Sonradan Müslüman Olanlar ve Kısaca Müslümanlık Hikayeleri

Dünya üzerinden yaşayan Müslüman sayısı her geçen gün artıyor. Bu sayının içinde yalnızca İslam ülkeleri ve daha önce başka bir dinle tanışmamış olanlar yok. Avrupalı, Amerikalı ya da  Hint olup Müslümanlığı seçenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Yapılan bir araştırmaya göre sadece Hollanda’da bir yıl içinde Müslümanlığa geçenlerin sayısı 500. Fransa, İngiltere ve Amerika’da bu konuda ciddi araştırmalar yapılıyor. Bu insanların İslamı seçmelerinde islamafobi de şaşırtıcı bir biçimde etkin rol oynuyor. Gündemden hiç düşmeyen İslam, insanları araştırmaya sevk ediyor. Dosyamızın konusu da Müslüman olmayı seçenler; hidayete erenler. Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Ama bu ‘yeni yolu’ seçmiş olan taze Müslümanların yaşadıkları süreçleri de anlamaya çalışmalı, öğrenmeliyiz, yanıbaşımızda olan bitenlere tanıklık etmeliyiz.

Peki Müslümanlığı seçerken Müslümanlardan mı etkileniyorlar, daha önce sahip oldukları inançlarından tatmin olamamaya mı başlıyorlar? Yahut inançsızlar mı, yaşadıkları ne gibi olaylar aydınlanmalarında etken oluyor, Müslümanlardan ne kadar etkileniyorlar gibi soruların cevaplarını bulmaya çalışıyoruz. Hidayete erenler, diğer Müslüman toplumlarla alışveriş halindeler. İslamı onlardan öğrenmekteler, ibadetlerini birlikte yapıyorlar. İslamiyet inancını pratiğe dönüştürürken ekseriyetle Müslüman kardeşlerinden yardım almaktalar. Dosyamızda ünlüler de var, sıradan insanlar da… Hepsinin ortak noktasıysa; mutlak bir huzur arayışı.

sean ali stone

Sonradan Müslüman Olan Ünlüler

Sean Ali Stone
Aslında Ali olarak doğmuşum, sadece bu isme ulaşmam biraz vaktimi aldı…
Ünlü yönetmen Oliver Stone’un oğlu olarak 1984 yılında dünyaya gelen Sean Stone, Hollywood camiasının göbeğinde hayata merhaba diyen biri. “Ben aslında Ali olarak doğmuşum, sadece bu isme ulaşmam biraz vaktimi aldı” diyen Ali Stone, Musevi bir aileden geliyor. Hıristiyan olarak vaftiz edilen Stone, 2012 yılında ise İslamı seçti. Kendisi ilk olarak “Müslüman’’ kelimesinin anlamından çok etkilenerek çıktığı yolda, İslam ahlakının tüm dünyayı değiştireceğine inanıyor. İslamiyeti film çekmek için gittiği İran’da seçen ünlü yönetmen; “Benim yaptığım, içimde zaten inandığım şeyi sesli olarak ifade etmekti; bu da Hazreti Muhammed’in, Allah’ın peygamberlerinden sonuncusu olduğu ve Kuran’ın da İbrahimi dinlerinki gibi ilahi bir metin olduğu ve Allah’ın vahyi olduğuydu. Aslında yaptığım sadece Allah’a olan inancımı yeniden teyid etmekti. Bunu sesli söylemek beni Müslüman yaptı. Amacım Allah’a kul olmak. Onun bir vesilesi olmak. İnsanların anlayabilmesi için, onlara öğretme ve yakınlarımı aydınlatma görevim var’’diyor. Senelerdir boynundan hiç çıkarmadığı zülfikar kılıcıyla arasında özel bir bağ olduğunu söyleyen Stone, vaktin İslam alemi için uyanma vakti olduğunu söylüyor.

