Yaşama Yolculuk

Hepimiz yumurta ve sperm hücrelerinin birleşip 46  kromozomlu tek bir hücre haline geldikten sonra, 9 ay gibi bir süre içinde gören, duyan, hisseden, nefes alan bir insana dönüşmekteyiz.

Yaşama Yolculuk

Bu dönüşüm milyonlarca yıldır kusursuz bir plana göre gerçekleşmekte ve bu kusursuzluk sürekli tekrarlanmaktadır. Öyle ki bu iki hücre; sperm ve yumurta tek başına hiçbir fonksiyon göremezken, aşkla birleştiklerinde biz ve bizim çocuklarımız hayat  bulmakta.

Bir kız çocuğunun yumurtaları, anne rahmindeyken yumurtalıklarına yerleştirilir. Buluğ çağındaki kız çocuğunun yumurtalıklarında 400 bin civarı yumurta hücresi bulunup, doğurganlık yaşı bitene kadar giderek azalacaktır. Yumurtalıkları çalışmaya başladığında her ay bir yumurta hücresi, olgunlaşarak yumurtalıklardan atılıp fallop tüpünün içine  alınır. 200 mikron çapındaki (milimetrenin beşte biri) yumurta hücresi, bir insana ait tüm karakterlerin belirlendiği DNA programının tam yarısına sahiptir. Her ay yumurtalıklardan atılan yumurta hücresi; ev sahibi gibi, misafir olarak gelecek ve bir daha hiç ayrılmayacak olan spermi fallop tüpünde (kanalda) beklemektedir. Aşk ve sevgiyle rahim ağzına bırakılan milyonlarca sperm 15-20 cm’lik maratona başlarlar. Kendi boylarına göre çok uzun olan bu mesafeyi aşıp gayelerine ulaşmak için büyük çaba gösterirler. Bu arada onların bu çabasını destekleyip sevgililerine ulaşmasını sağlayacak tüm kolaylıklar kadın vücudunda yaratılmıştır. Bu yolculuk sırasında milyonlarca sperm içinden sadece bir tanesinin yoluna su serpilecek ve hayat mucizesini ortaya çıkarma ödülü ona verilecektir.

Canlılıklarını 24 saat koruyabilen milyonlarca spermden büyük bir kısmı bu önemli maratonda yolda kalıp, ölüp, dökülürler. Gayretlerini son kertesine kadar kullanan yüzlerce spermin içinden mutlu sona hangisinin erişeceği henüz belli değil. Yumurta hücresi fezada yol alan bir gezegen gibi ve içine girmek çok zor. Spermler kuyruklarını  burgu gibi hızlı bir şekilde çırparak baş kısımlarıyla yumurtaya vururlar ve yumurtanın saatin ters istikametinde dönmelerini sağlarlar.

Spermlerden biri salgıladığı enzimlerle ve güçlü kafa vuruşlarıyla yumurtaların koruyucu zarlarını delerek içine girer. Sperm başını sokar sokmaz mucizevî bir şekilde yumurtanın bütün kapıları kapanır ve artık başka bir spermin içeri girmesi mümkün değildir. Sperm yumurtaya erişinceye kadar en az 20.000 kez kuyruk çırpıyor, böylece dönen bir matkap gibi baş kısmı da dönüyor… Kuyruğun bu hareketi için gerekli enerji yaratılırken boyun kısmına enerji santralleri olarak yerleştiriliyor.

Spermler anne vücuduna bırakıldıklarında yumurta hücresine olan uzaklıkları 15-20 cm kadardır. Bu uzaklık kendi büyüklüklerinin yaklaşık 3000 katı. Spermlerin kendi boylarına oranla düşünüldüğünde ciddi bir desteğe ihtiyaçları olduğu anlaşılabilir.

ERKEK VE KADININ ÜREME SİSTEMİNDEKİ UYUM BİR YARADILIŞ MUCİZESİ

Nitekim anne vücudunda yumurtlama döneminde olur da bir misafir gelirse diye hazırlıklar başlar. Bu hazırlıkların çoğu spermin yumurtaya olan yolculuğunu kolaylaştırıp yumurtaya ulaşmasını ve yeni bir canın beden bulması içindir. Örneğin rahim içinde çeşitli kasılma ve dalgalanmalar meydana gelir. Rahim ve fallop tüpünde her zamankinden farklı yönde gerçekleşen bu hareketlilik, spermin yumurtaya gidişini kolaylaştırır. Bu kasılmalara neden olan ‘’prostaglandin’’ maddesi, erkek bedeninden gelen spermle birlikte hareket eden sıvının içinde bulunur. Başka bir bedenden gelmesine rağmen bu madde anne rahminin yapısını bilir ve onu etkileyerek beraberinde getirdiği spermin ilerlemesini kolaylaştırır. Döllenmenin gerçekleşmesi için anne bedeninde meydana gelen değişiklikler bununla kalmaz. Bu dönemde kanallar genişler. Östrojen hormonlarının etkisiyle mukus (rahim salgısı) artar. Mukus içindeki sodyum klorünün çok zenginleşmesi gerektiğini bilirmişçesine kendini hazırlar, elastikleşir ve saydam hale gelir. Bu değişimlerin sonucunda mukusta birbirleriyle uzun aralıklı düz bir yapı ortaya çıkar. Mukusun bu yapısı spermin kuyruk hareketleriyle bu aralıklardan kolayca geçmesini sağlayacak bir şekle dönüşür. Bu dönüşümün, spermlerin rahat hareket etmesinin yanı sıra çok önemli bir etkisi de sadece normal yapıdaki spermlerin geçmesine izin vererek depo ve filtre görevi yapmış olmasıdır.

Görüldüğü gibi yumurtlama dönemi kadın üreme sistemindeki her hareket, spermi yumurtaya ulaştırmak amaçlı olmaktadır. Spermin yumurtaya ulaşıp döllenme gerçekleştikten sonra mukus sıvısı tam tersi işlem yapmaya başlar, koyulaşır ve saydamlığı kalmaz; bu da spermlerin içeriye girmesine engel olur. Şimdiye kadar anlatılan tüm işlemler bütün kadınlarda aynı sırayla ve aynı muhteşemlikle gerçekleşmektedir. Bu uyumu ve erkekle kadın bedeninin işbirliği ile çalıştığını düşündüğümüzde karşımıza çok açık plan ve tasarım çıkmaktadır. Sperm, anne vücudu için tasarlanmış; annenin üreme organların da spermi karşılamak üzere düzenlenmiştir. Bu uyumda en ufak bir eksiklik olsa örneğin spermin hareket etmesini sağlayan kuyruğu bulunmasa veya sperm anne vücudundaki asidik ortamı dengeleyecek sıvıdan yoksun olsa, üreme gerçekleşmeyecektir. Bu da açıkça göstermektedir ki erkek ve kadın üreme sistemleri arasındaki büyük uyum, en baştan belirlenmiş, programlanmış bir yaradılış mucizesidir.

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın