İşimiz, evimiz, arkadaşlıklar, dostluklar, kazandıklarımız, havanın açık kapalı olması, doğum tarihlerimiz hatta ayın hareketleri bile insan psikolojisini etkilerken yediklerimizin bizi nasıl etkilediğini hiç düşündünüz mü? Peki yediklerimizin etkilerine bakarken sadece asitliğine ya da GDO’lu olup olmamalarına mı bakıyorsunuz?
Nasıl insan sadece madde değil mana ise yiyecekleri de sadece madde olarak görmememiz gerekir. Güzel bir söz söyleyince suyun yapısının değiştiğine dair araştırmaları mutlaka okumuş, takip etmişsinizdir. Dolayısıyla yiyeceklerimizin nasıl bir hal içinde oldukları onları tüketirken helal haram durumları bizi oldukça fazla etkilemektedir. Doğru bir yaşam yolunda atılacak ilk adımı, Hz. Mevlana’nın sözlerinden öğrenelim;
“Lokmalar tohum gibidir. Fikir, düşünce ve niyetler onun mahsulüdür.” “Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helâl lokmadan doğar. Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse bil ki o lokma, şüpheli veya haramdır.”
Ayrıca bir dönem feyzden uzak kalan, yazmakta zorlanan Mevlana, içinde bulunduğu hali şu satır ile anlatmasını yiyeceklerin manevi dünyamıza etkisi açısından önemli bir nasihat olarak almalıyız; “Bu seher benden ilham kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi.”
Büyük mutasavvıf Abdülkādir Geylânî Hazretleri de helal ve haram gıdalar hakkında düşüncesini bizlere aktarmıştır; “Haram yemek kalbi öldürür. Helâl yemek ise ihya eder. Lokma var seni dünya ile, lokma var seni âhiret ile meşgul eder. Lokma var, seni Hak Teâlâ’ya rağbet ettirir.”
Tasavvuf ehli için de helal yiyecekler ve mutfak çok önemli bir yere sahiptir. Mevlevi dergahlarının ruhunun mutfakta attığını söylesek sanırım yanlış bir tabir olmaz. Çünkü dergaha girmeye talip olan bir derviş eğitimlerine mutfaktan başlar, burada pişer, sabır, şükür ve saygı eğitimi alırdı. Mevlevi ocaklarında dervişler hamlıktan olgunluğa böyle geçerlerdi. Mutfak kültürü ve yeme işi dergahlarda basit bir olay gibi değil bilakis çok kıymetli hatta ibadetlerinin tamamlayıcısı olarak görülürdü. Mevlana döneminde en çok itibar gören mesleklerin başında aşçılık gelirdi.
Mevlana, Mesnevi’deki bir çok kıssada mutfak kültüründen ve yiyeceklerden yola çıkarak anlatımlar yapmıştır. Bunlardan biri olan nohut hikayesini okuyalım; “Tencerede kaynatılan nohut sıçramaya başlar, evin hanımına niçin beni ateşlere salıyorsun; mademki satın aldın, ne diye beni bu hallere uğratıyor, baş aşağı ediyorsun diye sorar? Ev hanımı, seni istemediğimden, sevmediğimden kaynatmıyorum ki; bir tat tuz elde edesin de gıda haline gelesin, cana karışasın diye kaynatıyorum; bu sınayış seni horlamak için değil: Allah’ın rahmeti, kahrından ileridir; bu yüzden de birini sınaması, rahmetindendir. Bahçede su içer yeşerir, tazeleşirdin hani, o suyu içmen, bu ateşe düşmen içindi. Sudan, topraktan ayrıldın ama lokma oldun dirilere karıştın, gıda oldun, kuvvet oldun, düşünceler haline girdin.”
Evinizin ve ruh halinizin bereketli olması için tüm Allah dostlarının özellikle üzerinde durdukları konulardan biri olan helal gıdaları çok daha önemli bir gündeminiz haline getirmenizi diliyorum…
“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin…”
(Bakara, 168)
Şennur Öztekin