vincent montagne

Sonradan Müslüman Olanların Hikayeleri

Vincent Montagne
İslam, başka hiçbir yerde bulamadığım bir huzur haline kavuşmamı sağladı…
Kuran-ı Kerim’le ilk tanışması, Paris yakınlarında bir askeri okulda olan ünlü Fransız bilim adamı Vincent Montagne, İslamiyeti seçiş yolundaki hikâyesini şöyle anlatıyor:
“Uzun yıllar farklı Arap ülkelerine seyahatler yaptım. Ayrıca Senegal, Endonezya, Mali, Gana, Fildişi Sahili, Nijerya ve Moritanya gibi ülkelere de gittim. İslâm, İslâm medeniyeti, Müslümanlar ve Arap dili hakkında yirmi kitabın yanı sıra, çok sayıda makale kaleme aldım. İbni Haldun’un eserlerini Fransızcaya tercüme için altı yıl ugraştım. Bu seyahat ve çalışmalar, 1977 yılında Moritanya’da İslamı seçmemle sonuçlandı. Gittiğim her yerde aynı hayat tarzı, aynı inanç ve aynı insani hassasiyetler ile karşılaştım. İslam toplumunun, cesaret ve sadeliği ön planda tutan bir anlayışa sahip olduğunu gördüm. Para ve maddiyatin her zaman hayır getirmeyebileceği kanaatine vardım. Dinin haram kıldığı şeylerden uzaklaşmak da benim için çok zor olmadı. Günde beş vakit namaz kılmanın, inançta sebatkâr olmayı temsil ettiğini düşünüyorum. Bana sorarsaniz, İslâm’ı seçmek sadece bir din değil, aynı zamanda bir hayat tarzı seçimi yapmak demektir. Bu şekilde kişi yeni bir kâinat tasavvurunu kabul ettiğini açıklar ve iman bağıyla, birbirlerine bağlı büyük bir milletin üyesi olur. Benim için ise bu tercihi yapmak, ilerlemiş yaşıma rağmen fırtınaların estiği bir coğrafyanın ortasında, fakirlerin ve Filistinlilerin safında yer almak demekti. Ancak bu karar, aynı zamanda para ve güç sahiplerinden uzak durmak, hakkın ve adaletin yaninda yer almak da demekti. İslam, başka hiçbir yerde bulamadığım bir huzur haline kavuşmamı sağladı. Bu da İslâm’in insanı, beden ve ruhuyla bir bütün olarak ele almasından kaynaklanıyor. İslam hem akla hem kalbe hitap ediyor.”

yusuf estes

Yusuf Estes
Hakkında ciddi bir araştırma yapmadığım tek din İslamdı…
Oldukça dindar bir rahip iken İslamiyeti seçen Yusuf Estes, sıra dışı hikâyesini şöyle anlatıyor:
“Ortabatı’da çok güçlü dini inançlara sahip bir ailenin içinde doğdum. Atalarım bölgeye gelen ilk gelen göçmenlerdi. Bu topraklar üzerindeki ilk kiliseler ve okullar ailem tarafından kurulmuştu. İlkokula giderken Teksas’a yeniden yerleştik. Düzenli olarak kiliseye gider, âyinlere katılırdık. 12 yaşına geldiğimde Teksas’ta yeniden vaftiz edildim. İlk gençlik yıllarımda diğer kiliseleri ziyaret edip, onların öğreti ve inançlarını öğrenmeyi çok istiyordum. Din konusundaki araştırmalarım sadece Hıristiyanlık ile sınırlı kalmazdı. Hinduizm, Musevilik, Budizm, Metafizik, Amerikan yerlilerinin inançları, hepsi benim araştırmalarım içinde yer almaktaydı. Hakkında ciddi bir araştırma yapmadığım tek din ‘İslam’dı. Müslümanlara karşı o kadar önyargılıydım ki; bir gün hiç istemediğim halde Mısırlı bir Müslüman ile görüşmek durumunda kaldım. Sonra aklıma bu adamı Hıristiyan yapabilirim diye bir fikir geldi. Bu fikir doğrultusunda onunla görüşmeyi kabul ettim. Zamanla dostluğumuz ilerledi. Öyle ki eşim bile ondan çok etkilenerek İslam’ı seçmişti. Bir gün sabah namazı vakti geldiğinde, gerçeğin karşımda durduğunu biliyordum, artık işin bana düşen kısmını yapmak benim kararıma kalmıştı. Babamın evinin arkasına gittim, oradaki saçağın altında eski bir parça kontrplak buldum. Onu başımın altına koyup, günde beş defa Müslümanların dua ettiği yöne doğru başımı yere koydum. Bir süre sonra başımı yerden kaldırdım ve bir şeyin farkına vardım. Hayır, gökyüzünden melekler ve kuşlar inmedi, parlak ışıklar ve parıltılar da görmedim. Farkettiğim şey içimdeki değişiklikti. Şimdi daha önce olmadığım kadar farkındaydım, artık benim için yalan söylemenin ve kendimden gizlenmenin sonu gelmişti. Artık doğru ve dürüst bir adam olmaya çalışmanın zamanı gelmişti. Ne yapmam gerektiğini biliyordum. Sadece onun merhameti sayesinde İslâm gerçeğine ulaşabildik, kulaklarımızın ve gözlerimizin üzerindeki örtüleri kaldırdık, artık kalplerimizin üzerinde mühür yok. Bizi artık kendisi yönlendiriyor.’’

