Azerilerde düğün, özellikle kadınlar için çok önemli. Evlenene kadar bir süs eşyası gibi el bebek, gül bebek büyütülen genç kızın hayatının dönüm noktası.
Sadece kadınlar için değil aslında aileler için de oldukça önemli bir yerde duruyor düğünler. Davet edinilen bir düğüne iştirak etmemek ömür boyu sürecek küslüklere bile sebep olabiliyor. Sembolik yükü oldukça ağır ve günlerce gecelerce süren düğünlerden, Azeri düğünleri…
Qız Qapısı, Şah Qapısı (Kız Kapısı, Şah Kapısı )
Kız ve oğlan birbirlerini beğendikten sonra ailelerin olaylara geri dönülemez iştiraki gerçekleşiyor. Kız görmeye gidiliyor, arada mutlaka da bir ara bulucu da oluyor. Her iki taraf da istek ve sorularını birbirlerine ara bulucu vasıtasıyla bildiriyorlar. Hatta kız görmeye de önce ara bulucular gidiyor. Bu sırada da esaslı bir malumat toplama evresi atlatılıyor. Bu merhalelerin ardından oğlan evi, kız evini ziyaret ediyor; yalnız kız görme mutlaka sabahları yapılıyor ki müstakbel gelin uykudan uyanır uyanmaz görülsün.
Kız görme genellikle habersizce yapılıyor. Evlilik, düğün, kız ya da oğlandan kesinlikle bahsedilmeden, sanki iki dost aile bir araya gelip havadan sudan sohbet ediyor gibi bir buluşma gerçekleşiyor. Sohbet arasında kızdan bir bardak su getirmesini rica ediyorlar ki kızın boyun posunu görsünler. Genç kızın -burada kızcağız oluyor- mutfak işlerinden anlayıp anlamadığı, gözlerinin ve kulaklarının ne derece iyi olduğunu anlamaya yönelik küçük testler de yapılıyor. Kız görmenin sonuna doğru, erkek tarafı müsbet fikirler edindiyse ayrılırken; ’Allah size güzel bir yerden kapı açsın.’ diye dua ediyorlar. Bu görüşmenin ardından oğlan evindeki istişareden sonra, olumlu bir cevaba mütakabil bir aracı tayin edilip kız tarafına haber gönderiliyor. Seçilen elçinin halk arasında itibarlı bir kişi olması da önemli. Bu elçilik görevinin de elbet kuralları var… Ziyaret mutlaka gündüz saatlerinde gerçekleşmeli, elçiye ikram edilen çayı kız tarafı rıza göstermedikçe içilmemeli. Elçi; ’Kız ağacı, koz ağacı, her gelen bir taş atar.’ deyip maksadını belli ettikten sonra, kız tarafı buna karşılık; ’Kız kapısı, şah kapısı!’ deyip istaşare ettikten sonra onlara haber vereceklerini söylüyorlar. Kızın fikri sorulduğunda ise mutlaka susması bekleniyor.
Subaydım Soltandım, Nişanlandım Xan Oldum (Bekardım Sultandım, Nişanlandım Han Oldum)
Kız görme ve elçilik de bittiğine göre; her iki taraf ortaklaşa bir gün belirleyip, nişan için kız tarafının evinde buluşuyorlar. Bohçalar hazırlanıyor; takılar, kozmetik, tatlılar ve meyveler… Bir bohça içinde de çerez ve kuru meyve takdim ediliyor. Azerbaycan halkı için Nevruz Bayramı oldukça önemli. Nişan da Nevruz arifesindeyse kız evine özel olarak semeni yani yaşam otu getiriliyor. Bohçalara kesinlikle ayakkabı koyulmuyor, çünkü ayakkabının darlığı simgelediğine inanılıyor. Getirilen kıyafetler de genellikle kırmızı oluyor ve asla siyah bir şey getirilmiyor. Nişan için yapılan tüm masrafları erkek tarafı üstleniyor, nişanda yenilecek yemeğin dahi malzemelerinin erkek tarafı karşılıyor; soğan hariç! Çünkü soğanın acılığının bu güzel günün neşesini kaçıracağına inanılıyor.
Baht Aynası
Nişan töreninin ardından, oğlan tarafı kız evine baht aynası denen bir ayna getiriyor. Bu ayna, düğünde kırmızı kurdelelerle süslenmiş vaziyette gelinin yanında kız kardeşi ya da yengesi tarafından taşınıyor. Aynanın kenarlarına zaman zamansa mum yakılıyor ve gelinin aynaya baktığında gelecek parlak günleri görmesi ümit ediliyor. Düğün gecesi bu aynaya aynı anda yan yana bakılması ise; gelin ve damadın hem o anda hem de gelecekte her daim birlikte oluşlarını ve kavuşmalarını simgeliyor. İnanışa göre düğün günü kırılan ayna ayrılık getirir, bu yüzden ayna düğün boyunca gözbebeği gibi korunuyor.
Bitmeyen Bohçalar
Nişana gelirken getirilen bohçalar, Azeri düğünü için bir hayli yetersiz kalıyor denebilir. Sayısız bohça, nişanlılık süresi boyunca geline hediye edilmek üzere hazırlanıyor. Bayram, düğün, bahar, nevruz, kına, Hızır… Mesela nişanlılığı boyunca herhangi bir düğüne katılan geline, kayınvalide tarafından bir bohça sunuluyor. Bohça düğün esnasında kayınvalide tarafından gelinin önüne getirildiğinde de gelinin dans etmesi bekleniyor. Kayınvalide de geline eşlik ediyor. Bohçalar 12 rengi geçmeyecek şekilde renkli kurdelelerle süsleniyor ancak asla düğüm atılmıyor.
İki Düğün Arasında Bayram Olursa…
Nişanlılık ve düğün arasına bayram giriyorsa oğlan evi yine hediyelerle dolu bohçalar hazırlıyor. Kurban Bayramı’nda kınalı bir koç kesiliyor, Nevruz’da ise tatlılar, yaşam otlarıyla süsleniyor. Bazı bölgelerdeyse bohçaya ucunda altın bir yüzük olan balık da konuluyor.
Gelin Düğünü
Düğün saat 11:00’da zurna sesiyle başlıyor. Gençler erkenden yardım etmeye başlıyorlar, aralarında güreşiyor ve dans ediyorlar. Önceleri üç gün süren kız düğününe sadece kadınlar katılırmış, fakat bugün bu düğün karışık yapılıyor. Çocuklar damadın koltuğunu kapmaya gayret ediyorlar, damadın yerine oturabilen kişi ise damattan harçlık alır. Düğünde gelin ve damadın karşılıklı dans etmesi, evliliklerinin bolluk ve bereket içinde geçeceğine dair bir inanç taşıyor.
Örgüye Veda
Evlenene kadar saçlarını asla kestirmeyen Azeri kızları, gelinlik giydikten sonra bir merasimle saçlarını kestiriyorlar. Besmele çekerek saçları kesilen gelinlerin sembolik de olsa ağlamaları bekleniyor. Bekârken uzun saçlarını sürekli ören kızlar, tabir-i caizse gelin olduktan sonra saçlarını farklı modellemeye de hak kazanıyorlar.
Gelin Alma
Azerbaycan milli şarkıları eşliğinde erkek tarafı, kız evine geliyor. Şarkılar söylenip maniler okunuyor. … Al almağa gelmişik/ Şal almağa gelmişik/ Oğlanın adamıyık / Aparmağa gelmişik… Bunların arasında en meşhur olanlarından birisi. Gelin evinin kapısı kapalı oluyor, damadın babası son bir kez daha kızı istedikten sonra başında duvağı, belinde kırmızı kurdelesiyle gelin dışarı çıkıyor. Gelinin gittiği ev aydınlık ve sıcak olsun diye ateş yakılıyor ve gelin ateşin üstünden atlıyor. Gelinin arkasından gittiği yer sağlam olsun diye taş atılıyor, aydınlık olsun diye de su dökülüyor.
Kendi evinin kapısına geldiğindiyse kucağına bir erkek çocuğu alıyor gelin; bir erkek çocuk sahibi olmayı umarak kurban kesiliyor, kanı gelinin alnına ve gelinliğine sürülüyor. Gelinin başından bozuk para, buğday ve şeker dökülüyor.
Erkek Düğünü
Kız düğününden yaklaşık bir hafta sonra erkek düğünü gerçekleşiyor. Düğün yine sabah saatlerinde başlıyor. Damadın ağabeyi gelinin beline kırmızı kurdele bağlıyor ancak bunu yaparken iki başarısız(!) deneme yapması gerekecektir. Kurdele ancak üçüncü seferde bağlanabiliyor. Misafirlerle sırasıyla görüşen gelin, en son anne ve babasıyla görüşüp hayır dua alıyor. Bu düğünde de genellikle erkek tarafı çalıp oynuyor. Küçük çocuklar gelinin ayakkabısını kapmaya çalışıyorlar ve ayakkabıyı elde eden çocuklara harçlık veriliyor. Düğün başlarken gelin herhangi bir yere oturmuyor, oturabilmesi için kayınpederin gelip geline bir takı hediye etmesi bekleniyor.
Buna boy görümlüğü deniyor ve uzun düğün başlıyor…