Uzak Doğu sadece ismi dolayısıyla değil, kültürüyle de bize oldukça uzak bir yer. Etkileyici, gizemli, sakin fakat kalabalık… Çekik gözlü, kısa boylu bu insanlar dünyanın öbür ucunda medeniyetin en eski kültürlerinden birine sahip. Bize o kadar uzaklar ki; ne dinleri benziyor ne de hayatları. Aslında dediğim şey şu: Mesafe burası için fiziki olmaktan çok öte…
Kimler Evleniyor?
Kore’de evliliği sadece iki genç arasında basit bir birleşme olarak düşünürseniz; bir hataya düşmüş olduğunuzu belirtelim. Evlilik demek, her şeyden önce ailelerin bir araya gelmesi demek. Evlilikle kurulacak olan aile iki kişilik çekirdek aile değil, iki ayrı ailenin oluşturacağı kocaman bir topluluk aslında. Bu yüzden de evlilik kararı alınırken ciddi değerlendirmelere tâbi olunuyor. Öyle ki bu iş için profosyenel çöpçatanlar var. Düğünün kendisi ise bir Korelinin hayatı için başlı başına en büyük ‘event.’
Karar Vermek Kolay Değil
Profesyonel çöpçatanlar aday önerilerinde bulunuyor bulunmasına ama karar aşamasında maddi durum, aile bağları, eğitim, güzellik vesairenin ötesinde başka durumlar da var. Aileler beğendikleri adayların kendilerine uygun olup olmadıklarını falcılara soruyor. Buradan Doğu’ya, Orta Asya’dan sonra herhangi bir ülkeye gittiğinizde, büyü ve falın ne kadar önemli bir yerde durduğunu gördüğünüzde sakın şaşırmayın. Uzak Doğu’da birçok kişi hayatlarında önemli önemsiz her kararlarında büyücülere danışıyorlar aslında. Hastalıkları, ölümleri, evlilikleri, doğumları Allah inancına sahip olanlar bile büyüye bağlayabiliyorlar.
Gelin – Damat
Bugün pek yaygın olmasa da eskiden gelinlerin damatlardan yaşça büyük olmaları tercih edilirdi. Evlilik yaşı ise oldukça küçüktü, ergenliklerine giren gençlerin evlenmesi ilginç ya da trajedi değil, olağandı. Uzak Doğu’da bugün değişse de anaerkil izler görmek mümkün. Öyle ki düğünden üç gün önce kız evine gelen damat adayı burada üç gün kalıyor. Ve bu esnada düğün öncesi küçük seremoniler yapılıyordu.
Sembol Deyip Geçmeyin
Uzak Doğu inançlarının çoğunda ying-yang oldukça önemli bir yerde duruyor. Karanlık ve aydınlık mükemmelliği ifade ediyorsa, düğün de elbette gün kararırken tam da gün ve gecenin, aydınlık ve karanlığın ortasında gerçekleşiyor.
Düğünde ahşaptan renkli iki vahşi kaz sembolü baş köşede duruyor. Neden mi kaz? Çünkü vahşi kazlar ömürleri boyunca tek bir eşe sadık kalıyorlar. Vahşi kazlar hiyerarşiye ve düzene oldukça riayet ediyorlar. Ki Kore, toplumunun yaşayışına bakıldığında kazların bu özelliğiyle ilişki kurmamak mümkün değil.
Gelin ve damadın düğün esnasında oturdukları masanın altında ise, kırmızı ve mavi kumaşlara sarılmış bir tavuk ve horoz duruyor. Sabahları öten horoz taze ve yeni başlangıçları sembolize ederken, tavuk ve horozun yanyana durması da evlenen çiftin bolca çocuk sahibi olmaları arzusuna gönderme yapıyor.
Bohçasız Düğün Olur Mu Hiç?
Düğüne günler kala, damadın yakın arkadaşları tarafından kız evine ‘ham’ adında bir sandık, bir nevi bohça götürülüyor. Sandığın içinde çeşitli hediyelerin yanında siyah ipeğe sarılmış evlilik teklifi mektubu bulunuyor. Bu mektup gelin için oldukça önemli. Sonsuza kadar birlikte olacaklarına dair temennilerle mektup da sonsuza kadar saklanıyor. Hatta kadın vefat ettiğinde bu mektupla birlikte defnediliyor.
Damat Ters – Yüz
Damadın ve gelinin erkek akrabaları, arkadaşları damadı baş aşağı gelecek şekilde havada tutuyorlar. Ve bu sırada çeşitli sorular soruyorlar. Bu testi geçmek önemli, zira damadın bilgeliği, testin sonunda ortaya çıkıyor.
Düğün Günü
Düğünler genellikle gelinin evinde yapılıyor. Bir ata binen damat, yanında yakınlarıyla aheste aheste eve doğru gidiyor. Bu sırada geleneksel Kore şarkıları söyleniyor, kızlar ve erkekler karşılıklı dans ediyor. Grubun lideri ahşaptan yapılmış bir horoz taşıyor. Evin önüne geldiklerinde horoz, gelinin annesine takdim ediliyor ve düğün başlıyor. Birbirlerini ilk kez gören gelin ve damat, renkli ve sembollerle yüklü masalarına geçiyorlar. Önce damat masanın doğusuna, sonra gelin batısına oturuyor. Düğün esnasında gelin ve damadın duygularını belli edecek şekilde davranmaları çok da uygun görünmüyor. Masada karşılıklı outran çiftin elleri ve ayakları yıkanıyor.
Gelin ve Damat Selamlaşır
Gelin ve damadın kıyafetleri çok fazla hareket kolaylığı sağlamıyorlar. Bu yüzden ikisinin de yanında onlara yardımcı olan bir ya da iki kişi duruyor. Elleri yıkanan çift şimdi birbirleriyle selamlaşmalı. Önce gelin iki kez öne doğru eğiliyor, karşılığında damat geline doğru bir kez eğiliyor. Sıra yine gelinde, aynı şeyi tekrar ediyorlar. Bu birkaç kez daha tekrarlanıyor ama her defasında yere biraz daha yakınlaşılıyor. En sonunda gelin ve damat dizlerinin üstüne çökerek birbirlerine bakıyorlar, böylece selamlaşma nihayet sona eriyor. Yanyana gelen gelin – damat davetlilere dönüyor ve üç kez eğilerek selam veriyorlar: Biri aileleri için, biri misafirler, biri de ataları için.
Düğün aile büyüklerine selamlar ve hediyelerle devam ediyor. Düğünün sonundaysa odalarına geçen çifti tuhaf bir sürpriz bekliyor. Zira gelinin arkadaşları çifti gözetlemek için pirinç hammaddeli perdelerde delikler açıyorlar. Neyse ki bu gelenek bugün yok denecek kadar azalmış.
Kore düğünlerine genellikle yakın çevreler davet ediliyor. Sembollerle yüklü bu düğünü bir bakışta anlamak ve anlamlandırmak ise güç bir o kadar da karmaşık. İstatistiklere göre Kore’de boşanma çok az, öyle ki 1970’lere kadar neredeyse boşanma hiç gözükmemiş. Buradan bakınca çok da eğlenceli gözükmüyor ama kıyafetler, renkler hele ki o selamlaşmalar kesinlikle büyük bir saygıyı hak ediyor. Ne de olsa saygı Koreliler için es geçilemeyecek kadar mühim bir kavram.