lauren booth

İslamiyeti Seçen Yabancıların Hikayeleri

Lauren Booth
Etrafımdaki Müslümanlar beni barış ve huzur hissettirerek kucakladılar…
Sahip olduğumuz etiketler, her zaman istediğimiz gibi şekillenmez. Lauren Booth da, eski Büyük Britanya Başbakanı Tony Blair ile olan akrabalığını, elinde olsa seçer miydi bilinmez. Fakat hidayet hikâyesi, sonrasındaki Müslüman bilinci ile sorumluluk sahibi kişiliği, hepimize örnek olacak türden.
İslamla buluşması sonucu, kendisini tamamen Müslüman ülkelerin bağımsız ve güçlü duruşuna adayan Booth’u en etkileyen konu ise; Gazze konusundaki sebat olmuş. Asıl mesleği sunuculuk ve yapımcılık olan Lauren, ‘Küresel barış ve birlik’ gecesinde kızıyla beraber sahneye çıktı ve “Ben Lauren Booth ve ben şimdi Müslümanım” diye açıklama yaptı. “İslam’a yolculuğum bana dışarıdan doldurulan bilgilerle gerçek olanlar arasındaki açıklığı fark etmemle başladı. Önce etrafımda gördüğüm birçok Müslüman kadın ve erkekte dikkatimi çeken dışarıya yansıyan sakinlikleri oldu. Onları böyle huzurlu yapan neydi? İran’a gidişimde oradaki Müslümanların namaz kılışları, bu yolla barış ve huzur arayışları, başta bana budizmi hatırlatmıştı. Barış… Her Müslümanın namazı Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlar ve selamla biter… Etrafımdaki Müslümanlar beni barış ve huzur hissettirerek kucakladılar. İran’daki Mesume Camii’nde namaz kıldım, kollarımı, yüzümü, başımı ve ayaklarımı yıkadım. Ve hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmadı. Aslında her şey bu kadar basit… Yaşadığımız büyük yalana bakıyorum da bu; modern hayatımızın çehresini oluşturuyor. Aynı zamanda bizim materyalizm, tüketimcilik, ahlaksızlık ve uyuşturucu aracılığıyla sonsuz mutluluğa erişmemize vesile olacağı söyleniyor. Ama ben bir de ekranların arkasına baktım. Orada insanı bağlayıcı, müthiş bir sevgi, barış ve umut gördüm. Günlük hayatım aynen devam ediyor. Yemek yapıyorum, Filistin’le ilgili televizyon programları hazırlıyorum ve evet namaz kılıyorum… En son alkolü bırakmak istediğimde bu gayretim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Şimdi ise yani İslam’a geçişimden beri, içkiyi ağzıma koymayı tahayyül bile edemiyorum’’ cümlelerinde, İslamiyetle olan kuvvetli bağını açıkça dile getiriyor.

