Duymadıysanız telaşlanmayın, çünkü burası son zamanlarda yıldızı parlamış bir ada. Bunun sebebi ise adanın kendi inançlarına göre yakın zamana kadar lanetli olduğuna inanılması. Ta ki 1986’da Malezya Başbakanı Mahathir Mohammed burayı turistik bir cennete çevirmeye karar verene kadar… Yapılan çalışmalar ve yatırımlar sonucu ise ada 2007 yılında UNESCO tarafından jeopark ilan edilmiş. Ada gerçekten bitki örtüsü ve barındırdığı canlılar açısından büyüleyici…
Langkawi, Malezya’nın 30 km açığında, Andaman Denizi’nde bulunan 99 adadan en büyüğü. Buraya ulaşmak için 11 saatlik bir Kuala Lumpur uçuşuna ek olarak, 1 saatlik iç hat uçuşu daha yapmanız gerekiyor. İklimi tüm sene boyunca ılıman ve sıcak olmasına rağmen, gitmek için en ideal aylar kuru mevsimin yaşandığı Aralık, Ocak ve Şubat ayları. Mart’tan Kasım’a kadar olan dönem ise uzun süreli yağışların yaşandığı yağmur mevsimi.
Langkawi Malay dilinde kızıl kartal demek. Adaya adını veren bu kartallara pek çok yerde rastlamanız mümkün. Kuah adlı merkezde ise adanın sembolü olan bu kartalın 12 metrelik dev bir heykeli var. Gezi turunuza birçok lokanta, yerel mağaza ve hediyelik eşya dükkanlarından başlayabilirsiniz. Bir başka gezebileceğiniz bölge de Pantai Cenang. Buranın saydıklarıma ek olarak bir de bembeyaz ve uzun bir kumsalı var. Bu kumsalda birbirinden şık ve güzel lokantalar bulabilirsiniz. Bence en güzeli Casa del Mar’daki La Sal... Burası kumsalda hazırladığı romantik akşam yemekleri ile meşhur. Benden söylemesi; bir akşamınızı mutlaka buraya ayırın.
Ayrıca Orkid Ria da deniz mahsullerinde çok iyi ve fiyatları komik sayılabilecek ölçüde ucuz. Kalmanız için ise Four Seasons Otel’i tercih etmenizi, kalamıyorsanız da bir akşam yemeğine de olsa mutlaka gitmenizi tavsiye ederim. Özellikle otelin özel havuzlu villaları mahremiyetine önem verenler ve balayı çiftleri için çok uygun.
Daha uygun fiyatlı olarak ise Meritus Pelangi Beach Otel’i tavsiye edebilirim. Bunlar dışında da ihtiyaç ve istekleriniz doğrultusunda her bütçeye uygun farklı otel seçenekleri mevcut. Adada bir de teleferik var. Tepeye çıktığınızda adaya hakim bu doruk noktasından adanın doğal güzelliklerini ve manzarayı farklı açılardan doya doya seyredebilirsiniz.
Adada Mutlaka Yapmanız Gerekenler
Bunlardan en güzeli ve benim en keyif aldığım tüm gününüzü dolduracak Mangrove turu. Mangrove, tropik bölgelerde görülen bir tür yağmur ormanı. Bir botla nehir boyunca bu mangrovelar arasında sürprizlerle dolu bir yolculuk yapıyorsunuz. Bazen mağaralara girip çıkıyor bazen de derin kanyonlardan geçiyorsunuz. Bu arada da maymun, iguana gibi normalde kolay rastlayamayacağınız hayvanlarla karşılaşıyorsunuz. Yolda önce binlerce yarasayı bir arada görebileceğiniz bir mağarada duruluyor. Rehber sizi mangrovelar arasından, köprülerden geçirerek karanlık bir mağaraya sokuyor ve sessiz olmanızı rica ediyor. Elindeki feneri yaktığında birden zifiri karanlıktan başka bir şey göremediğiniz mağaranın her yerinde yarasalar olduğunu fark ediyorsunuz. Sessizce asılı duran yarasaları uyandırmak istemiyorsanız sakın çığlık atmayın…
Yeni Durak: Kartal Besleme
Sizi nehrin bir bölümüne götürüp, burada suya kartalları çekecek et döküp, botun motoru ile gürültü yapıyorlar. Bir anda etrafınızı adanın sembolü olan kartallar sarıyor. Onları havada süzülürken ve beslenirken seyretmeye doyamayacaksınız. Gezinin son durağı ise bir balık çiftliği. Burada renkli yengeç, karides, vatoz gibi değişik deniz canlılarını görüp elinize alabilir, birlikte resim çektirebilirsiniz.
