Haziran ayı ile bizlere göz kırpan sergiler, vizyondakiler, sahneler ve kitaplara merhaba diyelim mi? Kültür sanat etkinlikleri olmadan kaliteli vakit geçirmiş saymayalım kendimizi. Yaz mevsimiyle birlikte sokaklara da sahnelere de vitrinlere de ayrı bir renk geldi. O halde entelektüel bir sergi düşkünüyüm diyenler öne, kitap kurtları peşine, sahneye atlamak isteyenler sırayı bozmasın ve sinemaseverler kuyruğu tamamlasın. Sonbahar’a kadar devam eden etkinlik takvimimiz tam size göre…
Sergi
JOAN MIRÓ LITOGRAFI VE GRAVÜR
Sürrealist resimleri ile tanınan 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından Katalan sanatçı Joan Miro’nun eserleri ‘Joan Mıró Lıtografı ve Gravür’ sergisi şık bir törenle UNIQ Expo’da açıldı. Her türlü estetik kaygının dışında, yirminci yüzyılda sürrealizmin en güzel örneklerini veren Miró’nun 300’ü aşkın orijinal eserinin dünyada ilk kez bir arada bulunduğu sergi; sürrealizm, çocukluğun rolü, özgürlük, renkler, sanatçının eli, sadelik ve İspanya temalarında kurgulandı. Miró’nun sulu boyalar, baskı resimler, çizimler, kolâjlar, mektuplardan oluşan litografi ve gravür ağırlıklı en büyük grafik sanatı koleksiyonu olarak nitelendirilen sergide aynı zamanda Jean-Christophe Hubert’in özel çabasıyla Miró’nun yakın arkadaşı Picasso’nun da 20 eseri bulunuyor. Miró’nun bilinmeyen yönlerini ortaya çıkaran ‘Joan Miró Litografi ve Gravür’ sergisi 10 Mayıs – 2 Aralık tarihleri arasında UNIQ Expo’da…
ESİR
Japon-Amerikalı sanatçı Mika Tajima’nın eserleri Borusan Contemporary ve New Museum işbirliği ile Perili Köşk’e taşınıyor. Küratörlüğünü Margot Norton’un üstlendiği Mika Tajima: Esir sergisi etrafımızı çevreleyen, doyuran, bedenlerimizi ve davranışımızı düzenleyen görünmez güçlerin hayatımızı nasıl etkilediğiyle ilgilenen dört farklı işi bir araya getiriyor. Mika Tajima: Esir sergisinin adı, eski ve ortaçağ bilimine göre elle tutulamayan bir maddeyi tarif ediyor. Bu maddenin, yeryüzü üzerindeki alanı kapladığına, ışık ve elektromanyetik dalgaları aktardığına inanılıyordu. Görünmez oldukları düşünülse de teknoloji ve veri de ‘esir’ gibi maddesel olan her şeye nüfuz ediyor. Maddesiz ama ölçülebilen bir mecra olan dijital bilgiyi malzeme olarak kullanan Tajima ise algı, karar ve duygularımızı şekillendiren güçle ilgili altyapıları sorguluyor. Sergide sanatçının akustik veriyi soyut kompozisyonlara dönüştürerek dokunmuş tekstil işlerinden oluşan Negatif Entropi serisi, canlı olarak Twitter akışına göre toplumun genel ruh haline tepki veren ışık yerleştirmesi Meridyen (İstanbul), duvara gömülmüş jakuzi püskürtücülerinden basınçlı hava çıkaran Güçlü Dokunuş (Manu Dextra Sinistra, Yatay) adlı çalışması ve tahmin yürüten bilgisayar algoritmalarını kullanarak değişken duman görüntüleri üreten İnsan Sentezi (İstanbul) adlı video yerleştirmesi yer alacak. Gerçekleştirdiği işleri ‘geçici’ ile ‘elle tutulamayan’ın arasındaki boşlukta yer alan Tajima’nın eserleri 19 Ağustos’a kadar Perili Köşk’te gösterimde olacak.
