Selfie, Hastalık Mı Terapi Yöntemi Mi?

Selfie, Hastalık Mı Terapi Yöntemi Mi?

Yaz boyunca ailemin yanında, anne memleketim Cunda’daydım ve onlar yani ‘selfie’ciler, her sokağın, her kapının, her bir ağacın, sandalın, restoranın, butik otelin, her bir sokak kedisinin önündeydiler. Cunda aslında her bir karışında insanı sürprizlerle karşılayan, her bir sokakta bambaşka heyecanlar yaşatan, kedileri köpekleri, sokak süslemeleri ve mimari yapısıyla ülkemizin en ‘tatlişko’ beldesi. Peki, bu beldeye ziyarete gelen ve Cunda için ciddi bir bütçe ayıran tatilciler neden sadece kendilerini fotoğraflıyorlardı?

Eğlenceli bir yazı yazmak niyetindeydim ama selfie çılgınlığı sebebiyle hayatını kaybeden nice can geldi aklıma, vazgeçtim. İşin psikolojik tahlilini hocalar yapıyor, özellikle gençleri akıllı telefonlar konusunda uyarıyor ve ‘nasıl oluyor da teknoloji bağımlısı olduk’ sorusuna yanıt arıyorlar…

BENCİL OLMAK

Selfie kelimesi hep ‘selfish’i çağrıştırıyor bana yani ‘bencil’ kelimesini. Kendimizi, illa ‘ben’i ön planda tutmayı, her şeyden çok kendimizi sevmeyi, sevmek olmasa da seviyor gibi göstermeyi mi başkalarının gözüne sokmaya çalışıyoruz. Bencilce bir tutum kabul ediyorum, Cunda’dan bahsettim ya devam edeyim; mesela onca güzel tarihi ev ve sokak, yüzlerce tatilci ağırlıyor yaz boyu. Bizim ev de Cunda’nın en işlek sokaklarının birinde, evde oturduğum yerden gelen geçeni, geçerken ne yaptığını görüyordum. İnanın bina ya da sokak fotoğrafı çeken yok, illa poz veriliyor, illa Cunda’da olmak kanıtlanıyor, illa ve anında sosyal medyada paylaşılıyor. 1800 tarihli o güzelim evlerin kapıları önünde, kapıyı tam da kapatacak şekilde oturup, kendilerini görüntülüyorlar. Ama iki kare de o güzellikleri çeksenize… Gerek görmüyorlar nedense…

Modern teknoloji herkesi hatip yaptığı gibi, yine herkesi sanat yönetmeni ve ‘artiz’ yaptı; bunu da kabul ediyorum. Ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim, çekiyorum, paylaşıyorum; takipçilerim ısrarla görüntü ve video istiyor. Size bir sır vereyim, 1993’te muhabirliğe başladığımda aldığım profesyonel fotoğraf makinasını ters çevirerek kendimi çekerdim; dijital çekim şansı yoktu, otomatik değildi, imkansızdı ama illa yapardım; delilikse konumuz benim deliliğim sizinkinden çok eski…

YÜZLERİ GÜLDÜRÜYORSA; EVET

Aklımı ve aslında gönlümü rahatsız eden, bencilliğin gelebileceği nokta. Kendini sadece fotoğrafta seven insan, acaba photoshop yapmadığı gerçek yüzünü ayna karşısında da seviyor mu; o süslü püslü mekanlardan çıkıp gerçek hayattaki koşuşturmaya, otobüs kuyruklarına, çalışma stresine girince, selfie’den yani hayalden uzaklaşınca kendini boşlukta hissediyor mu?

Geçen gün metrobüste genç bir kızın fotoğraf albümüne baktığını gördüm, o yorgun ve bitap düşmüş çehresi fotoğraflara bakınca aydınlanıyordu. Aslında bir bakıma terapi vazifesi gördüğünü söyleyebilir miyiz selfie’nin?

Pekala söyleyebiliriz bana kalırsa; mutlu olduğumuz anları hatırlamaktan daha güzel ne olabilir. Ailemizin, evladımızın, sevdiklerimizin gülen gözleri iyi geliyorsa, yaşasın selfie! Ama konu bir uçurum kenarında durup daha çok beğeni alayım diye hayatı tehlikeye sokmak, son sürat giden arabadan sarkarak poz vermekse; yaşasın selfie değil, yaşasın bilinç, zeka, benlik ve sağduyu diyelim…

EYLÜL İÇİN:

Eylül aşktır candır, en güzel aydır. Tatil için idealdir, şehirdeyseniz yine de kısa hafta sonu kaçamakları yapıp, kendi şehrinizin güzelliklerini yeniden keşfedebilirsiniz. Ama ne olur hafta sonlarını AVM’de geçirmeyin.

*Ağustos’ta başlayan bir yaz dizisi var, ilk bölümünü izledim, umarım Eylül’de devam etmez. Koca Koca Yalanlar adındaki dizide, yine entrikacı, evli bir erkeği eşinden ayırmaya çalışan, “Ben çok ezildim şimdi ezme sırası bende” mantığında bir kadın karakter var. Çok üzülüyorum, bunu bir de komedi başlığı altında seyirciye sunuyorlar ki, bana sorarsanız hukuki yaptırımı bile olmalı. Kadını aşağılayan, ezik, zavallı, kötü niyetli gösteren hikayelerden bıktım, elbette böyle kişiler var gerçek hayatta. Ama ekranda doğruyu, güzeli, naif olanı, zekayı, güzel gönülleri göstermek daha doğru değil mi?

*Eylül’de cilt bakımınızı ve yüksek faktörlü güneş kremlerinizi sürmeyi ihmal etmeyin. Tatil bitmiş olabilir ama o şahane güneş acımadan yakmaya devam ediyor. UVA korumalı kremleri sadece deniz kenarında değil, günlük yaşamınızda da kullanmalısınız. Eşinize ve çocuklarınıza da kullanmalısınız, hatta.

 

Ayşe Özgün

Moda ve alışveriş kategorilerinde trend stiller ve markalardaki indirimler, kampanyalar hakkında bilgiler sunar. Sağlık uzmanı olan editörümüz uzmanlaştığı alanlarda farkındalık yaratmayı hedefliyor. İletişim: ayse.ozgun@aysha.com.tr

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın