Bu dünya biliriz ki hep aynı hızda hareket eder ve dönüşünü tamamlar. Bizim algılarımızsa değişkendir. Dünya dönüyor. Her gün yeni bir karar, yasa ya da söylemle yönetimler ve eğilimler de değişiyor.
Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik…
Belirli bir süre etkin olan toplumsal beğeni, bir şeye karşı gösterilen aşırı düşkünlük…
Geçici olarak yeniliğe ve toplumsal beğeniye uygun olan…
TDK, moda kelimesini böyle tanımlıyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar, “Moda sandığımız birçok şeylerin hayatın kendi bünyesinden geldiği anlaşılır.” diyor.
Dünya dönüp zaman akarken ihtiyaçlarımız değişiyor. Önceliklerimiz farklılaşıyor.
Ve kabul edip etmemenin çok ötesinde, hepimiz istesek de istemesek de modaya uygun hareket ediyoruz. Sadece giyim kuşamdan bahsetmiyorum. Yiyeceklerimiz, evlerimiz, gittiğimiz yerler, kullandığımız kelimeler, yönetim biçimleri, çatışmalar, çocuklarımıza koyduğumuz isimler, izlediğimiz filmler, rahatsız olduklarımız, protesto ettiklerimiz…
Anahtar soru… Ne, ne kadar satıyor?
Satın almayı herhangi bir nesnenin belirlenen fiyatını ödeyerek sahip olmak manasında kullanmıyorum. Bahsettiğim şey sunulanı kabul etmek, yakıştırmak, yakın bulmak… Ve işin sonunda ‘o şey’e mecbur kalmak.
Peki moda dünyasında ne satıyor: Aktivizm.
Aktivist bir duruş sergilemenin modadaki tezahürü bugüne kadar yazılı t-shirtler, defilelerde çalan şarkılar, showların yapıldığı mekanlar, feminizmle özdeşleşmiş renkler kullanmaktan ibaretken ne oldu da protest olmanın yeni “ilham verici” nesnelerinin başında başörtüsü ve başörtülü kadın geldi?
Geçtiğimiz aylarda gerçekleşen Amerikan başkanlık seçimleri çağımız için ciddi bir eşik sayılabilir mi şimdiden söylemek güç ama yeni Başkan’ın Müslüman karşıtı görüşleri, söylemleri ve dahası uygulamaya geçirdiği kararları Müslüman’ları aktivist ve demokratların merceğine kaydırdı.
21 Ocak’ta dünya çapında yapılan Women’s March’da dikkat çeken bir pankart vardı. Amerikan bayrağını başörtüsü olarak kullanmış bir kadının fotoğrafı…
Anniesa Hasibuan’ın New York Moda Haftasındaki tamamı tesettürlü kıyafetlerden oluşan defilesi bu kez çok daha fazla dikkat çekti.
Ve Milan Moda Haftasında inanılmaz bir şey oldu. IMG Model ajansına yenice kayıt olan Halima Aden moda devlerinin podyumlarında tesettürlü şekilde yer aldı. CR Fashion Book’un kapağını süsledi.
Gucci, Delpozo, Burberry gibi markaların runway’lerinde tam tesettürlü olmasa da başı kapanmış modeller yürüdü.
Nike başörtülü sporcular için başörtüsü tasarladı.
Gigi Hadid Vogue Arabia için kapandı.
Başörtülü blogger’lar sokak modası fotoğrafçılarının ve dolayısıyla dergilerin sayfalarında yer buldu.
Rafinery 29 yönünü hijabi blogger’lara çevirdi.
Ya da bir süredir gördüğü şeyi göstermek zorunda kaldı.
Anahtar kelimeyi buldum mu?
Görmek ya da göstermek zorunda kalmak.
Şimdi artık ben açık fikirliyim, eşitlikçiyim, ırkçı, ayırımcı ya da islamofobik değilim demenin yeni yolu başörtülü kadınların yaşadığını, hakları olduğunu fark etmek değil kabul etmek değil görmezden gelmemek değil; tüm bunları hepten yapmaya zorunlu olmaktan geçiyor.
İster misiniz bir sonraki Emmy’yi Yuna’ya versinler? Ya da Ibtijah Muhammed’i CNN’e spor yorumcusu yapsınlar? Ama en efsanesi Hollywood’lu bir aktristin Müslüman olup kapanması olurdu. Oyumu Angelina Jolie’den yana kullanıyorum. Daha neler göreceğiz bilmiyorum ama özetle başörtüsünü kullanma sırası ‘ecnebi’lere geçmiş durumda.
Kısacası, yine gündemdeyiz. Zaten hiç oradan düştük mü ki?