Moda severler için yılın en heyecanlı dönemlerinden biri olan New York Moda Haftası geçtiğimiz Cuma tamamlandı. 9 gün süren moda haftasında renkli ve çarpıcı şovlar birbirini kovaladı. Anna Wintour; “ Enerji ve fikir dolu” olarak yorumluyor defileleri. “Özgünlük, gençlik, neşe, cesaret, korkusuzluk ve optimizm hissettim.” diye de ekliyor. Coşkunun yüksek olduğu New York Moda Haftası’nda renkler, desenler ve kot kumaşlar podyumda geniş yer tutarken, sokakta ise şortlu, etekli, pantolonlu kısacası her türden takım elbiseler, beyazlar, hayvansal desenler ve farklı formlardaki özgün çantalar objektiflere takıldı. Michael Kors, Wes Gordon gibi büyük tasarımcılar da göz alıcı koleksiyonlarıyla moda haftasında yer aldı.
Sektörde 50. yılını kutlayan Ralph Lauren tarihi bir şovla moda haftasına start verdi. Ünlü isimlerin akın ettiği şovda 110 adet kombin sergilendi. Defilede askeri desen ve parçalar, oduncu gömlekleri, süet kumaştan yama işi ve pul işleri göze çarptı. Amerika’nın köklü modacılarından olan Ralph Lauren defilenin sonunda gözyaşlarıyla misafirlerini selamlarken duygu dolu anlar yaşandı.
Moda haftalarında iki yıldır eksikliği hissedilen Rodarte etkileyici bir geri dönüş yaptı. New York şehrinden esinlendiklerini dile getiren Kate ve Laura kardeşler nezih ve güzel bir koleksiyon sundular. Yağmur altında gerçekleşen defilede çiçekler, capcanlı renkler izleyenlere adeta görsel bir şölen yaşattı. Aşırı tatlı diye nitelendirebileceğimiz defilede feminen çizgiler hakimdi.
Hayli ses getiren şovlardan biri de Marc Jacobs şovu idi. Bugün 55 yaşındaki modacının modaya düşkünlüğü ergenlik dönemlerinde başladı. O yıllara ait hevesleri ve hayranlıkları hazırladığı koleksiyona esin kaynağı oldu. 80’li yılların Yves Saint Lauren’inden, Karl Lagerfeld’in Chanel’deki ilk zamanlarına kadar, Jacobs’a ilham kaynağı olmuş tasarımcı ve koleksiyonların yansımalarını bu defilede gördük. “Aşırı” kelimesi bu defileyi tanımlayacaktır. Tüyler, büyük volanlı yakalar, fırfırlar, simler, pastel tonlar ve canlı renkler kullanılırken abartıdan hiç kaçılmamış.
Paris’te düzenlediği şovlardan sonra Proenza da New York’a döndü. Blazer ceketler, A kesim etekler, düşük bel elbiseler, büyük el çantaları ve beyazlatılmış kot kumaşlar koleksiyona hakimdi. Desenden, renklerden ve dokulardan nispeten uzak bir koleksiyondu. Mütevazi materyallerin, günümüz karmaşık dünyasına daha uygun olduğunu söyleyen tasarımcı Hernandez, kıyafetlerin modaya uygun ancak daha “gerçek” olması gerektiğini de belirtti.
Anna Wintour’un radarına takılan bir diğer şov ise Oscar de la Renta idi. “Hayattan keyif aldığı belli olan kızların podyumda yürüdüğü, canlı, parlak ve pozitif bir koleksiyon” diye tarif ediyor bu defileyi Anna Wintour.
Aksiyonu, enerjisi ve heyecanı bol bir moda haftasını daha geride bırakırken, şimdi gözler Londra Moda Haftası’nda.
Beyza Kartal