Kadın olmanın en büyük mucizesi içimizde bir can var etmektir, ailenin toplumun iyi olması da biz kadınların ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı olması ve sağlıklı kalmasına bağlıdır. Vücutlarımız yeryüzünün enerjisini yükselterek içimize akıttığından dişil enerji; var eden, toplayan, birleştiren gücümüzdür. Kadın; hayatını daha iyi bir seviyeye getirdiğinde, bundan bütün aile yararlanır, çünkü kadın merkezdir ve hayata berraklık ve farkındalık getirendir. Gelin bu yazımda dünyamıza yeni doğmuş bebeğinizle ilk anların öneminden söz edelim. Bir farkındalık oluşturalım sevgili okuyucularımız…
Yeni doğmuş bebeğiniz ve sizde tıbbi bir sorun olmadığı sürece onu hemen göğsünüze koymalısınız; ten temasını hissetmek, yeni dünyaya doğuvermiş bebeğiniz ve sizin için çok önemlidir. Mutluluk ve sevgi hormonlarının en yüksek olduğu bu zaman, aranızda güçlü bağın oluşmasını sağlayan çok etkili bir faktördür. Yeni bebekler vücut ısılarını koruyamazlar; annenin göğsü bebeğin sıcaklığını korumak için mükemmel bir yerdir ve orada sesinizi duyabilir, tanıdık bir yerde olmak ona güven sağlar. Göğsünüzden süt kokusunu alabilir, göğüslerinize yakın olması onu emmeye teşvik eder, kendi emme refleksi ve içgüdüsü ile diğer memeli yavrularda olduğu şekilde, memenize emmek üzere atak yapar. Doğru şekilde memeyi kavrar ve iyi bir emzirme başlangıcı yapmanız mümkün olur. Göğüs ucu yaralanmalarının en baş nedenlerinden biri de; bebeklerin meme ucunu doğru şekilde kavrayamamaları sonucunda gelişmektedir.
En önemlisi, bir evrenden diğerine yumuşak bir geçiş yapmasına ve doğum şokunu kolayca atlatmasına yardımcı olur. Bu sürenin limitsiz olması da her anne ve bebeğin hakkıdır. Onu sizin koynunuzdan muayene, tıbbi işlemler, banyo amacıyla uzaklaştırılması, ( Gerekli olmadığı sadece prosedür gereği yapıldığında) bebeğinizin güven duygusunu, sizi tanıma sürecini bozabilir ve çok önemli ilk beslenmelerini engelleyebilir. Yanı sıra bağlanma sürecine zarar vererek bebeğin gereksiz bir stres yaşamasına yol açar. Ama günümüzde insanların çoğu, bebeklere doğumun hemen ardından banyo verilmesi gerektiğini düşünmektedir. Oysa ki bebeğinizin doğum sonrası ilk saat veya da tüm gün boyunca yıkanmadan kalmasının tıbbi bir sakıncası yoktur, tam aksine pek çok faydası vardır. Bebeğin ilk banyosunun ne zaman yapılacağına siz karar verebilir ve sizin katılımınız da sağlanarak “ilk banyosu” verilebilir. Bir banyo için anneden uzağa alınan bebek, kendi vücut ısısını korumak için daha çok enerji harcayacaktır. Banyodan sonra da ısı lambası altında konularak vücut ısılarının artırılması gerekli olur. Bir annenin göğsü bebeğin sadece doğru ısıda kalmasına yardımcı olacak kadar ısıtmak veya soğutmak yeteneğine sahiptir. Bu doğal karışımın içine bir banyo eklemek, sadece bebeğin kendi vücut ısısını korumak için zorlanmasına yol açar. Annesinden ayrılmış olmak bebek için yeni doğduğu dünyanın stresine ek bir katmandır. Sizin için de öyle… Bebeğiniz banyo için sizden alındığında, bu sizi rahatsız eder, üzülürsünüz. Bebeğiniz ise bu ayrılışa tepki olarak stres hormonları artar, kalp hızı ve kan basıncı yükselir; daha hızlı nefes alır ve heyecanlanır. Bu stresli duruma yanıt ise geçici olarak onun kan şekerini düşürebilir. Yanı sıra steril amniyotik sıvı içinden hiç mikropla tanışmamış ve steril (Steril demek: hastalık yapan ve yapmayan mikropların olmaması anlamına gelir) olarak doğan bebeğin cildinin koruyucu bakteri florası olmadığından, doğduğu mikroplu dünyadan korunması için hiç değilse 24 saat yıkanmadan kalması, cilt Ph’ının oluşmasını hızlandıracaktır.
Peki ya sezaryen ile doğum gerçekleşmişse sonrasında neler olur?
