Koronavirüs salgını her gün yeni vaka ve ölüm sayılarıyla bizi panik ve endişeye sürüklüyor. Böylelikle bilinçli davranarak evlerimizden mecbur kalmadıkça çıkmamaya devam ediyoruz. Sinirbilimci Uzman Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı Tuğçe Duman, korona salgInı sürecinde sevdiklerimizle duygusal temasta bulunmamız gerektiğini ve böylelikle panik ve endişemizin de giderek azalacağını belirtiyor.
İnsanların evlerinde bulundukları zamanda kendilerine zaman ayırmaları gerektiğini; okumayı erteledikleri kitapları okumalarını, filmlere, dizilere zaman ayırdıkları taktirde daha mutlu ve enerjik olacaklarını da ekliyor.
İnsan hayatını her geçen gün daha fazla tehtit eden ve bizleri kaygı içine sokarak endişe ve korku oluşturan bir virus bu. Dünyanın sonu gelmiş gibi hemen hemen her dakika sosyal medyada korona virüsüyle ilgili birçok iddia ve haber dolaşıyor. Haberler ise insanların süreçle ilgili kaygılarının günden güne artmasına sebep oluyor. Herkes herkesten ve her şeyden şüphelenir duruma geldi. İnsanlar artık topluluk içinde hapşırmaktan, öksürmekten de korkar oldu. Virüsün kendisinden ziyade ‘korkusu’ ciddi boyutlara ulaştı. Korona virüs salgını ortaya çıkmadan önce sağlığımızın ve sağlığımız için gerekli olan hijyenin bu denli ehemmiyetini bilemiyorduk belki de. Sadece sağlığımızın da değil, yaşamımızın, özgürlüğümüzün, diğerlerini korumak için gösterdiğimiz anlayışın, özverinin ve fedakarlığın kıymetini de. İnsanlar sosyal medya aracılığı ile ‘salgın bitene kadar evinde kal Türkiyem’ çağrısına destek vererek korona virüs ile mücadele etmeye devam ediyor.
Evde bulunmamız sağlığımız açısından kesinlikle daha yararlı bu süreçte. Okul, çalışma hayatı oldukça streslidir. Her sabah işe ya da okula gitmek için uyandığınızda bazen yatağınızdan ayrılmak zor gelmez mi? Kiminiz derslerden kiminiz de yoğun iş temponuzdan dolayı sevdiklerinize vakit ayıramamaktan şikâyet etmez misiniz? Peki kendimiz? Kendimizle olan ilişkimiz? Hep birilerini mutlu etmek için uğraştığımız ama kendimizi mutlu etme konusunda yetersiz kaldığımız bizler? Daha da çoğaltabiliriz bunları… Bu durum karşısında göstermiş olduğumuz abartılmış tepkiler, kişinin kendisinde kaygı oluştururken aynı zamanda onu yaşama bağlayan varoluşunu anlamlandıran neden de olabilmektedir. Bizler yaşamı bir bütün olarak algıladığımızda hayatımızdaki sorunların çözümünde daha etkin bir katılım sağlarız. Etkin katılım da beraberinde sorumluluk almayı getirmesinin yanı sıra mutlu olmamızı ve yaşamın daha zengin algılanmasını sağlar. Şunu bilmek gerekir, insan çevresiyle etkileşim içerisindedir. Sürekli olarak başkalarını etkilediği gibi kendisi de başkaları tarafından olumlu ya da olumsuz etkilenir. Olumlu anlamda birbirimizi etkilemeye çalışarak, zihninizde sürekli olumsuz senaryoları üretmekten uzaklaşabilir, kendinize ve sevdiklerinize vakit ayırabilir, birbirinizi anlayabilir, iletişim kurarken empatiyle yaklaşabilirsiniz. Birlikte bulunduğunuz süreçte kaygılarınızı ve korkularınızı dile getirebilirsiniz. Kendinize bireysel olarak vakit ayırabilir, okumayı ertelediğiniz kitaplarınızı okuyabilir ya da izlemeyi ertelediğiniz dizi ya da filmlerinizi izleyebilirsiniz. Her gün eve geldiğinizde yoğunluğunuzdan dolayı ihmal ettiğiniz aile üyelerinizle daha kaliteli zaman geçirebilirsiniz. Yani yaşadığımız bu süreci kriz ortamına dönüştürmek yerine fırsata çevirebilirsiniz. Şu an fırsatınız varken değerlendirmeye ne dersiniz?
Tuğçe Duman sözlerini şöyle tamamladı: “Önce kendi sağlığımızı düşünerek, bu konuda bilinçlenerek çevremize yardımcı olabiliriz. Bilim insanları, uzman sağlık personelleri bu konuda hepimiz için gece gündüz çalışıyorlar. Bize düşen de birbirimizi kaygılandırmak yerine korona virüsle mücadelede tedbirlerimizi alalım, uyulması gereken kurallara uyalım ve fiziksel değil duygusal temasta kalalım.”