Geleneksel sanatlar, en değerli mirasımız olan kültürümüzün en kıymetli öğesidir. Hat sanatı da geleneksel sanatlarımızın baş tacıdır.
Hattat Gürkan Pehlivan deri sektöründe stilistlik-modelistlik yaparken, çocukluğundan beri içinde olan hat sevdasını hiç kaybetmemiş. 25 yaşlarındayken hat sanatının en iyi ustalarının Türkiye’de yetiştiğini hatta dünya çapında en büyük ustaların Türk olduğunu öğrenince yılların özlemine dur diyememiş. Hattat Fuad Başar’a talebe olarak sanat yolculuğuna başlamış. Pehlivan, Aysha’ya bize hem hat sanatını anlattı, hem de birçok sanatçıya ilham kaynağı olacak sanat yolculuğunu, tasarımlarını ve başarılarını paylaştı.
Hat sanatı nedir, bize kısaca açıklayabilir misiniz?
Hat; kelime manasıyla çizgi demektir. İnsanın konuşma dünyasını yazıya dökme halidir. Ama İslam sanatları içerisinde hat sanatı deyince üzerine birçok anlamlar yüklenmiştir. Hat sanatı; Allah’tan gelen en güzel hitabın, insan eliyle en güzel şekilde yazılma çabasıdır.
Bize bu yolu açan Hz Ali’dir. Onun yazdıkları bize aksetmiş, yazı ile ilgili öğütleri ışığında 1400 yıldır bu yolda olanlar, en güzel yazıyı yazma çabasında olmuşlardır.
Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yaymak amacıyla yazılan yazının sanat haline gelmesi nasıl gelişti?
Hz. Ali ile başlayan Küfi yazı tarzının ardından 500’den fazla yazı çeşidi doğmuş, akım haline gelmiş. En son olarak da Aklam-ı Sitte denilen 6 çeşit yazı benimsenmiş ve bunları kullanarak Kur’an-ı Kerim’i güzel yazma sanatı olarak yönlenmiş. Daha sonraları mimariye uygulanmaya başlanıp levhalaşınca sanatsal boyutu daha ortaya çıkmış. İlk örnekleri El-Hamra sarayındadır. 19. yy’dan sonra evlere biraz daha girmiş sanatsal bir koleksiyon haline gelmiş.
Klasik bir sanata yeni yorumlar katmak kolay olmasa gerek.
Ben her yüzyılda yeni bir yorum yapıldığını düşünüyorum aslında. Bu yorumların çoğu yumuşak geçişler halindeydi, uçurum yoktu. Harf İnkılabı ile gelen 100 yıllık bir boşluktan sonra şu anda yapılan yeni bir hareket uçurum etkisi yaratıyor. Her yüzyılın kendi sanatı var. İnsanın ruh dünyası değiştikçe yenilikler hep olacaktır.
Tasarım yapılırken sanatta yozlaşma veya aslını kaybetme tehlikesi için ne söylersiniz?
En başta ehil hocalardan eğitim almak lazım. Usta-çırak ilişkisi içinde öğrenci ders alırken sadece sanatı öğrenmeyecek ki; bu işin ahlakını, düsturunu, tasavvufi yönünü de öğrenecekler. Böylece yozlaşma olmayacaktır.
Siz bu sanata hobi niyetiyle mi başladınız? Meslek sahibi olduğunuz halde hattatlığı meslek edinmeniz nasıl oldu?
Ben hobi diye başlamayı çok da uygun bulmuyorum aslında. Bu niyetle başlamak da sakınca yok tabi ki ama hobi diye başlanınca işi hafife alıyorsunuz. Hocaların verdiği ciddi bir emek var o yüzden de ciddi şekilde ilgilenmek gerekiyor. Sonuç alınır veya alınmaz önemli değil. Bizim işimiz hedefe varmak değil, yolda olmak. Bu sebeple ben işi hafife hiç almadım. Kısa süre içinde de Fuad Hoca atölyesinin anahtarını verip hem öğrenirken öğretmemi de isteyince mesleğim haline döndü.
