Kaygının Süresi Ve Yoğunluğuna Dikkat!

Kaygı durumu, psikolojik olarak kişinin psikolojisini kötü etkileyerek davranışlarını olumsuz etkiliyor. İki haftadan fazla süren stres durumu zamanla güvensizliğe dönüşerek ciddi sonuçlara neden olabiliyor. İşte, kaygının hayatımızdaki olumsuz yönlerini hep beraber görelim…

 

KAYGI BAZI DURUMLARDA GEREKLİ VE SAĞLIKLI BİR DUYGU

Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, “Kaygı, hayatta kalmamız, hayatımızı sürdürmemiz için gerekli ve sağlıklı bir duygudur. Kaygı olumsuz beklentilere karşı oluşan bir duygu hali, olumsuz bir düşüncenin eşlik ettiği huzursuzluk ve sıkıntı veren bir histir. Bunlar gelecekle ilgili olumsuz beklentilerdir ve böylelikle kaygı aslında gelecekle ilgili bir tehdidi görmemizi, olumsuz bir durum karşısında tedbir ve önlem almamızı, gelecekle ilgili istenilen sağlıklı, iyi durumlara ulaşmamızı sağlar” dedi.

 

KAYGI DURUMU KORUYUCU BİR DUYGUYKEN HASTALIĞA DÖNÜŞEBİLİYOR

Selvinaz Çınar Parlak, “Bu gibi durumlarda da kaygı kontrol edilemez bir hale gelebiliyor. Hayatı sürdürmemizde son derece etkili ve sağlıklı olan bu duygu, gerçek riskler karşısında bizi korur. Fakat gerçekte olmadığı kadar yüksek bir risk görmenize ya da sürekli bir şekilde riskler üzerine düşünmenize neden olan, kendinizi güvende hissetmenize engel olacak, günlük akışı aksatacak şekilde yoğun bir kaygı haline dönüştüyse artık kaygı bozukluğu dediğimiz hastalıktan bahsedebiliriz” diye konuştu.

 

KAYGI, PANİK ATAKLARA NEDEN OLABİLİYOR

“Bu durumda nefesle başlayan kalp çarpıntısıyla devam eden titreme ve yüksek bedensel başka tepkilerin meydana geldiği bir tablo ortaya çıkıyor. Kişi bu kez de bedensel olarak ortaya çıkan bu tablo karşısında şaşkınlık yaşadığı ve kontrol edemediği için kaygı hali daha da yoğunlaşıyor. Bu durumlara panik atak diyoruz. Herkes hayatta bir kez belli durumlar karşısında panik atak geçirebilir. Fakat bu artık sık tekrar ediliyorsa, beklenti anksiyetesi çerçevesinde kişi olağan günlük hayatını sürdürüyorken ‘yine mi panik atak geçireceğim’, ‘acaba şimdi olacak mı’ diye bulunduğu yere odaklanamıyorsa, kaygısını yönetmekte güçlük çekiyorsa birey artık panik bozukluğu dediğimiz ve kaygı bozuklukları ile devam eden tıbbi bir hastalık hali içerisindedir” dedi.

 

HUZURSUZLUK VE KAYGI BERABER YÖNETİLEMİYORSA DİKKAT!

Selvinaz Çınar Parlak, “Ancak güvende hissedersek gerçekçi değerlendirmeler yapabiliriz. Bu temel güven duygusu oluşmadığı zaman kişi stres ile birlikte güvensizlik hissinin yoğunlaştığı anlarda bu sürecin içinden çıkamıyor ve kaygı bozukluğu başlayabiliyor. Özellikle iki haftadan uzun süren ve gündelik hayatı etkileyen bir kaygı hali söz konusuysa bunun artık tıbbi bir bozukluk olduğunu kabul etmek gerekiyor. Aynı zamanda panik atakların şiddeti ve sıklığı gündelik hayatı sürdürmeye engelleyecek düzeydeyse, kişi zihninde sürekli sorular, vesveseler, huzursuzluk ve kaygı hali içindeyse kaygısını yönetemiyorsa kaygı bozukluğu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Burada da tıbbi bir yardım almak gerekiyor. Kendi kendini sakinleştiremediğinde, günlük hayatını olağan bir şekilde sürdüremediğinde mutlaka psikiyatri uzmanına başvurup destek almalıdır.”

 

KAYGI, HASTALIĞA DÖNÜŞTÜĞÜNDE UZMANA BAŞVURUN

“Fakat kendi kendilerine bu kaygılarını yönetmelerini ve tekrar geri dönüp iyi ve güvende hissetmelerini bekleriz. Bunun karşısında kişi kendi kendine kaygısını yönetemiyorsa ve bu kaygıyla baş edemez hale geliyorsa o artık bir hastalık halini almıştır. Bu noktada beyinde bir takım biyolojik  ve kimyasal değişiklikler de söz konusudur. Beyindeki biyolojik değişikliklere bağlı olarak artık kişinin kaygısını kontrol etmesi de elinde değildir. Bir hastalık halini aldığında kişi kaygısını kontrol edemez, kendisini sakinleştiremez. Bu gibi durumlarda hem kişinin kendisinin kaygısını sakinleştirmeyi beklemesi hem yakınlarının telkin, öğüt ve tavsiyeleri ile bu durumun üstesinden gelmeyi beklemesi yanlıştır. Artık burada tıbbi bir hastalık söz konusudur, biyolojik bir bozulma da söz konusudur ve dolayısıyla hastalığın tedavisi için uzmanı olan bir psikiyatri uzmanı ile görüşmesi gerekir” dedi.

 

İLAÇ VE PSİKOTERAPİ İLE TEDAVİ MÜMKÜN

Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, “Öncelikle beyinde olan biyolojik değişikliklerin tespit edilmesi ve buna bağlı olarak farmakolojik yani bir ilaç ile bu hastalığın tedavi edilmesi gerekir. Panik bozukluk ve kaygı bozuklukları, ilaç tedavileri ve bunların yanı sıra kaygıya yol açan düşünce süreçlerindeki bozulmaların da farkındalık kazandırılması ve iyileştirilmesi için psikoterapilerle tedavi edilmektedir. İlaç tedavisi ve psikoterapiler çoğunlukla kaygı bozukluklarının tedavisinde etkili yöntemlerdir” diye konuştu.

İrem U.

Aysha Dergi Yazı İşleri Müdürü olan İrem Uluerciyes, moda, güzellik, stil, güncel konularda yazılar yazıp, alanında uzman isimlerle röportajlar gerçekleştirmektedir.

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın

seo