TARİHİN MERKEZİNE SEYAHAT: FOTOĞRAF VE OSMANLI TARİHİNİN
YENİDEN KEŞFİ (1886)
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED), Ömer M. Koç Koleksiyonu’nda yer alan, II. Abdülhamid’in 1886 yılında Söğüt civarı için verdiği keşif gezisi talimatı sonucu hazırlanmış ve Almanya şansölyesi Otto Von Bismarck’a gönderilmiş
üç cilt fotoğraf albümünü gün yüzüne çıkardı. “Tarihin Merkezine Seyahat: Fotoğraf ve Osmanlı Köklerinin Yeniden Keşfi (1886)” adlı serginin küratörlüğünü Bahattin Öztuncay, Ahmet Ersoy ve Deniz Türker’in üstlenirken tasarımını ise Yeşim Demir Pröhl yaptı. 1886 yılında II. Abdülhamid’in talimatıyla Yıldız Sarayı Kütüphanesi için bir düzineden fazla fotoğraf albümü hazırlandı. Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya’nın siyasi ilişkilerinin güçlendiği 19. yüzyıl sonunda, sultan tarafından Bismarck’a armağan edilen bu gösterişli albümlerden üçü, 2017’de Ömer M. Koç Koleksiyonu’na eklendi. Albümler, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti Bursa ile Yenişehir, İznik, Söğüt ve Bozüyük gibi erken Osmanlı yerleşim birimlerini kapsamlı olarak belgelemek amacıyla; Hoca Ali Rıza, Sururili Ahmed Emin, Ahmet Şekûr ve Mehmed Emin gibi dönemin önde gelen fotoğrafçı ve ressamlarından oluşan keşif heyetinin bölgedeki çalışmaları sonucu oluşturuldu. Paspartulanan ve altlarına özenli el yazısı ile Osmanlı Türkçesi ve Fransızca açıklamaların eklendiği fotoğraflar, yerleşim yerleri, mimari yapılar ve peyzaj hakkında detaylı bilgiler içeriyor. Keşif gezisi rotasındaki dramatik manzara, kasaba ve anıtların yanı sıra bölge sakinleri, özellikle çevrede yaşayan Türkmen yörük aşiretlerinin kaydedildiği orijinal fotoğraflar, kendilerine farklı koleksiyonlardan eşlik eden tamamlayıcı belge, görsel ve yayınlarla birlikte ilk kez bir arada Anamed Galerisi’nde sergileniyor. Aynı zamanda Fransız Gaumont Pathé arşivinden Bursa’nın bilinen ilk video görüntüleri Arçelik’in teknoloji sponsorluğu ile ziyaretçilere sunuluyor. Tarihin Merkezine Seyahat: Fotoğraf ve Osmanlı Köklerinin Yeniden Keşfi (1886) 30 Eylül 2018’e kadar ziyaret edilebilir.
Kitap
BİLİNMEYEN ALİYA
“Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Aliya beni ziyaret etti. O zaman Birleşik Arap Emirlikleri’nde doktorluk yapıyordum. Bana Bosna davasını Yugoslavya dışına çıkarma; bunun için de Avusturya’da bir derneğin ve ofisinin kurulması konusunda yaptıkları hazırlıklardan bahsetti. Bu konudaki bütün ayrıntılar üzerinde anlaştık. Görüşme şubat ayının sonundaydı. Sonra hepsi 25.02.1983 tarihinde Bosna’ya döndü. Ben de vakit kaybetmeden ofisin kurulması için gerekli her türlü malzemeyi temin etmeye ve işlemleri yapmaya başladım. Aliya ve arkadaşları döner dönmez, kendileriyle birlikte önde gelen on iki kişi 23.03.1983 tarihinde tutuklandı. 25.03.1983 tarihinde haklarında hemen hüküm verildi. Bütün dünya bu zulme seyirci kaldı. Yapabildiğim tek şey, Yugoslavya’daki Müslümanların ızdırapları hakkında bir kitap yayımlamak oldu.” sözleriyle kitabını anlatan Fatih Ali Hasaneyn, Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’e bambaşka bir pencereden bakıyor…
DÜNYAYI DEĞİŞTİREN OLAĞANÜSTÜ KADINLAR
