Köklü bir geçmişe sahip olan Bursa, Osmanlı’nın ilk başkenti olup birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Medeniyetler beşiği Bursa’nın buram buram tarih kokan sokakları bizleri yıllar öncesine götürüyor. Gelin o sokaklara, içinde barındığı kültürel miraslara beraber bakalım..
İki günlük Bursa gezimize Bursa’nın Çekirge mevkiinde bulunan Karagöz Hacivat Müzesi ile başladık. Türk gölge oyunlarının temsilcisi Karagöz ve Hacivat’ı yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak için Bursa Belediyesi, Çekirge’de bulunan trafo binasını müzeye dönüştürmüş. Binanın dışını Karagöz ve Hacivat motifleriyle öyle güzel süslemişler ki önceden trafo binası olduğunu anlamak zor.
Ücretsiz girişi olan müze iki odadan oluşuyor. İçerisinde Karagöz ve Hacivat oyunundaki kuklalar, kuklaların isimleri ve biyografilerden oluşan panolar bulunuyor. Karagöz Hacivat oyununun gösterimlerinin yanı sıra yeni karagöz ustaları yetiştirmek adına kurs da veriyorlar.
İkinci durağımız ise Muradiye Külliyesi oldu. Bursa’nın kalabalığından sıyrılıp manevi bir atmosfere adım attığımız Muradiye Külliyesi, cami, külliye, medrese, hamam, darüşşifa ve türbeden oluşuyor. Sultan II. Murad tarafından 1425-1426 yılları arasında yaptırılan külliyede 12 türbe yer alıyor ve hanedana mensup 40 kişinin mezarı bulunuyor.
Asırlık medeniyetin izlerini taşıyan külliyede türbelerin duvarlarındaki çiniler oldukça dikkat çekiciydi.
Diğer bir dikkat çeken, külliyenin bahçesindeki Osmanlı dönemi mezar taşlarının başlıklarıydı. Başlıkların formları, üzerindeki desenler ve bazı işaretler, mezar sahibinin kimliği, sosyal statüsü ile ilgili bilgiler veriyor. Alanda üst düzey devlet adamları, devlet memurları, katipleri, yeniçerileri ve çeşitli esnaf gruplarını temsil eden pek çok mezar başlığı sergileniyor.
Muradiye Külliyesi’nden çıkıp tekrar kalabalıklara karıştığımız Bursa’da, Tophane Saat Kulesi’ne ulaşmak için saltanat kapısından geçtik. Bursa Saltanat Kapısı bir diğer adıyla Hisar Kapısı, ilk kurucuları olan Britinyalılar tarafından yapılmış. Surlardaki ilk onarımı Orhan Bey yaptırmış. Saltanat kapısından geçtikten sonra sol tarafımızda kalan Tophane Saat Kulesi’ne doğru yürümeye başladık. Tophane Parkı içinde bulunan saat kulesi, 1905 yılında yapılmış. Panoramik Bursa manzarasının görünmesi dolayısıyla, bir süre yangın kulesi olarak da kullanılmış.
Yerli ve yabancı turistler tarafından çok rağbet gören tophane saat kulesinin bahçesinde Orhangazi ve Osmangazi türbeleri bulunuyor.
Tophane’den seyredilen panoramik Bursa manzarasını arkamızda bırakarak Bursa’nın kalbinin attığı Koza Han’a doğru yol aldık. İpekler diyarı Koza Han, Ulu Camii ve Orhan Camii arasında yer alıyor. Bursa’nın tarihi dokusunu en iyi görebileceğimiz yerlerden biri olan Koza Han, II. Bayezid tarafından 1490 yılında yaptırılmış. Koza Han, uzun süre boyunca devletin ticaretle ilgili görevlilerinin ticaret işlerini yürütmek üzere yerleştiği bir han olarak önemini korumuş.
Geniş, dikdörtgen bir avlunun çevresinde iki katlı olan handa ipek eşarplar, şallar, kravatlar, hediyeli eşyalar, çeyizlik ürünler ve daha birçok tekstil ürünü satılıyor. Hanın orta kısmında bulunan küçük mescit ve şadırvanın etrafında ise kafe ve restoranlar yer alıyor.
Koza Han’dan ayrılmadan önce közde kahvelerimizi içerek yorgunluğumuzu attık ve Cumalıkızık’tan önceki son durağımız olan Ulu Cami’yi ziyarete gittik.
Ve Şehzadeler şehrinde son durağımız Bursa’nın en önemli ve en görkemli tarihi yapılarından biri olan Ulu Camii idi. Evliya Çelebi’nin ifadesi ile Bursa’nın ayasofya’sı.. Ulu Camii, Osmanlı Devleti’nin dördüncü hükümdarı Yıldırım Bayezıd tarafından mimar Ali Neccar’a 1396-1399 yılları arasında yaptırılmış.
Rivayete göre Sultan, Niğbolu Zaferi öncesi savaşı kazanmak için Allah’a yalvarmış ve 20 cami yaptırmayı adamış. Zaferden sonra damadı Emir Sultan’ın önerisi ile 20 cami yerine 20 kubbeli tek bir camii yaptırmaya karar vermiş.
Her bir köşesine Osmanlı ruhunun ve zarafetinin işlendiği Ulu Cami’de en çok dikkatimi çeken camii içerisinde şadırvan olmasıydı. Biraz araştırdığım da hakkında bazı rivayetler olduğunu öğrendim.
Birinci rivayete göre: Yıldırım Bayezıd Bursa’da Ulu Camii’yi yapmaya karar verdiğinde tam ortasına isabet eden mahalde yaşlı bir kadının evi vardı ve satın alınamamıştı. Çünkü kadın bir türlü satmıyordu. Daha sonra inşaat tamamlanınca birkaç yıl yaşlı kadının evi caminin ortasında kaldı. Sonra yaşlı kadın ölünce ev mirasçılarından satın alındı. Fakat vaktiyle kadınını rızası olmadığı için padişah o kısmın ibadet yeri olmasını arzu etmeyip şadırvan yapmayı tercih etti.
İkinci rivayete göre ise: İhtiyar kadın o gece rüyasında mahşer meydanını görür. Kalabalıkta korkunç bir azap endişesi vardır. O arada bir dalgalanma olur. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın yanına koşarlar. Şefaate kavuşan kavuşana. Kadıncağız da niyetlenir, ama bırakın yürümeyi, kıpırdamaya mecali yoktur. Ayakları vücudunu taşıyamaz, ıstırapla yerleri tırmalar. Elinden kaçan büyük fırsat ciğerini dağlar. Feryat figan ağlamaya başlar. İşte tam o sırada Emir Sultan’ı görür: “Herkes cennete gitti. Ben bir başıma kaldım burada!” der. Mübarek o gönül ferahlatan tatlı sesiyle sorar: “Kurtulmak istiyor musun?” Kadın nefes nefese cevap verir: “Hiç istemez miyim?” Emir Sultan cevap verir: “Öyleyse Sultanımızı üzme!”
Ertesi gün kadın ayağı ile gelir, evini verir. Üstelik önüne konulan ücreti bağışlar camiye.
Ve Bursa’daki en son durağımız Kınalı Kar dizisiyle adını duyuran Cumalıkızık…
Osmanlı’ların Bursa’da ilk yerleşim bölgelerinden biri olan Cumalıkızık, 180’i halen kullanılan, bazılarında ise koruma ve restorasyon çalışmalarının yapıldığı toplam 270 ev ile Osmanlı dönem mimari dokusunu günümüze taşımakta. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Cumalıkızık, yerli ve yabancı turistlerin özellikle de fotoğrafçıların gözdesi haline geldi.
Uludağ’ın eteklerine kurulmuş daracık sokakları, taş evleri ile eski Osmanlı ruhunu iliklerimize kadar hissettiğimiz köyün girişinde tezgahlarını kurmuş ürettiklerini satan yöre insanları karşılıyor bizleri. Cumalıkızık’ın köy kahvaltısı meşhur olduğu için neredeyse her evden; “Yöresel köy kahvaltımıza bekleriz” sesleri yükseliyor. Cumalıkızık’ta çoğu ev restoran olarak hizmet veriyor.
Cumalıkızık Köyü’nde bulunan Kınalı Kar Konağı’nda konakladık. Ama bu lokasyonda konaklamaya hiç gerek yok. Çünkü Cumalıkızık çok küçük bir yerleşim yeri ve akşam 7’den sonra köyde hayat duruyor. Çoğu ev kullanıma açık değil, genelde köylüler civar köylerden gelip tezgah açıp geçimlerini sağlıyorlar.
Hafta sonu şehrin gürültüsünden uzaklaşmak için güzel bir alternatif olan Cumalıkızık, İstanbul’a yaklaşık 3 saat uzaklıkta. Bu şirin köye gelmek isteyenler Bursa merkezden kalkan minibüslere binebilir. Resmi tatil ve bayramlarda inanılmaz kalabalık oluyor bunu bilerek gitmenizi tavsiye ederim. Bölgeyi gezmek, alışverişinizi yapmak için yarım gün ayırmanız yeterli olacaktır.