nicole queen

Sonradan Müslüman Olan Nicole Queen

Bir gün kendime sordum; Allah’a hayatını açıklamak zorunda kaldığında ne diyeceksin?
Uyuşturucu bağımlısı bir ailenin kızı olan Nicole, 4,5 yaşındayken kardeşiyle birlikte evlatlık verilir. Çünkü anne babası uyuşturucu satmaktan 30 yıl hapse mahkum edilmiştir. 17 yaşına kadar evlatlık verildiği ailenin yanında kötü günler geçirir. O günlerinde tek tesellisi, anneannesinden gördüğü bir alışkanlıktır; Pazar günleri istikrarlı bir şekilde kiliseye gitmek… 17 yaşında ayrı eve çıkan Nicole, bir fotoğraf stüdyosunda makyöz olarak işe başlar. Hem çalışır, hem okur. Uzun yollardan sonra çok ünlü bir fotoğrafçı olur ve çevresi genişler. “Her istediğim partiye girebilirdim ve her gittiğim partide muhakkak bir arkadaşla karşılaşırdım. Dekolte kıyafetler giyiyor ve bir ton makyaj yapıyordum. Çok popülerdim, içki içerdim çoğu zaman hayranlarımla karşılaşıyordum. Ama hayatta umurumda olan tek kişi bendim” diyen Queen, zaman içerisinde içinin sıkıldığını, yaptığı işin hayatını ve özellikle de ruhunu yıpratmaya başladığını fark eder. Başarısının zirvesinde her şeyden sıkılır. İşte bu sırada kendine bir soru sorar: “Allah’a hayatını açıklamak zorunda kaldığında ne diyeceksin? Aman Allah’ım ne diyebilirim ki? Üzgünüm ama çok meşgulüm, içki içmekten ve insanlarla olmaktan, seni düşünmeye hiç vaktim olmadı! Başkalarına yardım edecek vaktim de…” Böyle düşünmeye başladığı sıralarda bir arkadaşı (şimdiki eşi) sonradan Müslüman olmuş insanların videolarını tavsiye eder. Gece mesai bitip, eve gelince sabahlara kadar bu videoları izleyen Queen, 2007 yılında şehadet getirip Müslüman olur.

ishaq mustaqim

İshaq Mustaqim
Mutluluğun peşinden gittim…
Kanada’nın arka mahallerinden, bir suç batağından çıkan bir hikâye. Çocukluğu boyunca suç çeteleriyle vakit geçiren ve bunun kendisini mutlu ettiğini, tatmin ettiğini düşünen Ishaq Mustaqim, karıştığı bir suç sonucunda iki yıllığına hapse giriyor. Orada mutluluğun zenginleştikçe ve güçlendikçe ortaya çıkacağını inanıyor. Hapisten çıktıktan sonra çalışma hayatına girip, oldukça da zengin oluyor. Yaklaşık 10 yıl sonra, en iyi arabanın, en iyi içkinin de onu mutlu etmediğini görüyor. 10 yıllık zengin hayatın sonunda, bir kez daha hapse giriyor. İshaq, orada kendisinden daha zengin suçlularla da tanışıyor ve mutluluğun ne olduğunu sorgulamaya başlıyor. Hapisteki o 10 ayda hücre arkadaşı bir Müslüman’dır. Ona Kur’an’dan ve İslam’dan bahsediyor. Şanslı bir adam İshaq; çünkü dışarı çıktığında da Müslüman bir kadınla tanışıyor ve bu kez İslam araştırmalarına giriyor. Uzun süren araştırma ve sancıların sonucunda, Hıristiyanlıkla İslamı karşılaştırdığında, tek Allah inancı ona doğru geliyor ve şehadet getiriyor. İshaq, Müslümanlığı seçmesindeki ana etkenlerden birinin de topluma katkı sağlamak olduğunu söylüyor. Vücüdu dövmelerle kaplı İshaq’ın. ‘Müslüman gençlerin de dövmeleri var, ama kalplerinde’ diyor. Önceleri Müslüman olabileceğini asla düşünmemiş İshaq. Araştırınca ve gerçekten bir şeyler öğrenmek isteyince, herkesin öğrenebileceği en güzel bilginin İslam olduğunu söylüyor.

Sonradan Müslüman Olan Bir Kişinin Hayatı Kısaca

Imana Islam
İnanç yolumu nasıl çizeceğimi bilmiyordum…
Imana; ‘Yahudi-Hıristiyandım fakat inandıklarım beni tatmin etmiyordu. İnanç yolumu nasıl çizeceğimi bilmiyordum…’ 8 yaşında İslamı öğrenmeye başlayan Iman, Hıristiyanların da Yahudilerin de aynı tanrıya inanmalarına rağmen; İslamın gerçek din olduğunu hissetmeye başlıyor. Araştırması yıllarca sürüyor ve nihayet 16 yaşına geldiğinde İslamiyete geçiş yapmaya karar veriyor. Daha önce arkadaşlarının da gittiği bir mahalle camisine gidiyor ve şahitlerin huzurunda şehadet getiriyor. ‘Artık Madeleine olamazdım, yeni ismim Imana’ diyerek ismini de değiştiriyor. Müslüman olmayı düşününlere emin olmalarını, korkmamalarını, iyi araştırmalarını ve ailelerine anlatmaları gerektiğini söylüyor. O da ailesine ilk etapta açıklamış, annesinin Müslüman olduğunu öğrendiğinde verdiği tepkiyse; ‘Yahudi Hıristiyan olmaktan memnun değil misin?’ oluyor. Fakat Imana için artık en kapsayıcı din; İslamdır.

