Beden sağlığının korunabilmesi, savunma sistemlerinin çalışabilmesi yani hastalanmanın önüne geçmek ve hastalıkların şifa bulabilmesi için beden kimyası son derece önemlidir. Kimyasal ortam hücresel fonksiyonlardan, bedenin işleyişinden sorumludur. Kimyamızı, hücresel işleyişi, genetik potansiyelin açığa çıkmasını hormonlar düzenler. Hormonal salınım, işleyiş ise inanç kalıplarımızdan, algılardan duygu ve düşüncelerimizden gelen bilgilerle olur. Duruşumuz, tavrımız, kelimelerimiz hormonal işleyişin, hücresel fonksiyonların dolayısıyla davranışlarımızın temel nedenidir.
Bu temel bilgi ile yaşam yolunda, kendimizle olan ilişkimizde kullandığımız kelimelerin son derece önemli olduğunu anlarız.
Ülkemiz kadınının maalesef çokça kullandığı
Ben bilmem
Ben yapamam
Ben korkarım
Ben başaramam
Ben başarmalıyım
Ben değersizim
Ben hak etmiyorum
Ben suçluyum
Benim travmalarım var
Ben hep hastayım
Ben doğum yapamam ki
Ben iyi anne olamam
Gibi sınırlandırıcı kelimeler, inanç kalıpları duygu-beden kabiliyetlerinin açığa çıkmasını engeller.
Kadın yaratılış programında özel lütuflarla donatılmıştır. Kadın, anima-ying-dişi cemal esmalarının yansımalarıdır. Kadın özünde nöroendokrin sistemi ve biyopsikososyal yapılanmasında Rahim, Rahman, Vedud, Alim, Hafiz, Mücmil, Bari esmaları ile ışıldar kabiliyettedir. Kadın bu fıtri programından ayrılıp, dişil enerji, dişil kabiliyetler yerine eril enerji eril kabiliyetlere öykünürse (ki çağımızda olan ve özlemi duyulan, teşvik edilen budur; erkek gibi kadın olmak!) kimyası, dolayısıyla organ fonksiyonları bozulur.
Demek istediğim, erkek gibi kadın olma sevdası sadece dışsal tavrı değiştirmez,organ fonksiyonlarını da derinden etkiler. Bu etkiler karşımıza kadın adet ağrısı, cinsel isteksizlik, orgazm olamama, adet düzensizliği, nedeni bilinmeyen infertilite, tekrarlayan düşükler, yeme bozuklukları, depresyon, bağımlılıklar olarak çıkabilir.
Kendisinden memnun olunmayan, orjinal yazılımına uyumlu davranamayan bedende kadının ruhu sıkışır. Bu sıkışmanın ifadesidir ‘’içim daralıyor, sanki boşluktayım, kimse beni anlamıyor, her şey boş…. ‘’
Kabiliyetleri çokça, yansıtacak esma potansiyelleri bir hayli fazla olan kadın, sadece eril zihniyetin çizdiği yolda yürümeye zorlandığında bedeni-ruhu infilak eder. Bu infilak hali sadece kadını değil erkeği, çocuğu, aileyi, toplumu darma duman eder.
Canlılık-hayat, kadının kadın, erkeğin erkek olmasına bağlıdır. Tüm varoluş birbirinin zıddı iki enerji alanıyla varolur. Anlatılan ying-yang,eril-dişil,anima-animus,artı-eksi hikayeleri varoluşun temel kuralıdır.
Kadın bu kuralın dışına alınır, kadınlığı küçümsenir, ona daha ‘aali’ roller verilir, sözüm ona değeri arttırılmaya çalışılırsa kadın kendinden uzaklaşır. Kadın kendine yabancılaşır. Kadın içindeki kadınla kavgaya başlar. Bu kavgalar büyür büyür de bütün canlılığa zarar verir.
Bu kavgalardan beslenen bir grup insanımsı yaratıklar, kavgaları körükler. Kadını metalaştırır, kadındaki Cemal esmalarını yok edecek hamleler yapar. Kadını cinsel obje haline getirir, orasını burasını kesip biçtirmeye özendirir. Tüm bunları o kadar sistematik ve belli bir stratejiyle yapar ki, kadın anlamaz bile kendinden ne zaman bu kadar uzağa düştüğünü. Kendindeki güzellikleri lütufları görmezde, değerli olmak için ona sunulan oyuncaklarla oyalanır.
Bu meselelerin psikolojinin konusu olup bir cerrah olarak ne diye bunları yazdığımı düşünüyorsanız; çünkü bedenin sağlığını koruyabilmesi için zihin-beden-ruh bütünlüğünde kadın kendinden memnun olmalı, kadınlıkla ilgili kavgalarını bitirmeli, kadınlığı yük olarak değil neşe, coşku, şükür kaynağı olarak görmelidir.
Bu bağlamda kadınlığa lanet okuyan veya en iyi hal ile ‘’oofff bu kadınlık ne zor’’ serzeniş lerinde bulunan bir kadının fazla kanamalarına çare bulamayıp rahmini almak zorunda kalabiliriz. Kadınlık zor bilgisi bedende yayıldıkça yumurtalıklar erkenden oyundan çıkar da, erken menopoza çareler aramaya başlarız. Beden hafızasında da ’’Cinsel hazlar kadın için gereksiz’’ bilgisi varsa, genital enfeksiyonları iyileştileştiremeyiz .
Velhasıl,bir jinekolog olarak çalıştığım organları ilgilendiren tüm duygular benim ilgi alanımdır. Hiç bir organ duygudan bağımsız çalışmaz.
O halde kadın bedenimizi, tüm fonksiyonlarımızı sevgiyle kabul etmeli, tüm hücrelerimizle şükreder halde olmalıyız.
Son tahlilde ‘’ KADINLIK GÜZELDİR’’.