Kutlu bir dönemdeyiz artık… Kadir Gecesi gibi özel zamanlar var. Mescid-i Aksa ve Kâbe gibi özel mekânlar var. Üç aylar gibi -Recep, Şaban, Ramazan- özel mevsimler var. On gece gibi Eşhuru’l-Hurum -haram aylar- gibi özel anlar var.
Her mevsim, her mekân ve her zaman önemlidir elbette ama Rabbimiz yukarıda saydığımız mekân, zaman ve mevsimlere özel anlamlar yükleyerek bizlere tövbe için, durulma için, silkinme için fırsat veriyor. Yeni bir sayfa açabilme imkânı tanıyor.
Üç aylar içinde dört önemli kandil bulunuyor. Birisi “Regaip”, birisi “Miraç”, diğeri ise Şaban ayında karşılayacağımız “Beraat” kandilidir. En son kandil ise hepsinin zirvesi olan “Kadir Gecesi”dir. Yüce Rabbimiz Kadir Gecesi’nin “Bin aydan daha hayırlı” olduğunu Kuran’da bildirmiştir (Kadr/3). Kadir Gecesi’ni, bir sureye (Kadir Suresi) isim yapmıştır. Böylece bizleri bu zamanları değerlendirmeye teşvik etmiştir.
Fakat ne kadar gariptir ki bunca ayete, işarete, teşvike ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bu gecelere dair sahih hadislerine rağmen bazı ilahiyatçılar bu mübarek gecelere karşı mücadele bayrağı açmış durumdalar. Bu tür insanları anlamak ve dahi hak vermek mümkün değildir. Bu geceler sayesinde on binlerce insan tövbe fırsatı bulabiliyor. Duymadıklarını duyuyor, manevi iklimi hissediyor, kendini bağışlanabilir safında görüyor. Belki kaybettiği bütün ümitlerini yeniliyor. Kendini Rabbine götürecek bir rüzgâr yakalıyor. Bunun neyine, neresine düşmanlık edilir anlamak mümkün değil. Yüce Rabbim bu özel zamanları doğru değerlendirmeyi, hakkını vermeyi nasip etsin. Hepimizin üç ayları mübarek olsun. Rabbim affımıza vesile etsin. Bu özel zamanları fırsat bilelim. Belki önümüzdeki yıl bu gecelere ulaşamayız. Kim bilir…
Üç Aylarda Neler Yapalım?
Hem bu aylarda hem de her zaman dikkat etmemiz gereken bazı hususlar var. Bu noktalarda hassas olursak günahlarımızı affettirecek bir yola girebiliriz. Bol bol Kuran-ı Kerim okumalı, anlamını düşünmeliyiz. Mutlaka bir tefsir doğrultusunda ayetleri anlamaya çalışmalıyız. Başkasının sesinden Kuran-ı Kerim dinleyelim. Peygamberimiz’e (s.a.v.) bol bol salat ve selam getirelim. Bol bol tövbe ve istiğfarda bulunalım. Kaza namazı kılalım. Eksik kalan namazları, zamanında kılamadıklarımızı kaza ile örtmeye çabalayalım. Bundan ötürü de tövbe edelim. Geçmiş hayatımızın muhasebesini yapalım. Allah’ı bolca zikredelim. La ilahe illallah, Sübhanallah, Elhamdulillah gibi tesbihleri unutmayalım. Müminlerle helalleşelim. İftira, kumpas, tuzak gibi manevi yıkım sebebi olan günahlardan uzak duralım. Başkasına iftira atan aynı iftiraya muhatap olmadan ölmez, bilelim. İftira en büyük günahlardan biridir. İnterneti kullanırken, insanların gıyabında konuşurken, Yüce Rabbimizin hesabını yapalım. İnsanları karalamak kul hakkıdır. Aleyhinde kumpas kurduğumuz, şerefiyle oynadığımız, iftira attığımız insan ahiret günü imanımıza talip olabilir. Küs ve dargınları barıştıralım. Bol bol dua edelim, hem kendimize hem başkasına. Bizden alacakları olanları arayalım. Eşimize küçük de olsa bir hediye alalım. Yoksul, öksüz, yetim, yaşlı ve hasta olanları ziyaret edelim. Vefat eden yakınlarımızın mezarlarını ziyaret edelim. Anne ve babamız hayatta ise arayalım. Çocukları koruyalım. Herkesin çocuğuna kendi çocuğumuz gibi bakalım. Üç ayların ilk ikisi olan Recep ve Şaban aylarında bol bol oruç tutalım.
Hz. Peygamber’in (S.A.V.) Üç Aylar Duası
“Allah’ım! Recep ve Şaban aylarımızı bize mübarek eyle. Ve bizi Ramazan’a ulaştır.”
En Büyük Tövbe Duası
“Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadarıyla senin yolundayım. Yaptığım fenalıkların şerrinden sana sığınırım. Üzerimde olan nimetlerini itiraf ederim. Günahımı da itiraf ederim. Beni bağışla. Çünkü senden başka hiçbir kimse günahları affedemez.’’
Yazı, 2 Mayıs 2014 tarihli Sabah Gazetesi’nden alınmıştır.
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu