en önemli halkasıdır. Halk arasında sözleşme olarak kabul edilen nişanın, yasal geçerliliği de vardır. Nişan genellikle erkek tarafının, kıza ve ailesine hediye vermesiyle gerçekleştirilir. Çin’in güneyindeki Wenzhou bölgesinde, insanlar bir çift yüzüğe yuvarlak halka olarak bakarlar. Yuvarlak halka, eski resim yazılarında ‘ebediyen’ anlamına gelir. Yani evlenmenin sonsuza kadar süreceğini simgeliyor. Geleneksel görüşe göre nişan sonradan bozulmaz, başkasıyla da nişanlanılmazdı. Nişanlanma, bir tür kanun olarak kabul ediliyordu. Bir dizi faaliyetten sonra, iki taraf düğün hazırlıklarına başlar.
GELİNİ KARŞILAMA
Gelini karşılama gününde gelin, genellikle talih ve mutluluğun simgesi olan kırmızı kıyafet giyer. Günümüzde beyaz ve uzun etek giyenlere de rastlanıyor. Gelin, evden ayrılırken ağlayarak evine bağlılığını belirtir. Gelinin, damadın evine gelmesinden sonra da düğün töreni başlar. Bazı yerlerde, gelin damadın avlusuna girerken, yakılan ateşin üstünden atlaması geleneği vardır. Böylelikle, bütün uğursuz şeylerin yakıldığına ve bundan sonra eşlerin mutlu hayat yaşayacaklarına inanılır. Gelin odaya girdikten sonra törenler devam eder. En önemlisi sadakat törenleridir. Bunlar göğe ve toprağa, baba ve anneye sadakat ve eşler arasındaki karşılıklı sadakat törenleridir. Törenlerin sonunda yeni çift kollarını dolaştırarak, içkilerini içer. Gerdeğe girdikten sonra birbirlerinin saçlarından bir tutam keserek, evliliklerinin anısı olarak saklarlar.
DÜĞÜN YEMEĞİ
Düğünün zirvesi, düğün yemeğidir. Düğün yemeği aynı zamanda “mutluluk ziyafeti” olarak adlandırılır. Bu nedenle insanlar düğüne katılmayı “mutluluk içkisini içmek” diye adlandırırlar. İnsanlar her türlü yöntemle eğlendirilir, yeni evlilere kasten zorluklar çıkartılır, şakalar yapılır veya gösteri yapmaya zorlanırlar. Bunun amacı, düğün töreninin neşesini artırmak ve yeni evlilerin ömür boyu bu neşeli anı unutmamalarını sağlamaktır.
DAMAT EVİ
Eskiden düğün tahtırevanıyla damadın evine giden gelinler, bugün kentlerde arabayla gidiyor artık… Gelin ailesi, gelini almaya gelen damadı ve yakınlarını kolay kolay eve almaz. Aile kapıyı kapatarak, zor sorular sorar. Damat ve yakınları, ancak bu soruları yanıtlayıp para veya hediyeler verdikten sonra; “Uğurlu zaman geldi, gelin arabaya buyursun,” diye bağırarak girip gelini alabilirler.
DÜĞÜN
Düğünden önce makyaj ve saç yaptırmak, bütün gelinlerin derdine düştüğü bir uğraştır. Kırmızı, Çin’de mutluluğun ve uğurun simgesi olarak kabul edildiği için, Çinli gelinler genellikle kırmızı gelinlik giyer. Çin’in dünyayla bütünleşme sürecinin ilerlemesiyle birlikte bazı gelinler, Batı kültüründen etkilenerek günümüzde beyaz gelinlik giymeyi de tercih edebiliyor.
Düğün, erkek tarafının evinde yapılır. Gelin, eve girdiğinde önce kapının önüne konan mangal ateşinin üzerinden atlamak zorundadır. Böylece yeni çiftin bütün uğursuzluklardan kurtulup, mutlu bir yaşama başlayacağına inanılır. Düğün, gelin ve damadın, önce gök ve yer tanrılarına, anne babalarına, sonra da karşılıklı olarak baş eğerek selam vermeleriyle başlar. Arkasından gelin ve damat, kol kola girerek birer kadeh içki içerler. Bazı yörelerde yeni çift, birbirlerinin saçından birazcık keserek, aşklarının simgesi olarak ömür boyu saklar.
Kırmızı başörtüsü, gelinin düğün kıyafetinin en önemli parçasıdır. Gelin ailesinden çıkmadan önce, anne babasıyla vedalaştıktan sonra başörtüsü takar. Başörtüsü, ancak düğün töreninin bitiminden sonra zifaf odasında damat tarafından kaldırılır. Bazı yörelerde damat, gelinin başörtüsünü kollu el kantarıyla kaldırır. Bunun anlamı da “her şey gönlünce olsun” demektir.
İLGİNÇ BİR BİLGİ…
Çin’de damadın ailesi astroloji uzmanına başvurarak, evlenmeyi düşünen çift hakkında yorum ister. Eğer uzmanının hazırladığı horoskopu damadın ailesi uygun bulursa, çocuklarının doğum saatini ve tarihini kızın ailesine göndererek, aynı işlemi onların da yapmasını istiyor. Geleneklerine göre, düğünden önce damat, evlilik yatağını hazırlayarak üzerine çeşitli meyve ve kuruyemişlerden koyar. Ailenin küçük çocukları yatağın üzerine oturtur ve meyvelerle oynamalarına izin verir. Yatağın üzerinde ne kadar çok çocuk olursa o kadar çok doğurganlığı sembolize edeceğine inanılıyor. Nedimelik yapacaklar ise gelinin horoskopuyla uyumlu doğum yılına sahip kişilerden seçiliyor. Ayrıca; Ay takviminin 7. ayının son 15 gününde evlenmenin uğursuz olduğuna, çünkü o dönemde cehennemin kapısının açılıp, kayıp ruhların serbest kaldığına inanılıyor.