Yapamazsın diyenlere inat hayallerini gerçekleştiren kadınlar bir kitapta toplandı, mücadeleleri bugüne ışık oldu. Bu kadınlardan, İngiliz yazar Jane Austen ilk kitabı yayınlandığında hiç kimseye kitabın yazarı olduğunu söyleyemedi. Jane’in yazdığı kitaplar öyle hüzünlü, romantik ve nefes kesiciydi ki aradan 200 yıl geçmesine rağmen hala keyifle okunuyor. Gertrude Ederle kimseyi dinlemedi, bildiği gibi yüzdü. Manş Denizi’ni erkeklerden iki saat daha hızlı yüzerek geçmiş bu kadının hikayesi sizi de yüreklendirecek. Coco Chanel, dünyada pantolon giyen ilk kadın; düşlerinizden asla vazgeçmeyin düşüncesini insana veriyor. Rosa Parks, 1955 yılının Aralık ayında evine gitmek için otobüse bindiğinde sadece “oturarak” ayaklandı. Bir anda, doğru zaman herkes için gelir. Bu kitabı bitirdiğinizde bu olağanüstü kadınlar size söyle sesleniyorlar: Radyoaktif üzerine yaptığı çalışmalarla iki defa Nobel alan Maire Curie; Sorular sor! Tarihteki ilk ve en önemli dinozor inceleyen bilim insanı Mary Anning; Yeni şeyler keşfet! Jane Austen; Kendi hikayeni anlat! Atlantik’in üzerinden tek başına uçarak geçen Amelia Earhart: Hayatı büyük bir maceraya dönüştür! Dünyanın en özel ajanı Ajan Fifi; Her şeyi incele! Kadınlara oy hakkı için mücadele eden en tutkulu eylemci Emmeline Pankhurst; Daha iyisi için çalış!
NEFS DİYETİ
Uzman Diyetisyen Simge Çıtak bir türlü çözülemeyen bir sorunun temeline iniyor. Bu kitap ile çocukluğunuzdan beri yanlış kodlanan bir ilişkiyi düzeltecek, bedeninizin kontrolünü ele alacak, yiyeceklerle sağlıklı bir ilişki kurmanın yolunu keşfedeceksiniz. Nefs Diyeti bir diyet kitabı değil; birkaç kilo verip onlarcasını almanıza neden olan diyet listelerini hayatınızdan tamamen çıkaracak bir beslenme rehberi. Kitap okuyucusunu başarısızlığın, vicdan azabının kısır döngüsünden kurtarıp yemekle sağlıklı, keyifli bir ilişki kurmaya davet ediyor. Böylece bedensel arınma programı ile bedeninizi sıfırlayacak, ruhsal arınmanın, maneviyatın gücünü keşfedeceksiniz. Nefs Diyeti okuyucuyu daha sağlıklı bir yaşam için motive ederken, aynı zamanda içsel, spritüel bir yolculuğa da çıkarıyor.
Sahne
TROYA
Efsanevi dans topluluğu Anadolu Ateşi’nden yüzyılın dans projesi Troya, Haziran ayı boyunca sizlerle buluşmaya devam ediyor. Anadolu Ateşi dans topluluğu, Troya efsanesine Aspendos Arena-Antalya’da hayat veriyor. Sanat tarihinin bu ölümsüz eserine, anayurdundan üç bin yıl sonra merhaba diyoruz. Hitit Kralı Tuthalia’dan Akhileus’a, Büyük İskender’den Roma İmparatoru Sezar’a, Pers Kralı Kserkses’den Bizans kralı Konstantinus’a, Fatih Sultan Mehmet’ten Mustafa Kemal Atatürk’e kadar çağlar aşan dünya liderlerinin düşlerini süsleyen ışıklı şehir Troya… Troya yıkıntılarından yükselen çığlık ve 3000 yıllık mistik bir düşün yeniden hayat buluşu bu gösteride canlanıyor…
JOSEPH K.
Kafka’nın “Dava”sı, yeniden görülmek üzere modern hayatın labirentlerine geri dönüyor. Joseph K, otuzuncu yaş gününü eve sipariş ettiği pizzayla kutlamak üzereyken, pizzasını getiren iki adam ona tutuklu olduğu bilgisini verirler. Joseph K’nın suçunun ne olduğuna dair hiçbir bilgisi yoktur ama kendini temize çıkarmak zorundadır. Joseph, tehdit altında olan özgürlüğüne yeniden kavuşmaya çalışırken görünmez ve mantıksız bir adalet sistemiyle savaşa girer. İngiliz yazar Tom Basden’ın kara mizah yüklü uyarlamasında, Joseph K. Franz Kafka’nın yüz yılı devirmesine rağmen zaman aşımına uğramayan Dava’sının yeniden görülmesi için modern dünyanın labirentlerine bırakılıyor. Kara mizah türündeki oyun 22 Hazirana kadar DasDas sahnesinde!
