Huzurlu Bir Adım…

Manevi kardeşleri, öğrendiği diller ve hayalleri var. Bir süre önce bir karar aldı ve tesettüre girdi. Herkes sordu, sorguladı. O da başı dik, bütün sorulara karşılık verdi. Kendisini anlattı. Onun için bir anda verilmiş bir karardan çok öte, manevi yolculuğunun duraklarından birisi aslında başörtüsü. Verdiği kararı, yaşadıklarını ve hayallerini konuştuk. Burcu artık işleriyle gündemde olmak istiyor, kararlarıyla değil. Biz onun başarılarına alıştık, öyle de devam etmesini diliyoruz.

Son zamanlarda büyük bir değişim yaşadınız. Biraz bunları konuşmak istiyorum. Çocukken hiç başörtülü bir Burcu’yu düşünmüş müydünüz?

Çocukken düşünmemiştim ama son 8-10 yıldır düşünüyordum. Sadece cesaret edememiştim. Cesaret etmem ve kafamda soru işareti kalmaması biraz vakit aldı.

Cesaret isteyen bir şey mi bu? Kendinizi bu noktada cesur buluyor musunuz?

Aslında hayatta, çocukluğunuzdan beri alıştığınız her şeyin dışına çıkmak cesaret istiyor. Yoksa başörtüsüne cesaret anlamında baktığınızda, sırtınızı Allah’a dayıyorsunuz. Ve aslında çok da cesaret istemiyor. Birçok şeye göre de rahat bir adım. Daha huzurlu, daha güvenli bir yere doğru adım atıyorsunuz. Ama alışkanlıkların dışına çıkmak kısmı, her zaman cesaret isteyen bir şey.

Ne oldu peki?

Bir anda bir şey olmadı. Benim için uzun bir yolculuktu zaten. Sadece zamanı geldi diyelim, nasip oldu. Gece rüyamda ak sakallı dede filan görmedim yani.
 

burcu çetinkaya

Tabi ki bu bir anda verilecek bir karar değil ama ‘ben başörtüsü takıyorum şu andan itibaren’ dediğiniz anı merak ediyorum.

Bir anda bir şey olmadı. Sadece kendimi hazır hissettim ve daha fazla ertelemek istemedim. Aslında ilk 2013 Mart ayında Umre’den döndüğüm zaman, uçakta çok istemiştim ama cesaret edememiştim. O günden beri doğru zamanı bekliyordum zaten. Aslında tam o günden beri aklımdaydı. Sonra ‘Evet, ben yapabilirim.’ diye düşünmeye başlamıştım. Onun olgunlaşması ve dolması biraz vakit aldı o kadar.

Tepki bekliyordunuz tabi ama bu kadarını bekliyor muydunuz? Aileniz, arkadaşlarınız nasıl karşıladı kararınızı?

Ailem özelimdir ve canımdır. O yüzden konuşmak istemiyorum. Beni tanıyan insanlar çok şaşırmadı, bekliyorlardı zaten. Beni tanımayan ya da tanıdığını zanneden, basından takip eden insanlar bazen değişik tepkiler verdi. Tek tük bir iki kişi var tabi seviyesizce tepki veren, benim çevrem olduğunu zanneden, onlarla ilgili söylediğim tek şey var; zaten arkadaşım değillermiş, iyi bir bahar temizliği oldu.

Eskiden tanınmış bir insan başörtüsü taktığında çok daha fazla tepki alırdı. Ama şimdi eskisi gibi değil sanki, değil mi?

Aslında yaşanmış. Necla Nazır mesela. Dizilerine devam etmiş, göz önünde bulunmuş. Benden belki de daha popüler biriydi. Zamanlar değişince algılar da değişiyor. Ben zaten bu niyeti yaşamaya başladığım andan itibaren o algı biraz biraz değişmeye başlamıştı. Dolayısıyla bu açıdan şanslıyım aslında. Her ortamın, her senenin, her insanın şartları birbirinden farklı. Bu yüzden kıyaslamayı doğru bulmuyorum. Siyaset, politika gibi şeylere girmek istemiyorum; ama cesaret etmek anlamında alışılagelen bir düzenin dışına çıkmak, bir insan için zordur her zaman. Namaz kılmayan birinin namaza başlaması da zordur. Gününü beşe bölmeye ayırmamıştır çünkü. Kapalı birinin açılması da zordur, o da başka bir şeye alışmıştır çünkü. Hepsi zordur. İnsanların tepkisi ile ilgili olarak söylemiyorum bunu, sizin içinizde yaşadıklarınızla ilgili söylüyorum. İnsanların tepkisi işin diğer boyutu. O her zaman, her şekilde var. İnsanların pozitif ya da negatif tepkileri her zaman var.
 

burcu çetinkaya

Gardırobunuz değişti mi peki?

Aslında gardırobumdaki değişiklik son beş senede filan başlamıştı. Mini etek giymemeye başlamıştım mesela. Ama en önemlisi son 2 senedir de sade kıyafetleri çok sevmeye başladım. Öncesinde daha gösterişli şeyleri severdim. Sade kıyafetler bana huzurlu gelmeye başladı. Bunun çok da tesettürle alakası yok. Biraz da dolabımda kullanmadığım, hiç dokunmadığım çok fazla kıyafetimin ve eşyamın olduğunu fark ettim. Ve çok değerli bir ablamı ziyaret ettim. Onun verdiği bir tavsiye beni çok etkiledi. Oradan dönünce oturdum ve herhalde dolabımın 4/3’ünü toplayıp dağıttım. Şunu fark ettim, eşya seçmek bile benim için bir vakit kaybı olmaya başlamış. Çokluğun olduğu yerde insan kaybolabiliyor. Tamam, bir şeylere sahip olmak güzel bir şey, ulaşamamak da çok zor. Allah istediklerimize ulaşmayı nasip etsin. Ama ulaşamadığınız zamanla, çok ulaşabildiğiniz zaman arasında çok da fark yok aslında. Çünkü bir yanda çoklukta, diğer yanda yoklukta kayboluyorsunuz. İkisi de aynı noktaya çıkıyor. Bunu hayata da uygulamaya başladım. Hayatta da çok fazla şeye bulaştığınız zaman, çok fazla dağıldığınız zaman kayboluyorsunuz.

Aslında siz bir rallici olarak erkek dünyasının içindesiniz, rallici hatta sporcu bir ünlü olarak ilk başörtülü müsünüz?

Var aslında. Voleybolcu.

İşinizi etkiledi mi peki verdiğiniz bu kadar?

İşimi zaten etkilemeye başlamıştı. Bundan üç sene önce başlamıştı hatta. İşi sadece buna bağlamak da doğru değil, bu nasip işi.

Ralli ve manevi yolculuğunuz paralel mi gitti hayatınızda?

O çok uzun bir hikâye. Bu hikâyemi kitabımda anlatıyorum.

İnternette daha önceden çekilmiş olduğunuz fotoğraflarınız var. Kaldırtmayı düşündünüz mü? Ya da rahatsızlık duyuyor musunuz?

Ne kadar kaldırırsam kaldırayım, tamamen sona ermesi mümkün değil. O benim geçmişteki hayatımdı ve inkâr edemem. Tabi bazı gazeteler bulabildikleri en açık fotoğrafımı bulup, yanına da kapalı fotoğrafımı koydular. Burada kötü niyet var tabi, onun için söyleyecek bir şey yok. Onların vicdanları rahatsa yapacak bir şeyim yok. Kimseye de vicdan sorgulaması yapmam.

İftiraya da maruz kaldınız bu süreçte, değil mi?

Evet, iftira atan oldu hâlâ da devam ediyor. Başta hepsine dava açmayı düşündüm, çok ahlaksızca yazılanlar oldu çünkü. Sonra durdum, düşündüm ki, neden bunlarla uğraşıp, enerjimi buna harcayayım ki? Onların kötü enerjisi neden bana bulaşsın ki? Kime, neyi kanıtlayacağım? Zaten Allah’tan korkmayan insan, mahkemeden mi korkacak? Hepsinden vazgeçtim, hiçbiriyle uğraşmayacağım. Gece rahat uyuyorlarsa, benim için sorun yok.

Peki, samimiyetsizlikle suçlandığınızda ne hissettiniz?

Onu bekliyordum. Anladım ve kızmadım aslında. Çünkü beni samimiyetsizlikle suçlayan insanların birçoğu kötü niyetle yapmıyor bunu. Anlayamadıkları için, beni tanımadıkları için… Robert Kolej’inde okusam ben kapanamazdım, bunun başka bir sebebi olmalı diye düşündü mesela bazı insanlar. Allah’la ilgili bir sebep olamaz diye düşünüyor sonra. Parayla ilgili ya da başka şeylerle ilgili olduklarını düşündüler. Acayip şeyler söylediler, mesela birisi para aldığımı filan söyledi.

Kızıp, sinirleniyor musunuz? Ya da üzülüyor musunuz?

Vallahi kızmıyorum. Ama iftira atanların birçoğu onları bilerek yaptılar. O yüzden onların hepsini Allah’a havale ediyorum. Zaman içinde inşallah samimiyet sorgulamayı bırakırlar, sadece benimle ilgili değil, hayatla ilgili, her şeyle ilgili. Ben ufak bir noktayım sadece.

Kur’an-ı Kerim’le ilk temasınızı hatırlıyor musunuz?

Hatırlıyorum, 14 yaşındaydım. Babamın şoförü Metin Abi var, ona; ‘’ Bana bir Kur’an-ı Kerim alır mısınız?’’ demiştim.

İşinizden vazgeçmeyi düşündünüz mü?