Bir başka yapabileceğiniz ekstra gezi Dayang Bunting Marble Geoforest Park’a olabilir. Pregnant Lake Island (hamile kadın adası) denen bu güzel tropik adanın ortasında yüzebileceğiniz, etrafı zümrüt yeşili dağlarla çevrili bir tatlı su gölü de var. Bu parkta yürüyüş yaparken muhteşem bitki örtüsüne hayran kalacak çeşit çeşit maymun, kuş ve canlı türü ile karşılaşacaksınız. Ada, ismini dışardan bakıldığında hamile bir bayana benzemesinden alıyor. Ama tabii ki buranın da bir efsanesi var… Çok güzel bir prenses ve ona aşık bir yerel kahramanın evliliklerinden doğan oğulları, doğduktan 7 gün sonra ölüyor ve prenses önce bebeğini sonra da kendini bu üzüntüyle gölün sularına bırakıyor. Gölün sularının şifalı olduğuna hatta suyundan içen kısır kadınlara doğurganlık verdiğine inanılıyor. Benim içinse gördüğüm asıl mucize, göl ile denizi ayıran çok ince bir kayalık olması ve bunun bir tarafının tatlı bir tarafının tuzlu su olması… Bu sözüm ona kutsal gölde isterseniz yüzebilir, kano ile gezebilir ya da yaraları ısıran balıklarıyla doğal ‘fish spa’ deneyimini yaşayabilirsiniz.
Eğer bir denizaltı tutkunu iseniz, şnorkel ya da dalış yapmayı seviyorsanız; mutlaka yapmanız gereken bir gezi de Palau Payar Marine Park…. Zümrüt yeşili 4 adadan en büyüğü olan bu ıssız ve çok iyi korunmuş adaya 1 saatlik bir sürat motoru gezisi sonucu ulaşabiliyorsunuz. Adada yerleşim ya da otel yok, sadece acil ihtiyaçlarınızı giderebileceğiniz ufak bir kafe var. Beyaz kumlu plajlarında piknik yapabilir, turkuaz sularında yüzebilir, şnorkel ile rengarenk balıkları ve mercanları seyredebilirsiniz. Ayrıca burada yavru köpekbalıklarını doğal ortamlarında sevebilir onlarla birlikte yüzebilir hatta besleyebilirsiniz. Tamamen zararsızlar korkmanıza gerek yok, denemeden dönmeyin…
Güneşlenip Denize Girmekten Sıkıldığınızda…
– Underwater World, çok büyük olmamakla beraber yöreye ait su altı dünyasının güzelliklerini görmek için gidilebilir bir akvaryum.
– Crocodile farm, gördüğüm en temiz ve güzel timsah çiftliği. Burayı gezip timsahlarla yapılan şovu seyredebilir, çıkıştaki mağazadan timsah derisi hediyelik ve eşyalar alabilirsiniz.
– Oriental Village de bir göl etrafına dizilmiş şirin yerel dükkanlarda alışveriş yapabilirsiniz.
– Galeria Perdana müzesine gidip İslam eserleri, silahlar, müzik aletleri, porselen, kristal, gümüş ve ahşap işçiliği ile ilgili sergilenenleri görüp; Malay tarihi ve yaşamları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Sadece muhteşem tavanını bile görmeniz ‘İyi ki gelmişim.’ demenize yetecektir.
Merve Akbülbül