Mevlana deyince akla ilk gelen şehirdir Konya. Huzur kokan bu şehri iki güne sığdırmaya çalışsak da elbette başarılı olamadık. Yemek kültürü ayrı, sanatı ayrı bir şehir. Gelin bu Mezopotamya’yı birlikte tanıyalım.
Yüksek hızlı tren vasıtasıyla 4 buçuk saatte İstanbul-Konya seferini tamamladık. Bizi geniş ve sakin yollarıyla karşılayan bu şehirde Karatay ilçesinde konaklamayı tercih ettik. Mevlana Türbesi ve Müzesine 10 dk yürüme mesafesinde bulunan konumda oldukça rahat ulaşım sağlanabiliyor. Ömrünü Allah aşkı ile çilehanede nefsini terbiye ederek geçiren bu kıymetli zatı ziyaret etmek bizim için çok özeldi. Yalnız öyle hemen huzura çıkmak yok. Önce müzeye çevrilen çilehaneyi ve mutfağı görmek gerekir. Evliyalar ve talebeler burada 1001 gün çilehaneye kapanarak nasıl Allah ile ilahi bir bağlantı kurmuşlar idrak etmek gerekiyor.
Külliyeyi gezdikten sonra Hz. Mevlana’nın huzuruna çıkılır. Diğer evliyalar ile birlikte bir çatı altında bulunan kabristanın oldukça heybetli olduğunu söylesek yanlış olmaz. Burada akla gelen ilk soru belki de neden Şems ile yan yana defnedilmediğidir. Şems, yani Hz. Mevlana’yı geldikten sonra Allah için daha çok aşka getiren zat. O dönemde çıkan söylentilerden mi emin değiliz lakin iki rivayet üzerine ayrı düşmüştür.
Mevlana sadece yazdığı Mesnevi ile tanınsa da birçok eseri mevcuttur. O döneme ait birçok eser de yine türbenin içinde sergileniyor. Turkuaz kubbenin altında gündüz ayrı gece ayrı ışık saçan bu mekanda kandil gecesi yer bulmak oldukça zor oluyor. Halkın bu hoşgörü insanından faydalandığı apaçık ortada. Herkesi kucaklayan bir Konya halkı samimiyetle kalbinizi doyuruyor. Doyurmak demişken biraz yemek kültüründen de bahsetmek isteriz.
Lezzet Karnavalı: Etli Ekmek
Eti ve hamur işini seven Konyalılar etli ekmek konusunda master yapmış vaziyette. Eğer vaktiniz varsa günü birlik Mevlana’yı ziyaret edip etli ekmek yiyip dönebilirsiniz. Dışarıdan çılgınlık gibi görünse de 4 saatlik tren yolculuğu buna değer.
Yeme de Yanında Yat: Kuzu Tandır
Et avcıları için muhteşem bir lezzet. Damakları çatlatan tandır, biraz yağlı olsa da sade sunumu ile hazmı kolay bir ana yemek.
Tiridine Bandım
Türküye konu olan bu yemek kebabın uzun doğranması ile hazırlanıyor. Güveçte servis edilen tirit kebabı yoğurtla hafifletiliyor. İskender’e benzetilmesinin sebebi ise altına tereyağlı ekmek serilmesi. Bu yemekleri tatmadan dönmemelisiniz.
Bu kadar yemek muhabbeti yeter okurken karnımız doydu diyorsanız sizi tropikal bir geziye çıkarmak isteriz.
Kelebekler Vadisi
Kelebek biçiminde mimari edilmiş camdan bir yapı burası. İçinde envaiçeşit kelebek ve böcek bulunuyor. Doğal yaşam ortamlarını aratmamak için oldukça nemli bir havası olduğunu belirtelim. Tropikal ağaçlarla döşenmiş yollarda özgürce kanat çırpan renk cümbüşü kelebekler, bir anda omzunuza konabilir. Her biri ayrı güzellikteki bu canlıların kimisi Filipinler’den ülkelerinden kimisi çeşitli Afrika ülkelerinden getirtilmiş. Yaldızlı kozalarda kabuğunu sıyırmayı bekleyen kelebekler burada sergileniyor. Sergiden çocuklar da yetişkinler de memnun ayrılıyor tabii ki. Çıkışta sizi masmavi tüyleri ve heybetli gövdeleri ile iki adet papağan karşılıyor. Bu sevimli hayvanlar ile de fotoğraf çekilmeyi unutmayın.