İmzanız için Mahfi ismini kullanmanızın sebebi nedir?
Fuad Hocam icazet günü gelip eserlerimin altına imza atma yetkisi verme zamanı geldiğinde bana eskiler gibi mahlas kullanmamı tavsiye etmiş ve Mahfi (gizlenmiş) mahlasını uygun görmüştür.
Dünyadaki 2 büyük müzayede şirketinden biri olan Sotheby’s Müzayede evinde Van Gogh’dan Picasso’ya bir çok kıymetli sanatçının ve eserlerinin sergilendiği mekanda sergilenen ve alıcı bulan ilk “ İslam Eserlerinden” biri sizin. Bu sanatımızın yurt dışına açılması anlamında ki başarıyı bizimle paylaşır mısınız?
Yurt dışına açılmak isteğim vardı. Sotheby’s yetkilileriyle görüşünce bizden bir koleksiyon istediler. Yaklaşık 600 eserin içinden benimde içinde olduğum 3 kişinin eserini seçtiler. Biz 3 arkadaş müzayedeye gittik. İlk defa Türkiye’den yurt dışındaki bir müzayedeye katılınmış oldu. Eserlerimiz ilgi gördü ve satıldı. Böyle olunca Sotheby’s, İslami eserlere daha sıcak bakmaya başladı. İngiltere basınında da ilgi gördü. İkinci bir müzayede için bu sefer biz davet aldık. Yine koleksiyon arasından benim eserim seçildi. O eserim de sergilendi ve satıldı. Biz bir kapı açmış olduk. Burada asıl konu bizden herhangi bir sanatçının yurt dışında bir müzayede de eserini sergileyebilir olması. Bu yolun açılması bir başarıdır.
Hat sanatının yurt dışına açılması konusunda devletimizin desteği de çok kıymetli değil mi?
Evet, özellikle Cumhurbaşkanımızın şahsi çabasını çok değerli buluyorum. Müslüman olmayan devlet başkanlarına bile hat tablo hediye edecek kadar bu sanata değer verdiğini belirtti. Ayrıca her sene Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülleri’nde geleneksel sanatlarla ilgilenen bir ustamıza ödül vermesi de bunun bir göstergesi.
Belediyelerin meslek edindirme kursları sayesinde de bu sanatlarla halkın tanışması, hocalarla bir araya gelmesi sağlanmış oldu.
Son olarak hat sanatının tasavvufi yönünden ve ilgilenen kişilere ne gibi faydaları olduğundan bahseder misiniz?
Tasavvuf nasıl takvaya erebilmek ümidiyle imandan ihsana bir gönül yolculuğu ise; hat sanatı da sanatçının, insanı kamile ulaşma serüveninin bir ayağıdır. Cenab-ı Allah’ın ilk yarattığı eşya kalemdir. Allah kaleme yaz dediğinde o da “Neyi yazayım?”demiş. Yüce Allah da “Rahmetim gazabımı geçti yaz” diye buyurmuştur. Buna vakıf olan hat sanatçısı da en güzelden gelen bu hitabı en güzel bir biçimde yazma gayretine koyularak hem nefsini terbiye etmiş olur hem de yüce İlahi’nin övgüsüne mazhar olmayı diler.
Büyük üstadların dediği gibi ‘’ Yazı, hafızanın yükünü hafifletir; güzel yazı bunu daha da azaltır, gözü ve zihni erken yorulmaktan korur, fikrin olgunlaşmasına yarar, sözü düzenler, ifadeyi kuvvetlendirir, dili dizginler; düşünmeye zaman, düzeltmeye imkan verir. Kalemin her çekilişinde kağıt üzerinde dönen harfle sanki başka bir aleme geçilir. O anda adeta herşey dönmektedir. Tarifi imkansız bir huzur yaşanır. Mürekkeple birlikte ruhundan da birşeyler kağıda akar…”