30 yıl, binlerce kadın, binlerce şikayet. Şikayetler birbirinden farklı gibi dursada ortak yönleri kadın bedeninde, kadın biyolojisine fizyolojisine dair yakınmalar. Hastalanan, memnun olunmayan, şikayet edilen kadın bedenleri… Şaşılacak bir durum değil…
Antik çağdan günümüze eril zihniyetle kadın bedeninin yorumlanması. Eril dille kadınlığa çizilen sınırlar. Erkek aklının kadın için uygun gördüğü yaşam alanları. Özgürleştirdiği kadının beden ölçülerini, dudak kalınlığını, burun şeklini belirleyen güç odakları.
Ve tabii çizilen sınırlar içinde kalmaya çalışan, gösterilen hedeflere ulaşmaya çalışan kadın bedenleri, yıpranmakta,ruhlar hastalanmakta. ..
İyileşmenin birinci kuralı zihin beden bütünlüğünde varoluş programına uyumlu olmaktır. Bedenden birilerinin çıkarları doğrultusunda davranış beklenirse o beden hastalanır, davranış değişmedikçe beden iyileşmez.
Namus kavramını kadın bedeni üzerinden kurgulamak, erkeğin haz objesi olarak kadını algılamak, itaat eden kadını yüceltmek, fedakar kadını övmek, doğuran kadını bereketli addetmek, anneliği statü olarak sunmak… Kadının bedeni üzerinden politika yapmak, toplumsal normlar oluşturmak…
Veee ne yapacağı, ne olduğu, ne yapması gerektiği konusunda şaşıran kadın bedenleri kah memelerinden utanmada, kah adet sancıları çekmede, bazen erken menopoz bazen infertilite ile kendini ifade etmeye çalışmakta.
Oluşturulan sun-i kadınlık algısı ve inanç kalıpları ile daralan çemberden kadın galip çıkmalıdır. Bu şekilde, kadın sağlığına orjinal programına dönme, kendinden memnun olma halinde kavuşabilir.
Misal sunulan kalıplarda dudak, meme, popo yaptırma ihtiyacı hissetme kadın ruhunun yarasıdır. Bu yaranın ilacı saatler süren ameliyatlar değil, istenilen kalıpları elinin tersiyle tüm kalbiyle reddetme cesaretini gösterebilmektir.
Kadınlık ezberlerimizden çıkmak, cesaret kadar gayret ve kararlılıkta gerektirir. Fabrika ayarlarına dönmek güzeldir, bir o kadarda zordur ancak imkansız değildir.
Yapılacak iş bilinçli akılla, bilinçaltı ezberini bozmaya dayanır. İçsel bir yolculuk… Aklın kalbin rehberliğinde. Kadının içi güzeldir. Orada gerçek güzellik, hayat, şefkat, merhamet vardır. Kadın değerlidir. Sanal değerlere ihtiyacı yoktur.
Kendi bedenlerine bu kadar yabancı, öfkeli ve kötü hisseden pek çok kadın “erkek gibi kadın olma” gayretleriyle durumu düzeltmeye çalışmakta.
Sonuç, giderek artan doktor ziyaretleri, birbirinden farklı – birbirine benzer ancak iyileşmeye yetersiz reçeteler, ecza dolaplarına sığmayan ilaç kutuları….
Kadın kendine dönmeli, kendi değerini keşfetmeli, tüm hücreleriyle ona verilenlere şükredebilmelidir. Bu bir özgürleşme yolculuğudur. Sanal dünyanın oyunlarından, nefsin tuzaklarından özgürleşme ve gerçek şifaya doğru bir yolculuk.
Tüm kadınların hayal etmesi, çıkması gereken bir yolculuk…