ÇİRKİN
Gerçekte kimsin? Kendine baktığında ne görüyorsun? Gördüğün şey onların gördüğüyle aynı şey mi? Olduğun kişi ile olman beklenen kişi arasında nerede duruyorsun? Başarmak için kendinden ne kadar uzağa gidebilirsin, ya dönüş yolunda kaybolursan? Marius Von Mayenburg’un kara komedisi Çirkin insan bedeninin bir nesneye dönüştüğü, güzellik kavramının sosyal bir takıntı halini aldığı ve her şeyin satılık olduğu vahşi modern dünyadan sesleniyor. Bu dünyada yolunu kaybeden bireyi absürt bir bakış açısıyla ele alan oyun, kimlik konusuna ironik ve bir o kadar seyirlik bir yorum getiriyor. “Kendini fazla ciddiye alıyorsun. Sanki bütün bunlar sadece senin başına geldi. Farklı olmayı istemekten vazgeç. Böylesi çok daha huzurlu…” Oyun tek perde olacak şekilde 15 Haziranda DasDas sanat merkezinde gösterimde olacak.
Sinema
BALKAYMAK
Yeşilçam filmlerini aratmayacak olan Balkaymak filmi, son yılların en iyi aile filmleri arasında yer almaya aday. Onur Tan’ın yazıp yönettiği ve Yusuf Karataş’ın yapımcılığını üstlendiği sımsıcak ve samimi öyküsüyle sinemaseverleri özlenen duygulara doğru yolculuğa çıkarmaya hazırlanan Balkaymak, hayatın içinden sıcak, samimi ve gerçek mutluluğu arayan insanların hikâyelerini konu alıyor. 7’den 7’e herkesin izleyebileceği film, Balkanların harika atmosferini kendine fon yapıp, küçücük boyuna kocaman bir kalp sığdıran küçük kız çocuğu Bade’nin, dünyanın en iyi balını üreten aksi dedesi ve dünyanın en iyi kaymağını yapan küskün ninesi arasında kalışının umut dolu hikâyesini anlatıyor.
HÜRKUŞ: GÖKLERDEKİ KAHRAMAN
Birinci Dünya Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na kadar görev yapan ve düşman uçağı düşüren ilk Türk pilot olan Vecihi Hürkuş’un hayatı, diğer yandan uçak tasarlama hayallerinin peşinden Vecihi’nin izini sürerek giden Mehmet ve Selin’in günümüzde geçen öyküsü beyaz perdeye aktarılıyor. Yönetmen koltuğunda Kudret Sabancı ve başrollerini Hilmi Cem İntepe, Miray Daner, Gizem Karaca ve Bora Akkaş paylaşıyor. Vecihi Hürkuş’un vatanı uğruna hayatını sayısız kez tehlikeye atan, bitmek bilmeyen uçma sevdası ve kahramanlık öykülerinin ve mücadelelerinin anlatıldığı Hürkuş: Göklerdeki Kahraman, Türkiye’de ilk kez hava muharebelerinin en uzun süre gösterildiği film olarak da dikkat çekiyor.
UNSANE (SAPLANTI)
Genç bir kadın olan Sawyer Valentini (Claire Foy) yüzleşmek istemediği geçmişinden kurtulmak ve yeni bir işe başlamak için yaşadığı şehirden taşınır. Hiç beklemediği anda isteği dışında bir akıl hastanesine kapatılır ve orada hep kaçtığı en büyük korkusuyla yüzleşmek zorunda kalır. Korkuları gerçek midir yoksa sadece bir sanrıdan mı ibaret? Ona kimse inanmadığı ve yetkililerin de yardımcı olamadığı veya olmadığı için korkularıyla doğrudan yüzleşmesi gerekir. Unsane filmi, baş döndürücü bakış açıları ve inanılmaz anlatımıyla, gerçeğin algılanması, hayatta kalma içgüdümüz ve bizi gözetmesi gereken sistemle ilgili sorular soruyor.