Bazen dünya tarihinde inanılmaz başarılı işlere imza atmış kadınları, bazen kendi kişisel tarihlerinde büyük adımlar atabilmiş kadınları, bazen kahraman kadınları, kimi zamansa kimseden bir farkı olmayan, içimizden olanları yazıyorum.
Bu kez biri ölüme atılmış biri ölüme atlamış iki kadından bahsedeceğim: Farkhunda Melikzade ve Farinaz Xosrawani…
Farinaz…
Farinaz, 26 yaşındaydı. İran’ın Mahabad kentinde Tara adlı otelde çalışarak geçimini sağlıyordu. Otel patronu, 4 yıldızlı otelinin yıldızını bir tane daha yükseltmek için bazı devlet görevlileriyle iş birliği yapmak istedi. Fakat bunun karşılığında Farinaz ile görevlilerden birini bir araya getirmesi istendi.
Otel sahibi, genç kızı ve adamı -burada belki de kim olduğunun hiçbir önemi olmayan- bir odaya kilitledi. Farinaz başına gelecekleri anlamıştı. Camı açtı. Oda, otelin 4. katındaydı. Önünde iki seçenek vardı; ya her şeyi kabul edip hayatı boyunca belki de hiç iyileşmeyecek bir yaraya sahip olmak ya da kaçmak. Ama ölüme ama değil… Cama çıktı, alt kata inmeye çalışırken yere düştü. Kaçmıştı, ölüme atlamıştı. O anları kafamda bile canlandırmaya çalışırken acı çekiyorum ve eminim ki Farinaz’ın yaşadığı korku ve acının yakınına bile yaklaşamıyorum.
Dünyanın her yerinde belki de her an yaşanması mümkün hatta yaşanıyor olan tecavüz vakalarından biri daha ölümle sonuçlanmıştı. Ölümünün ardından Kürt halkı için bir sembol haline geldi; halk sokaklara indi. Olayın yaşandığı otel ateşe verildi ve Farinaz, direnişin sembolü haline geldi. Evet, o, dünyanın en onurlu direnişlerinden birini gerçekleştirdi. İnsan bazen savunduğu şeye o kadar bağlanır ki nedenleri ve amaçları unutur; araçlaşır. Tek bir cümleyle… Farinaz’ın hatırasının birilerine araç olmamasını diliyorum.
Farkhunda…
Afganistanlı Farkhunda, 27 yaşında genç bir kadındı. İlahiyat eğitimini bitirmiş, yeni yeni hocalığa da başlamıştı. Çocukluğundan beri gerçek bir Müslüman olma hayali kurardı. Ve kendisini ülkesinin, İslam dünyasının yanlış ya da batıl inanışlarından soyutlamıştı.
Kabil’de sürekli gittiği bir türbe vardı; türbenin önünde dert dinleyen, derde derman olacağına inanılan muskalar yazan ‘hoca’ adamlar. Bir gün dayanamadı ve yaptıkları şeyin İslam’a aykırı olduğunu, insanları kandırmaktan başka bir işe yaramadığını söyledi. O sırada aklından geçen tek şey doğruları söylemekti. Muska yazan adam bir anda Farkhunda’nın Kur’an yaktığını söyleyerek bağırmaya başladı. Kadın kendini korumaya, çaresizce inandırmaya çabaladı ama sesini duyan olmadı; kulaklar tıkalıydı çünkü. Bir anda etraf kalabalıklaştı. Farkhunda’ya sopalarla, tekmelerle, hakaretlerle saldırmaya başladılar. Başörtüsünü çıkardılar, yerlerde sürüklediler. Daha yazamadığım, boğazımı düğüm düğüm eden şeyler yaptılar. Farkhunda yüzü tanınmaz halde hayata veda etti. Hatta bazıları utanmadan, arlanmadan tüm bu olanları kamera kaydı altına aldı ve internette yayınladı.
O iki kadının alamadığı nefesleri alırken gözlerim doluyor, hınçlanıyorum, düşünüyorum. Ya orada olsaydım? Bu kadınları duyduktan sonra kendimize sormamız gereken soru da bu. Ya orada Farkhunda ve Farinaz’ın yanında olsaydım, onları koruyabilir miydim?
Farkhunda isminin ne anlama geldiğine baktım; sözlükteki karşılığı mesut, saadetli, mutlu demekti. Farinaz ise kutlu güzellik anlamına geliyordu. Dilerim yaşadığınız kısa ömrünüz de isimleriniz gibi geçmiştir. Ve ahiretiniz de her daim huzurlu geçer…
Bütün bunlar başka bir coğrafyada yaşanmış olsaydı, dünya gündemini sarsmakla kalmayıp günlerce ve gecelerce adını duymamız ve anmamız, sosyal medya hesaplarımızda acımızı paylaşıp katilleri kınamamız kaçınılmaz olacaktı. Ama biz bu isimleri duymadık bile. Okuduk ve “Hay Allah!” dedik belki sadece. “Kader” de demiş olabiliriz… Ama onlar benim kadınlarım. Onlar benim kahramanlarım. Onlar benim şehitlerim.
Dünyanın bir yerlerinde onlar için bir şey yapamayacağınızı bilseler de bizden umutla bir şeyler bekleyen binlerce, milyonlarca mazlum var. Dua edelim. Ve çok şükür ki Allah var, hem mazlumlar için hem de zalimler için…
Not: Farkhunda’ya saldıranlar ve saldırı sırasında onu korumayan polisler hakkında dava açıldı. Bazısı idam, bazısı hapis cezası aldı.