Yunus Emre’ye sormuşlar:
‘‘Sen bu dünyaya niye geldin?’’
Cevabı bir ilahi ile vermiş:
‘‘Gece gündüz Hakk’ı zikretsin dilim (diye).’’
Zikretmek; anmak manasında. Aynı bağlamda bir davranış biçimi de. Yani bir yaşam programı; hedefleri ile…
Bu ömrün yol haritası Hakk’a dayalı bir eylem üzerine kurulmuş. Kendimizi O’nun kaderine teslim etmek. Aslında doğrusu O’nun hizmetinde bulunmak. O’nun hoşlandığı işleri -dikkat- ‘‘meslek’’ edinmek!
Burada dil ile kastedilen, gönüldür. Dil, kalp demek çünkü…
Ne demekte Yunus: ‘‘Ben her an zikr-i daim ile Allah’ın (benden) istediklerini, bir başka deyişle, hakkı, haklıyı savunmak için canla, başla, yürekten aşkla uğraşmaktayım.’’
İşte, değerli Aysha okuyucuları, bu ‘‘Hızırlık’’ mesleğidir!
Allah insanı (halifem diye) yaratmışsa, kişiden beklenen ‘‘hızırlığı’’ (para kazanmak/maişet derdinin ötesinde) bir meslek, ya da hayat biçimi haline getirmesidir.
Dünyada iki tür insan var. Manevi genetiği itibariyle ifade ediyorum: Hınzırlar! Ve Hızırlar.
Siz hangi takımdansınız?
Hz. Hızır vardır. Menkıbeleri ile Anadolu’da gezer, durur.
Kimi hayatında Hz. Hızır’ı görmüştür. Kimi de onun adeta ‘‘Godot’yu bekler’’ gibi yolunu gözlemektedir. Gelip, kendisini biçareliğinden kurtarsın ümidiyle.
Önemli olan bu ‘‘kurtarılış’’ öykülerinden gereken mesajı almaktır.
‘‘Sağol, azizim, Hızır gibi yetiştin… Allah senden razı olsun;’’ Cümlesinin mazhar-ı kamili (yani muhatabı) olmak lazımdır.
Hınzırlar çok. Hızırlar az. Haydi, ne bekliyoruz, biz de Allahın dertli kullarına yapabiliyorsak, Hızırlıkta bulunalım.
Derdi ile dertlenelim. Derdine ortak olalım. Düzeltmeye, onarmaya çalışalım.
Tasavvuf diye sizlerle buluştuğumuz günden beri anlatabildiğimiz işte budur, Hızırlık mesleği…
Ne diyor Hz. Mevlana, Mesnevi’sinde:
‘‘Hızır’ın eli Hakk’ın emrindeydi. Zira Allah, ‘‘Allah’ın eli, onların elleri üstündedir’’ dedi.’’
Onlar, Allah dostları, velilerdir.
Dervişlik, yan gelip yatmak değildir. Hizmete koşmaktır.
Malum, Hz. Musa bile, peygamber olduğu halde Hz. Hızır’ı aramış, bu bilimi/ilmi/mesleği öğrenmek için. Bu meslek kafayla (akılla) değil, kalple öğrenilir. Aşkla öğretilir.
Ne güzel söylüyor Hz. Mevlana, Divan-ı Kebir’inde:
‘‘Duymuşsundur, gemi zorlu zalimin elinden kurtulsun diye Hızır gemiyi delmişti.
Senin vaktinin Hızır’ı da aşktır; sufi bu delme, bu kırma yüzünden arı duru bir hale gelir, tortuya benzeyen şeylerse dibe çöker.’’
Bu beyitlerin açılması ‘‘yer’’ ister, bir başka sefer anlatırız, inşallah. Ama, unutmayın.
‘‘Vaktinizin Hızır’ı Aşk’tır.’’
Hep hatırlayın, emi…