Vazgeçilebilir tabi ki. Hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değildir. Köşeme çekilip, sessiz bir şekilde devam da edebilirdim. Ama öyle bir noktaya geldi ki ben bir şey yapmasam da insanlar konuşmaya başladı. Ben konuşmadığım sürede insanlar benim hakkımda konuşuyorlarsa, ben niye susayım? Neden hakkımı savunmayayım? Sonuçta inandığım bir şey var, basın önünde bir hayat yaşamışım.

Sessiz kalmayı hiç düşünmediniz mi yani?

Düşündüm ama sessiz kaldığımda hakkımda yazılıp çizilenleri gördüğümde konuşmaya karar verdim. Çünkü siz kendinizi ifade etmezseniz, insanlar sizin yerinize sizi ifade ediyorlar zaten.

Robert Kolej’in ardından Koç Üniversitesi’nde ekonomi eğitimi aldınız. Sporcu olmasaydınız hangi mesleği yapardınız? Hayalleriniz hep sporla mı ilgiliydi?

Hayallerim hep sporla ilgili değildi aslında. İşletmeden sonra ekonomiye transfer oldum. Çeşitli hayallerim vardı ama hiçbiri net değildi. Biraz da beklenileni vermem gerekiyordu. Ne istediğimi sonradan keşfetmeye başladım. Televizyon ve gazete çok sevdiğim bir yer. Orada devam ederdim herhalde. Hatta şu an olsa radyo televizyon ve gazetecilik okumak isterdim.

Aileniz ralliye ilk başladığınızda çok da hoşnut olmamış galiba değil mi?

O çok normal. Herhangi bir anne-baba aynı şekilde tepki verebilirdi. Zor ve tehlikeli bir spor çünkü. Aynı zamanda yorucu da bir spor, bir de sürekli erkeklerin arasındasınız. O yüzden çok normal aslında. Annem hâlâ çok korkuyor yarıştığım zaman. İnternetten takip ediyor beni ama yarış izlemeye gelmiyor. Babam içinde bulunduğu sektör itibariyle zaten çok içinde. İşin mutfağını da biliyor. O yüzden aslında tekniği de biliyor ve o kadar da tehlikeli olmadığının farkında.

Hayalinizdeki otomobil ne?

Nissan Sky line GTR. Hatta onu boyamak filan istiyorum.
 
Başörtüsüyle bir ralliye katıldınız mı?

Dubai Rallisine katıldım. Çok güzeldi. Ben bir fark yaşamadım aslında. Ama orada yabancı pilotlar da var. Birçok tepki de geldi. Kasmin var Sharjah Emirinin yeğeni, bana; ‘Hayatında aldığın en iyi karar, helal olsun.’ dedi. Fransız pilotlar da gelip, ‘Sarı saçlarına ne yaptın?’ filan dediler. Ben de, ‘Bir şey yapmadım, onlar hala duruyorlar, sadece sen görmüyorsun.’ dedim. Herkesin algısı farklı tabi. Ama kimse yargılamadı. Merak ettiler ama sırtını çevirenler olmadı.

Rol modeliniz var mı?

Çok var aslında. Rallide Michele Mouton diye bir kadın var mesela. Onunla bir röportaj yapmıştım zamanında. ‘Yarışlardan sonra ne saklıyorsunuz?’ diye sormuştum. ‘’Hiçbir şey saklamıyorum. Her şeyimi dağıtıyorum.’’ demişti. Niye diye sordum. ‘’ Çünkü ben anı yaşamayı seviyorum, geçmişi kurcalamayı sevmiyorum. En güzel anılar fotoğraflar, onlar bana yetiyor.’’ demişti. Çok etkilenmiştim. Başarılı insanların sıkça yaşadığı bir şey var, her çıkışın mutlaka bir inişi oluyor. O yüzden bir yerde bitmek zorunda. O bitiş geldiği zaman siz o günkü şartlara göre yürümeye devam edemiyorsanız, mutsuz oluyorsunuz. O yüzden bu tavsiye benim için çok önemliydi. Sadece başarı anlamında değil, manevi anlamda da benim için doğru bir rol model olduğunu anladım.

Siz ne saklıyorsunuz peki?

Ben de çok fazla şey saklamıyorum. Kupalarım duruyor ama hepsi değil. Dağıtıyorum genellikle, aileme, sponsorlarıma; Nallıhan’da bir müzemiz var, oraya da gönderiyorum.

Siz koyu bir Bursaspor taraftarısınız. Nedir ilişkiniz Bursa’yla?

Çocukluktan beri snowboard yaptığım zamanlarda çok fazla gidip gelirdim Bursa’ya. Çok arkadaşım var. Ama aslında Bursaspor’la bir ilişkim var. Bana futbolu Bursaspor sevdirdi. Bursaspor’un altyapıdan yetişen sporcuları ve şehirdeki taraftarları, özellikle ‘Teksas’ grubu, orada yaşadığım ruh beni çok mutlu etti.
 

 Merve A. Tokyay
Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın

yazılım