Sezaryen sonrası anne bir yandan iyileşmeye çalışırken diğer yandan da bebeğini besleme çabası içindedir. Sezaryen sonrası anne odasına geldiğinde yan yatma pozisyonunda, yanına bir yastık koyarak ve bebek hemşiresinin yardımı ile gecikmeden bebeğini emzirmeye başlayabilir. Böylece bebeğin ağırlığını vücudunda hissetmeden rahatça emzirebilir. Babanın ve bebeğin bakımına yardımcı olacak kişilerin, hastanede anneye emzirmede nasıl destek olacağını öğrenmesi ve eve dönüldüğü zaman gerekli desteği verebilmesi önemlidir.
Ağrı varsa, doktorun reçete ettiği ağrı kesiciden kullanabilir; bu ilaçlar genelde güvenlidir ve süte az miktarda geçer. Ağrı, süt üretimini ve süt akış refleksini engeller.
Operasyon sonrası bir komplikasyon gelişmiş ve bebeğinizi emziremiyorsanız, yardımcı kişiler (Baba veya hemşire olabilir) bebeğe mama verebilir ama biberon kullanmadan kaşık, kadeh veya enjektör ile beslenmeyi gerçekleştirmeliler. Böylece bebek emme karışıklığı yaşamaz ve biberona alışmaz. Annenin göğüsleri mutlaka pompalanmalı, çıkan kolostrum veya süt aynı yöntemlerle bebeğe verilmelidir.
Operasyon sonrasında bebeğinizle aynı odada kalmayı tercih edin ancak bebeğin bakımı için mutlaka yanınızda refakat eden bir kişi olmalıdır.
En önemlisi de sabırlı olmanızdır; emzirmeyi rahatça yapabilmeniz, bebeğin emmesinin olgunlaşması uzun sürebilir. Yardım almak ve azimli olmak operasyon sonrasında bebeğinizle iletişimi kuvvetlendirmek için gereklidir. Bebeğinize harcayabileceğiniz enerjinin bir kısmını da kendinizi iyileştirmek için harcayabilirsiniz.
Eğer pramatüre bir bebeğiniz olmuşsa…
Anne sütü çok önemlidir. Prematüre doğum yapan bir annenin sütünde bebeğinin ihtiyacı olan protein ve kalorinin yüksek olması ve onun hayatta kalmasını sağlayacak, sağlığını artıracak bileşenlerin ihtiyacına göre sürekli değişmesi sebebiyle anne sütü prematüre bebeğin ilacıdır. Emzirmek, hastanede bakım gören prematüre bebeklerin ise tıbbi bakımının da önemli bir parçasıdır. Maalesef çoğu prematüre yoğun bakım ünitelerinde, bebek biberonu kabul edene kadar emzirmeye müsaade edilmemektedir. Ancak yeni araştırmalar prematüre bebeklerin, anne memesini emmede biberondan daha başarılı olduklarını göstermektedir. Araştırmacılar emzirilen prematürelerin, emerken ve yutarken biberonla beslenmeye göre daha az enerji harcadıklarını tespit etmişler ve biberonla beslenen prematüre bebeklere göre daha iyi geliştiklerini; nefes alışın durması durumuna da daha az rastlandığını görmüşlerdir.
Anne olmaya hazırlanırken doğacak bebeğinizi hemen emzirmeye başlayarak, doyduktan sonra da özenle, en şık ve ona konfor sağlayacağını düşündüğünüz beşiğinde veya yatağında mışıl mışıl uyuyacağını, gece de belli bir saatten sonra tüm geceyi uyuyarak geçireceğinizi düşünerek en güzel odayı bebeğiniz için tasarlayıp hazırlarsınız. Ama doğum sonrası tüm hayal ettiğiniz şeyler, bebek odası şıklığı ikinci planda kalır; çoğunlukla bebekler kendi uyuyacakları yeri kendileri seçerler. Bu, ya sizin koynunuz ya da size yakın olan yatağınızın yanındaki beşik veya küçük yataktır. Çok az sayıda bebek, doğduğunda kendi odasında ve uzun uyku düzenine sahiptir. İşte sizinle bebeğiniz arasındaki bağı güçlendiren ve her ikinizi de mutlu kılan bu yakın uyuma, bebeğin ayrılık kaygısı duymaması, sizin de onun nefes, ses ve kokusunu duyacak mesafede olmasından alacağınız huzur ve rahatlık ilk aylar için gereklidir. Yoksa “Bebek illa bebek odasında olacak veya da illa yanınızda olacak.” diye bir kural yoktur. Bu seçimi ilk aylarda genellikle anneler, yeni doğmuş bebeğini kendi yanında tutmayı tercih edecek şekilde düzenlemektedirler.