lynne ali

Sonradan Müslüman Olan Kadınlar

Lynne Ali
Bozuk bir toplumun kölesiydim…
Lynne Ali, Müslümanlığa geçmeden önce, oldukça renkli bir gece hayatı olan bir genç kız olduğunu söylüyor. Fakat bu yoğun gece hayatının da aslında bir şeyleri kaybedişin ve arayışın tezahürü olduğunu sonradan anlıyor. Lynne, İngiltere’nin Essex şehrinden 31 yaşında eski bir radyocu. Eskiden geceleri sürekli dışarı çıkan, ‘partileyen’, alkol alan, Lylnn’in kıyafetleri oldukça iddialıdır. Üniversitedeyken Zahid adında Müslüman bir erkekle tanışan Lynne, İslamla tanışır. Aslında yıllardır aradığı huzur ve tatminin de İslamda yattığını keşfeder. Şehadet getirir, başörtüsünü takar. Başörtüsü Lynne için özgürleşmenin bir parçasıdır. ‘Kaçış yolumu bulduğum için çok mutluyum. Asıl şimdi, kendimim. Günde beş vakit namaz kıldığım için, camilerde dersler aldığım için kendimi mutlu hissediyorum. Artık bozuk bir toplum ve onun beklentilerinin kölesi değilim…’

susan carland

Susan Carland
İstersen bir uyuşturucu satıcısıyla evlen ama asla bir Müslümanla evlenme!
17 yaşında bir yılbaşı gecesi, Susan bazı kararlar veriyor. Bunlardan biri de başka dinleri de araştırması gerektiğine dair. Annesine fikrini söylediğinde tepki; ‘İstersen bir uyuşturucu satıcısıyla evlen ama asla bir Müslümanla evlenme’ oluyor. Araştırmaya başladığında İslamın zor, cinsiyetçi ve kendisine oldukça yabancı olduğunu farkediyor. İki yıl boyunca araştırmalarına devam eden Susan, Müslüman olmaya karar veriyor, üstelik bir erkekle tanıştığı için değil, kendisi keşfettiği için. Bir gece domuz pastırması pişiren annesine, yemeyeceğini söylüyor ve Müslüman olduğunu açıklıyor. O sırada 19 yaşında bir üniversite öğrencisi. Annesinin kabullenmesiyse oldukça zor oluyor, Susan’ı ‘İslamın kurbanı’ olarak nitelendiriyor. Susan, bu olaydan birkaç gün sonra ise örtünmeye karar veriyor. 8 yıl sonra, artık annesiyle arası oldukça iyi. Annesi ona başörtüsü hediye ediyor, bayramlarda hediye alıyor. Susan şu an Avusturalya’da kadın araştırmaları üzerine dersler veriyor. ‘İslamı ve Müslümanları her hangi bir şüphe duymaksızın seviyorum. Bugüne kadar en fazla ilham aldığım ve etkiliyici kişiler Müslüman; bu da beni topluma yakınlaştırıyor’ diyor. İslama geçişi sırasında kendisini daha özgür hissettiğini söyleyen Susan; ‘Chat odalarında Müslüman kadınlara sorular sordum, onlar da sabırla bütün sorularımı cevapladılar’ diye sözlerine devam ediyor. Susan şu an ‘Islam Cafe’ adında bir televizyon programı yapıyor ve birçok mecrada İslamı anlatmaya devam ediyor.

Fevziye Hazal Yazan
Merve A. Tokyay

Av. Seher Tuba Çevik

Yerli ve yabancı birçok firmaya hukuk danışmanlığı yapan yazarımız Av. Seher Tuba Çevik, Aysha’da hukuk alanında yazılar yazmaktadır.

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın